1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sinemanın kalbi Berlin'de

Aydın Üstünel / Berlin8 Şubat 2008

Sinema dünyasinin kalbi Berlin’de atiyor. 58. kez düzenlenen Uluslararası Berlin Film Festivali, ünlü yönetmen Martin Scorsese’nin yönettigi Rolling Stones belgeseli ile açıldı. DW’den Aydin Üstünel’in izlenimleri.

https://p.dw.com/p/D4L2
Berlin Film Festivali Rolling Stones'la heyecanlı bir başlangıç yaptıFotoğraf: AP

Uluslararası Berlin Film Festivali’nin programı bu yıl müzik ağırlıklı. Ve bu ilk günden kendini gösterdi. Berlinale’nin açılışını Martin Scorsese’nın yönettiği ve ünlü rock grubu Rolling Stones’un 2006 sonbaharında New York’taki Beacon Theatre’da verdiği iki konseri baz alan belgesel “Shine a Light” yaptı. Yönetmen Scorsese, Rolling Stones ile çalışmayı 40 yılı aşkın bir süredir hayal ettiğini, bu filmle nihayet kısmetine erdiğini söyledi.

Scorsese müziğin hayatındaki yerini şöyle ifade etti: “Müzik benim hayatımın bir parçası. Ben 70’lerin başına kadar Rolling Stones’u hiç canlı seyretme fırsatını yakalayamadım. Fakat müzikleri bana hep ilham verdi ve ‘Mean Streets’den ‘Raging Bull’a, ‘Casino’dan ‘The Departed’a kadar, filmlerimde hiç şüphesiz hep bir temel rol oynadılar.”

Gerçekten de birçok Scorsese filminde Rolling Stones’un müziğine rastlamak mümkün. Hatta grubun vokalisti Mick Jagger’a göre “Shine a Light”, “Gimme Shelter” parçasının yer almadığı tek Martin Scorsese filmi.

Birer efsane

İki saatlık belgesel Mick Jagger, Keith Richards, Ron Wood ve Charlie Watts’in neden birer efsane olarak tanımlandığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Rolling Stones, eski bir Broadway tiyatrosunda verdiği konserlerde, aralarında Hillary ve Bill Clinton’ın da bulunduğu hayranlarına, dünyaca ünlü klasiklerini ve daha az tanınmış parçalarını sunuyor.

Pop prensesi Christina Aguilera’dan, Blues efsanesi Buddy Guy’a kadar bir dizi misafir sanatçı ile unutulmaz anlar yaşanıyor ve Scorsese, bu konserlerin büyüsünü beyazperdeye taşıyor. Richards’ın gitarının tellerine her dokunuşundan, sahnede hiç durmayan Jagger’ın her bir damla terine kadar, performansın enerjisini “Shine a Light” ile hissetmek mümkün. Film, aynı zamanda Hollywood’un en iyi kameramanlarının da ortak çalışması.

Festivalde müzik bol

İlk kez bir belgesel ile açılan ve müziğe ve müzisyenlere ağırlık veren festivalde, müzikal yelpaze geniş ve renkli. Irak’ın tek Heavy Metal grubunun ayakta kalma hikayesini anlatan “Heavy Metal in Baghdad”dan, Punk Rock’ın efsane ismi Patti Smith ile ilgili bir belgesele, Berlin Filarmoni Orkestrası’nın Uzakdoğu turnesinden enstantaneler içeren “A trip to Asia”dan, Sudanlı eski bir çocuk askerin Hip Hop yıldızı olmasını anlatan “Warchild”a kadar her zevke hitap eden yapımlar, festival programında.

Pop müziğin çeyrek asırdır kraliçesi olan Madonna’nın ilk yönetmenlik denemesi olan “Filth and Wisdom” da cabası. Kocası Guy Ritchie de yönetmen olan Madonna, en heyecanla beklenen Berlinale misafiri.

