1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya'yı silkelemeli

Pohl Ines Kommentarbild App
Ines Pohl
17 Nisan 2017

Almanya'da yaşayan Türklerin çoğu anayasa referandumunda 'Evet' dedi. DW Baş Editörü Ines Pohl'a göre, bir göç ülkesi olan Almanya bu gerçekle yüzleşmeli ve silkelenip kendisine gelmeli.

https://p.dw.com/p/2bM0W
Symbolbild Deutschland - Türkei Flaggen
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/C. Charisius

Hayır, bu hukuki bir sonuç değil. Muhalifleri tutuklayan, karşıt görüşlülerin seçim kampanyalarını yasaklayan, gazetecileri susturan biri demokratik olarak meşru olduğunu iddia edemez.

Recep Tayyip Erdoğan da tam olarak bu şekilde davrandığı ve referandumu kıl payı kazandığı için, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın gelecekteki iktidarını şekillendiren referandumun sonucu özgür iradeyle alınmış bir karar olmaktan ziyade, demokratik bir devletin şiddetle ele geçirilmesini yansıtıyor.

Almanya'da özgür irade

Almanya'da ise durum biraz daha farklı. Yaklaşık 1,5 milyon Türk vatandaşı seçmen özgür haber alma hakkına sahipti. Önemli tüm partiler seçim kampanyası düzenleyebildi, düşünce özgürlüğü kısıtlanmadı, Türkiye'nin gelecekteki 'tek muktediri' hakkında fikirlerini açıklayanlar hapse atılma korkusu yaşamadı.

Ancak buna rağmen Almanya'da oyunu kullanan seçmenlerin yaklaşık yüzde 63'ü Erdoğan'ın anayasa değişiklikleri lehinde oy kullandı. Somut veriler doğrultusunda bu 450 bin kişiye tekabül ediyor.

Bu veriler, Almanya'yı silkeleyip kendisine getirmeli. Seçmenlerin sadece yarısının oy kullanmış olması ve Avusturya gibi komşu ülkelerde Erdoğan'ı destekleyenlerin sayısının daha yüksek olması da bu gerçeği değiştirmiyor. Almanya'da yaşayanların çoğunluğu idam cezasını yeniden yürürlüğe koymayı hedefleyen birini destekliyorsa tüm çabalara karşın uyum çalışmalarında birşeyler ters gitmiş demektir.

Doğru dersleri çıkarabilmek için Almanya kendisine karşı dürüst olmalı. Siyasetin ve sivil toplumun erkleri, ihmaller ve hatalar olduğunu kabullenmeli. Bu yılki gibi bir seçim yılında bu hiç de kolay değil. Zira çifte vatandaşlık ve sınır dışı etmeye yönelik fanteziler hiçbir sonuca varmıyor ve nihayetinde Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin işine yarıyor.

Ines Pohl
Ines PohlFotoğraf: DW/P. Böll

AB üyeliği konusunda karar vakti

Almanya artık AB'nin yapıcı açıklamalarına da sırtını dayayamayacak. Referandumdan bir gün sonraki çırpınışlar ve AB'nin üyelik müzakerelerinin kesileceği yönündeki tehditler gülünç olduğu kadar çaresizce de. Bilakis, Türklerin çoğuna ciddiye alınmadıkları duygusu aşılayan ve Erdoğan'a nihayetinde AB karşıtı bir politika ile iktidar ve güç gösterisi yapabilme imkanı veren de uzun yıllardır süregelen bu gel-gitli politikalar.

AB artık Türkiye'ye karşı net bir politika izlemek zorunda. Türkiye şayet tam üye olarak arzulanmıyorsa bu dürüstçe söylenmeli ve diğer yollardan işbirliği imkanları aranmalı.

Zira Türkiye'nin Avrupa'ya ekonomik açıdan hiç olmadığı kadar ihtiyacı var. Erdoğan da bunun bilincinde. Erdoğan ekonomik başarılar sayesinde bu denli güçlendi. Ekonomik daralmanın şimdiye kadarki hızıyla devam etmesi halinde, Erdoğan'ın yıldızı da hızlı bir şekilde sönecek. Enflasyon yüzde 11'in üzerinde, işsizlik ise yüzde 13 ile son yedi yılın en yüksek seviyesinde.

Almanya'daki Türklerin yardımı

Almanya, Erdoğan taraftarları ile ilgili meselesini kendisi çözmeli. Bu çözüm, Almanya'nın bir göç ülkesi olduğunu kabul etmesi ve bilinçli bir şekilde buna uygun koşulları yaratması ile mümkün olur. Basmakalıp bir 'öncü kültür' (Leitkultur) veya 'çok kültürlülük' (Multikulti) lakırdısı değil, demokratik anayasayı açık bir şekilde savunarak olur bu. Almanya'da yaşayan herkes çocuk yaşta yapılan evliliklerin yasak olduğunu, namus cinayetlerinin suç teşkil ettiğini kabul etmek zorunda; eşcinsellerin ve kadınların da eşit hakları sahip olduğunu, anayasanın üstünlüğünü, bunun pazarlığa açık olmadığını kabul etmek zorunda.

Popülistlerin başarıya ulaşmak için güvensizliğe ihtiyacı var. Kendilerini 'kurtarıcı' olarak pazarlayabilmeleri için korkuları palazlandırmaları gerekiyor. Bu tür bir rekabete hiç girilmemeli, çünkü bizim toplumumuzda sonunda kazanan, sesi en gür çıkan olur. Bu nedenle şimdi Alman vatandaşlığına geçmiş ya da Erdoğan'ın antidemokratik çizgisine karşı çıkan bu 3 milyon Türk'ün sesine ihtiyacımız var.

Onlar Türk toplumu ile Alman çoğunluk toplumu arasında bir köprü vazifesi görüyor. Zira Almanya'daki çoğunluk toplumunun şimdi neden bu kadar çok Türk kökenlinin aklının çelindiği ve son yıllarda neyin iyi işleyip bir örnek teşkil edebileceği konularında nesnel bir analize ihtiyacı var.

© Deutsche Welle Türkçe

Ines Pohl