1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sığınmacı anlaşması uygulanabilecek mi?

31 Mart 2016

Pazartesi gününden itibaren Yunanistan’daki sığınmacıların Türkiye’ye iadesine başlanması planlanıyor. Ancak iade sürecinin başlamasında gecikme meydana gelebileceğine dikkat çekiliyor.

https://p.dw.com/p/1IMai
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/O. Panagiotoupicture-alliance/dpa/O. Panagiotou

Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında varılan sığınmacı anlaşması Almanya Başbakanı Angela Merkel'in mülteci krizindeki büyük başarısı olarak kabul ediliyor. Ancak uygulamada bir dizi güçlükle karşılaşılıyor. Türkiye'nin 18 Mart olağanüstü zirvesinde kararlaştırıldığı gibi önümüzdeki hafta başından itibaren Yunanistan'a kaçak giren sığınmacıları kabul edip etmeyeceği belli değil. Geri kabul edilenler karşılığında Türkiye'deki 72 bin Suriyeli mültecinin AB ülkeleri arasında paylaştırılması öngörülüyor.

Türkei Obdachloser Flüchtling
Fotoğraf: DW/D. Heinrich

Atina yardıma muhtaç

Öncelikle sığınmacı sayısının artmakta olduğu Yunanistan'daki hazırlık çalışmalarında önemli pürüzler çıkıyor. AB Komisyonu Yunanistan'dan Türkiye'yi, mültecilerin ülkelerindeki şiddet ve takibattan korunduğu ülke ilan etmesini bekliyor. Kısacası, Yunanistan'dan, Türkiye'yi güvenli üçüncü ülke olarak kabul etmesi isteniyor.

Brüksel açısından sığınmacıların Türkiye'ye iade edilebilmesi için Yunanistan'ın böyle bir karar alması gerekiyor. Yunanistan'daki sol-milliyetçi koalisyon hükümetinin buna istekli olmadığı, meclis genel kurulunda tartışılmakta olan yeni iltica yasa tasarısından da anlaşılıyor. Atina yönetimi Cenevre konvansiyonunu uygulayan ülkelerin ‘güvenli' statüsünde sayılacağından yürürlükteki yasaların değiştirilmesine gerek olmadığı görüşünde.

Türkiye'nin Cenevre konvansiyonunu kısmen uygulamakta olması nedeniyle AB Komisyonu farklı düşünmekteydi. Komisyon sözcüsü Mina Andreeva, “Önemli olan, yasalardaki değişikliğin, güvenli üçüncü ülke ya da ilk ülke prensibinin uygulanmasına elverişli bir çerçeve hazırlamasıdır”, diyerek Komisyon'un görüş değiştirdiğinin sinyalini verdi. İlk iltica ülkesi, mültecinin korunmasını, üçüncü bir ülkeden iade edildiği takdirde de garanti eden ülke sayılıyor. Çünkü koruma teminatı, mülteci ilk sığındığı ülkeden ayrıldığı zaman hukuki geçerliliğini kaybediyor.

Griechenland Flüchtlinge auf Lesbos
Fotoğraf: Getty Images/A. Koerner

Uzman eleman sıkıntısı

Farklı tanımlamalarla yerine getirilmesi mümkün olan komplike şartlar dışında Yunanistan'ı zorlayan bir dizi pratik problem de var. AB Komisyonu iltica anlaşmasının en önemli projeleri arasında yer aldığını söyleyedursun, bazı ülkelerin bu projeyi frenlemeye çalıştıkları anlaşılıyor. Sığınmacıların kaydını yapmak üzere Yunanistan'a gönderilmesi kararlaştırılan 2 bin 300 yardımcı personelin çok küçük bir bölümü ülkeye geldi. Zaten işlemleri yürütecek personelin sayısı olağanüstü zirvede kararlaştırılan rakamın altına düşürülmüştü. 19 AB ülkesi 47 sınır koruma görevlisi ile 492 polis vermeyi önermişti. İltica başvurularının incelenmesi için verilen rakamlar ise daha da düşük. 16 ülke, iltica işlemlerini değerlendirip karara bağlamak üzere 396 uzman ile 22 tercüman vermeyi kabul etmişti. Ancak şimdiye kadar Yunanistan'a sadece 170 kişi gönderildi.

Uzman kadro tamamlanmadan sığınmacı Türkiye'ye iadesine başlanamayacak. Çünkü bütün sığınmacıların iltica başvurularının sınır dışı edilmeden önce incelenmesi gerekiyor. Yunanistan tek başına bu işlemlerin altından kalkacak durumda değil. Yunan iltica dairesindeki 200 memur günde 100 iltica başvurusundan fazlasına bakamıyor.

Griechenland Moria Flüchtlingslager auf Lesbos
Fotoğraf: Reuters/A. Konstantinidis

Kayıt merkezleri ‘hapishane' mi olacak?

Uluslararası yardım kuruluşları Brüksel ile Ankara arasında varılan anlaşmayı eleştiriyor. Sığınmacılara doğru muamele edilmesinin garantörü sayılan Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin yardım çalışmalarını asgariye indirmesi iltica anlaşmasını savunanlar için ağır bir darbe oldu. İki kuruluş da sığınmacılara ulaşmalarına izin verilmediğinden yardım edemediklerini söylüyor, mülteci kayıt merkezlerinin kendilerine kapalı olmasını da eleştiriyor. İltica başvurularının kısa zamanda incelenebilmesi amacıyla başlatılan bu uygulamayı doğru bulmadıklarını belirten Mülteciler Yüksek Komiserliği sözcüsü Melissa Fleming, kayıt merkezlerini ‘hapishaneye' benzetmişti.

Pazartesi gününe kadar hukuki engeller aşıldığı takdirde sığınmacılar adalardan anakaraya nakledildikten sonra karayoluyla Türkiye'ye gönderilecek. Buna paralel olarak Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin AB'ye gönderilmesine de başlanacak. İlk parti sığınmacıların Almanya, Fransa ve Hollanda tarafından kabul edilmeleri bekleniyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Andreas Noll