1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
PolitikaBirleşik Krallık

Liz Truss: Demir Leydi Thatcher'in izinde

Barbara Wesel
5 Eylül 2022

İngiltere'de iktidardaki Muhafazakâr Parti’nin Genel Başkanı seçilen ve başbakanlığı Boris Johnson'dan devralacak olan Dışişleri Bakanı Liz Truss kimdir?

https://p.dw.com/p/4GRTq
İngiltere'nin yeni başbakanı seçilen Liz Truss
İngiltere'nin yeni başbakanı seçilen Liz TrussFotoğraf: Peter Nicholls/REUTERS

Liz Truss'ın tuhaf çıkışlar konusunda fazlası var eksiği yok. Muhafazakâr Parti'nin 2014'teki parti kongresinde Tarım Bakanlığı'nın temsilcisi sıfatıyla İngiltere'deki gıda kalitesi konusunda konuşan Truss, İngiliz buğdayı ve Çin'e satılan Yorkshire çayı ile övünmüş, akabinde ise ülkenin tükettiği peynirin üçte ikisinin yurt dışından geldiğini vurgulayıp, "Bu utanç verici diye" haykırınca onu dinleyen ve tam da o sırada peynirli sandviçlerini yiyen delegelerin lokmaları boğazlarında kalmıştı.

Bir başka garip açıklaması da Adalet Bakanlığı zamanından kalma. Bir keresinde Avam Kamarası'nda cezaevlerine uyuşturucu sokulmasını önlemek için alınan  tedbirler konusu sorulduğunda da Truss, söz konusu cezaevlerinde bekçi köpeklerin bulunduğunu ve uyuşturucu olması durumunda havladıkları cevabını vermişti. Bunlar dışında Liz Truss'un başka garip çıkışları da sosyal medyada dolanıp duruyor.

Devamlı yükselişte bir kariyer

Liz Truss, son 12 yıllık muhafazakâr iktidar döneminde ayakta kalmayı başaran bir siyasetçi olarak dikkat çekti. Adalet Bakanlığı'ndan Maliye ve Ticaret'e, oradan da Dışişleri Bakanlığı'na yukarı doğru yoluna devam etti. Onlarca arkadaşı parti içindeki farklı gruplar arasındaki çatışmalara ve ayak kaydırmalara kurban giderken Truss önceki başbakan Theresa May'in istifası sonrasında yaşanan istifa dalgasında bile ayakta kaldı ve hatta Boris Johnson'un son kabine değişikliğinin de galibi olarak öne çıktı.

Liz Truss, başarılı olup olmamasından bağımsız olarak her zaman partisine sadık ve çalışkan bir politikacı olarak değerlendirildi. Tarım Bakanlığı'nda birlikte çalıştığı partili arkadaşı Rory Stewart'ın siyasi bloğunda yazdığına göre, Truss'un yönetim tarzı "80'li yılların IBM'i döneminden" kalma. Truss o zamanlar çalışma arkadaşlarını garip matematik soruları ile şaşırtıyordu, "aynı babasının yıllarca ona kahvaltı sofrasında yaptığı gibi." Stewart, Truss ile çalışmayı "travmaya yol açan bir tecrübe" olarak nitelendiriyor.

Her şeye rağmen Liz Truss kamuoyundaki imajını iyileştirmek için çaba harcadı. Dışişleri Bakanlığı görevine geldiğinden beri Moskova'daki Kızıl Meydan'da kürkten şapkasıyla ya da askeri kabanla birlikleri ziyaret ederken çekilmiş fotoğrafları Instagram ve Twitter'da sürekli paylaştı, yanında hep fotoğrafçılar vardı. Rakipleri, Baltık Denizi ile Karadeniz ile karıştırmasını onun göreve uygunluğunu sorgulamada kullanınca da, Truss buna Ukrayna ziyaretinde çekilmiş fotoğraflarıyla karşılık verdi ve Putin'e karşı direneceğini vurguladı. Partisi içinde ise hataları zaman zaman görülen "pot kırmalar" olarak nitelendi.

Görüşlerini değiştiren bir siyasetçi

Oysa Liz Truss, parti liderliği için yarıştığı rakibi Rishi Sunak ile Londra'daki Wembley Stadyumu'nda düzenlenen seçim etkinliğinde binlerce delegenin önünde kendisini tanıtırken de "tipik muhafazakâr bir gelenekten" gelmediğini itiraf etmişti.

Rakibi Rishi Sunak ve Liz Truss
Rakibi Rishi Sunak ve Liz TrussFotoğraf: Hannah McKay/REUTERS

Truss'un babası matematik profesörü, annesi hemşireydi ve sol eğilimli bir aileden geliyordu. Küçükken nükleer enerji karşıtı gösterilere götürüldüğünü anlatan Liz Truss geçmişinin bu bölümüne dair sayfayı tamamen kapatmış. Öğrenciliği döneminde önce liberal partide şansını deneyen Truss, ancak geçmişinin bu bölümünü de kapatmış. Truss, şimdi geriye baktığında bunları "gençlik günahları" olarak niteliyor.  

Truss geçmişinin başka bir bölümünü, 2016'da düzenlenen "Brexit" referandumundan önce Avrupa yanlısı bir siyasetçiyken, günümüzde ülkesinin Avrupa Birliği'nden çıkmasını ateşli bir şekilde savunan bir siyasetçiye dönüşmesini de sorun olarak görmüyor. Son yıllarda daha da sağa kayan Liz Truss, geldiği nokta itibarı ile muhafazakâr değerlerin en inançlı savunucularından biri oldu. Bu da özellikle İngiltere'nin güneyindeki geleneksel muhafazakâr seçim bölgelerinde beğeni topluyor.