Festivalin yıldızları

Festival yöneticisi Dieter Kosslick, bu yıl da diğer en ünlü yıldızları da kırmızı halıda ağırlamaya hazırlanıyor. Filmlerini tanıtmak için Berlin’e gelmesi beklenen isimlerin listesi epey kabarık. “There will be blood” filmindeki performansı ile bu yıl en iyi erkek oyuncu dalında Oscar almasına neredeyse kesin gözüyle bakılan Daniel Day-Lewis, “Fireflies In The Garden”ı tanıtacak Julia Roberts, “Elegy” filminin başrol oyuncuları Penélope Cruz ve Ben Kingsley, “The Other Boleyn Girl” filminin yıldızları Scarlett Johansson ve Natalie Portman ilk göze çarpan yıldızlar.

Ancak bu yılki festivalin konukları arasında, dünyada en fazla hayranı olan isim ne Julia Roberts, ne de Madonna. Bollywood’un kralı Shah Rukh Khan’ın, son filmi “Om shanti om” için Berlinale’ye geleceğinin duyulmasından bu yana, festival merkezine onbinlerce mail yağdığı gelen haberler arasında. Bollywood’un popülerliği gözönünde bulundurulursa, tahminen 1 milyar hayranı olan Shah Rukh Khan’ı Berlin’de de binlerce hayranının karşılaması bekleniyor.

Öne çıkan yapımlar

Resmi programda filmlerini beğeniye sunan yönetmenler arasında ise Michel Gondry, Isabel Coixet, Mike Leigh, Andrzej Wajda ve Amos Kollek gibi festivallerin gözdeleri ve Paul Thomas Anderson gibi Hollywood’un genç yetenekleri bulunuyor. Almanya’dan Altın Ayı peşinde sadece Doris Dörrie imzalı “Hanami” filminin koştuğu Berlinale’de, her yıl olduğu gibi 2008’de de siyasi filmlerin ağırlığı hissediliyor.

Amerikan Sinemasında Vietnam Savaşı’na ayrılan “Evde Savaş” bölümünden, Altın Ayı yarışına katılan ve günümüzün en önde gelen belgeselcilerinden Errol Morris imzasını taşıyan ““Standard Operating Procedure” adlı yapıma kadar… “Standart Operating Procedure”, Ebu Gureyb hapishanesinde yaşananları ve Amerikan askerlerinin Iraklı terör zanlılarına yaptıkları işkenceleri konu ediyor

Türkiye Altın Ayı yarışında yok

Yarışma bölümünde bu yıl da Türkiye’den bir filme rastlanmayan festivalde, Türk isimler için “Panorama” ve “Forum” bölümlerine bakmak gerekiyor. “Panorama” bölümünde gösterilen ve Döndü Kılıç’ın yönetmenliğını yaptığı “The Other Side of Istanbul”, şehirdeki eşcinsellerin ve transseksüellerin çektikleri zorlukları gösteriyor.

Hamburglu Özgür Yıldırım’ın yönettiği ve Fatih Akın’in yapımcılığını üstlendiği Alman filmi “Chiko” ise, uyuşturucu mafyasının dünyasına kayan bir gencin hikayesi. Berlinale’nin “Forum” bölümünde de Silifkeli bir ailenin, babanın ölümünden sonra yaşadıklarını anlatan ve Seyfi Teoman’ın ilk yönetmenlik denemesi olan “Tatil Kitabı” yeralıyor.


Ustalara Saygı bölümünün İspanyol yönetmen Luis Buñuel’e ayrıldığı festivalde 380’in üzerinde film gösterilecek. Yarışma bölümüne 21 filmin kabul edildiği Berlinale’de, “Altın Ayı” ve “Gümüş Ayı” ödüllerinin sahipleri, başkanlığını yönetmen Constantin Costa-Gavras’ın yaptığı uluslararası jüri tarafından 16 Şubat’ta açıklanacak.