1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Erdoğan'ın Putin'i etkileme şansı az"

29 Ağustos 2019

Türkiye - Rusya ilişkileri ve Johnson’un parlamentoyu askıya alma kararı Alman basınında öne çıkıyor. Badische Neueste Nachrichten gazetesine göre Rusya'nın Suriye'deki etkisi artıyor.

https://p.dw.com/p/3Of8w
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Tass/M. Klimentyev

29.08.2019 - Alman basınından özetler

Rusya Devlet Başkanı Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki görüşmeyi değerlendiren Badische Neueste Nachrichten gazetesine göre, Rusya'nın bölgedeki etkisi giderek artıyor:

"Putin ile Erdoğan'ın Moskova’da bir araya gelmelerinin, her şeyden önce bir nedeni var: Moskova'nın tartışmasız üstünlüğünü göstermek. Rusya'nın Orta Doğu'daki bu yeni gücü en iyi Türkiye örneği üzerinden belli oluyor. Erdoğan'ın Putin üzerinde etkili olma şansı az. İdlib'de istikrarın sağlanması amacıyla yapılan anlaşmaya rağmen Suriye ordusu, Rusya'nın yardımıyla bölgede ilerliyor. Türkiye yeni bir göç dalgası konusunda endişeli. Putin, Erdoğan'ın Moskova ziyareti sırasında Türkiye’nin ‘meşru çıkarları'ndan ve atılacak ‘ortak adımlar'dan söz etti durumu sakinleştirmek için. Ancak sadece bir gün sonra Türkiye'nın İdlib'deki gözlem noktası yakınlarında yeniden hava saldırıları başladı."

Putin-Erdoğan buluşmasını Rusya ile Türkiye arasındaki silah ticareti konusu üzerinden değerlendiren Junge Welt gazetesi, NATO'nun üyeleri üzerindeki iktidarının azaldığı görüşünde:

"İlginç olan soru, sadece dış politika değerleri üzerinden bakarak, acaba Türkiye’nin tavrı başkalarına örnek olacak mı? Yani bir NATO üyesi, Rusya ile sıkı iş birliği içinde olma hakkını kabul ettirir ise diğerleri de bunu yapamaz mı? Bu soru NATO dışında da sorulabilir. Siyasi elitlerin, Çin ile sürdürülen iktidar mücadelesinde Batı'ya bir nebze yaklaşmaya çalıştığı ama aynı zamanda egemenliğinden de ödün vermek istemeyen Hindistan'da örneğin. Türkiye Cumhurbaşkanı'nın izlediği iç politikadan tamamen bağımsız olarak değerlendirildiğinde, Ankara'nın dış politikadaki iktidar mücadelesinin muhtemelen geniş kapsamlı etkileri olacak. Bir konuyu şüphe götürmeyecek biçimde şimdiden dile getirebiliriz: NATO'nun ve onun ana gücünün, çok uzun süre tartışma götürmeyen etkisi gücünü kaybediyor."

İngiltere’de Başbakan Johnson'un, Brexit öncesinde Kraliçe'den de onay alarak parlamentoyu tatile çıkarması Reutlinger General Anzeiger tarafından demokrasiye yapılmış büyük bir darbe olarak nitelendiriliyor:

"Büyük Britanya'da son sözü her zaman parlamento söyler. Eski Başbakan Theresa May de Brexit planının defalarca Avam Kamarası'nda reddedildiği dönemde bunu acı verici bir biçimde deneyimledi. Boris Johnson bu duruma düşmek istemiyor. Parlamentonun alt kanadını zorla ve uzun bir süre tatile çıkararak parlamenterlerin anlaşmasız bir Brexit aleyhinde oy kullanmalarını imkansız hale getirmek istiyor. Bu İngiliz demokrasisinin kalbine vurulmuş bir darbedir ve Johnson'un iktidarını nasıl acımasızca kullandığının da göstergesidir."

Aynı konuyu sayfalarına taşıyan Mannheimer Morgen, Johnson'un Margaret Thatcher'den sonra en radikal İngiliz başbakanı olduğu görüşünde:

"Henüz çok kısa görev süresinin ardından belli oldu: ‘Demir Lady' Margaret Thatcher'den beri, hükümetin başına Johnson gibi radikal bir isim gelmedi. Thatcher, 1980'lerde sendikaların boynunu kırarak Manchester Kapitalizmi'nin yeni versiyonunu hayata geçirmişti. Johnson da ne pahasına olursa olsun Büyük Britanya'nın Avrupa Birliği'nden çıkmasını istiyor. Ülkesini bu tavrı ile sadece bölmüyor, muhtemelen felakete de sürüklüyor."

AFP/dpa,ET/HS

© Deutsche Welle Türkçe