Net bir programı yok

Liz Truss'un, partisinin genel başkanlığı yarışında açık ve net şekilde ortaya koyduğu tek şey ise vergileri artırmak istememesi oldu. Truss, içinde bulunulan enerji krizi ve artan rekor enflasyon ile beraber görülen çoklu krizi nasıl atlatmayı planladığı konusunda bilgi almaya çalışanları hayal kırıklığına uğrattı. Ülkede İngilizlerin bu kış "ısınmayla yemek" arasında tercihte bulunmak zorunda kalacağı söylemi dolanırken bile Truss devletin "hediyeler dağıtmasına" sıcak bakmadığını söyledi ve ekonomik büyüme için, doğruluğu tecrübe edilmiş bir yöntem olarak vergi indirimine dikkat çekti.  

Süpermarket ve alış veriş yapan insanlar
İngiltere'de enflasyon son 40 yılın zirvesindeFotoğraf: Tolga Akmen / AFP via Getty Images

Truss kendisini, 1980'lerde özelleştirme ve deregülasyon ile ülkeyi ekonomik büyümeye götüren Margaret Thatcher'in halefi olarak görüyor. İngiliz Merkez Bankası'nın ekonomistleri aksini düşünerek,  Truss'un hedeflediği çizginin fiyat sarmalını tetikleyeceği endişesini dile getirseler de Truss vergi indirimi ile bunu başaracağını savunuyor.

Hull Üniversitesi'nden Simon Lee de yeni kurulacak hükümetin milyonlarca haneye, vatandaşa ve işletmeye krizi atlatmaları için mali destek vermesini beklemenin makul olduğunu belirtiyor. Lee, 2008'de yaşanan mali kriz döneminde ve pandemi kaynaklı krizde hükümetin ülkede bir çöküş yaşanmasını engellemek amacıyla 2 trilyon sterlin ayırdığını hatırlatıyor.

Liz Truss ise mevcut kriz yüzünden mağdur olan ailelere nasıl destek vereceğini açıklamadı. Bundan yeni göreve gelecek Maliye Bakanı'nın sorumlu olduğunu söylemekle yetindi. Yeni Maliye Bakanı milyarlarca sterlin destek planlıyorsa, bunu borçlanarak yapmak zorunda kalacak. Oysa zaten pandemi döneminde İngiltere'de kamu borcu hızla artmıştı. Yine destek paketlerinin hazırlanması gerekirse, artan faizlerle borçlanmanın devlete getireceği yük de artacak.

Demir Leydi yerine demir suskunluk

Borçlanma meselesinde ise Truss hiçbir şey söylemiyor, susuyor. Göreve geldiğinde bütçe planını zaten sunacağını belirtmekle yetiniyor ve vergi indirimiyle vatandaşın cebinde daha fazla para kalacağını savunuyor. Ancak durum Truss'un söylediği gibi değil. Rekor düzeyde artan doğal gaz ve elektrik masraflarıyla karşı karşıya kalan düşük gelirliler için vergi indirimi bir şey getirmeyecek.

Liman ve konteynerler
İngiltere'de Ağustos ayında da liman işçileri grev yapmıştıFotoğraf: Joe Giddens/empics/picture alliance

Truss'un rekor düzeyde artan enerji fiyatlarına karşı önerisi ise piyasada arzın artırılması. Bunun sağlanması için de Kuzey Denizi'nde petrol ve doğal gaz çıkarılmak üzere yeni lisanslar verilmesini planlıyor. Çevre ve iklime dair endişeler ise Truss'un planlarında hiçbir rol oynamıyor. Enerji piyasasında reform konusunda da tutumu aynı.

Kuzey İrlanda protokolü iptal mi olacak?

Dış politika konusunda ise Truss daha net. Truss, göreve gelir gelmez Avrupa ile çatışma yaratabilecek şekilde AB'den çıkışı düzenleyen Brexit-Anlaşması'nın öngördüğü Kuzey İrlanda Protokolünü devre dışı bırakacağını açıkladı.

Düşünce kuruluşu Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden Adam Harrison'a göre Truss'un dünyaya bakışı ABD'nin eski başkanlarından Ronald Reagan'ın biçimlendirdiği bir ekole dayanıyor. Bu ekol, Birleşik Krallık ile ABD'nin, Rusya ve Çin'e karşı "korkak Avrupalıların" yardımı olmadan bir duruş sergilemesi fikrini içeriyor. Harrison, Liz Truss'ın uluslararası durumu değerlendirirken de hep Soğuk Savaş dönemi ve özgürlüklere işaret ettiğini sözlerine ekliyor.

Nihayetinde Truss İngilizlerin çoğunu ikna etmek zorunda değil. Başbakanlığa ilerlerken İngiltere halkının sadece yüzde yüzde 1,5'ini oluşturan Muhafazakâr Parti'nin 160 bin üyesinin onayını alması yeterli. İngiltere'de bir sonraki seçimler ise iki yıl sonra yapılacak. Bazılarının Truss liderliğinde kurulacak yeni hükümetin o zamana kadar ayakta kalamayacağına dair şüpheleri mevcut. Muhafazakârların Truss'a ne kadar süreyle destek verecekleri de bir muamma. Partinin, başarılı olamayan başbakanlarına nasıl davrandıkları konusunda önümüzde iki örnek var: Theresa May ve Boris Johnson.

Gelecek kış İngiltere'de açlık ve yoksulluğa, sağlık sisteminin işlemediğine, grev dalgalarına dair manşetler öne çıkacak ve bu yeni hükümet başkanı zor bir süreç olacak. Bu durumda Liz Truss, daha önce savunduğu görüşlerde olduğu gibi muhafazakâr ideolojisini de bir kenara mı atacak, bunu zaman gösterecek.