1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya'nın İsrail hassasiyeti

Nina Werkhäuser6 Mayıs 2008

İsrail'in varolma hakkının korunması ve savunulması, Alman dış politikasının en temel unsurlarından birini oluşturuyor. Bu yönüyle Almanya, 60 yıllık İsrail devletinin en önemli müttefiklerinden biri konumunda.

https://p.dw.com/p/Duan
İsrail devletinin kurucusu Ben Gurion (sağda) ile dönemin Almanya Başbakanı Adenauer, iki ülke arasındaki hassas ilişkinin örneğini sergilediler
İsrail devletinin kurucusu Ben Gurion (sağda) ile dönemin Almanya Başbakanı Adenauer, iki ülke arasındaki hassas ilişkinin örneğini sergiledilerFotoğraf: picture-alliance/Sven Simon

Bunda 60 yıl önce neredeyse imkansız gibi görünen, bugün artık olağan hale geldi: İki dost ülke olan Almanya ile İsrail arasında güçlü ekonomik, kültürel ve sosyal bağlar tesis edildi. Ancak ikili ilişkilerde hâlâ, Nazi Almanyası'nda Yahudilere karşı uygulanan soykırımın izlerini hissetmek de mümkün. Bu durum, dün olduğu gibi bugün de Alman politikacıların İsrail'e karşı büyük bir sorumluluk ve hassasiyetle yaklaşmalarını gerektiriyor. Bu ülkenin varolma hakkını her platformda savunan Almanya, İsrail'in Avrupa'daki sâdık ve güvenilir bir müttefiki olmayı uzun yıllardan buyan kendine düstur edindi.


Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, 2005 yılında Knesset'te konuştu
Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, 2005 yılında Knesset'te konuştuFotoğraf: AP

2005 yılında İsrail parlamentosu Knesset'te konuşan Federal Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, "Almanya ile İsrail arasında 'normal' olarak nitelendirilebilcek hiçbir şeyin mevcut olamayacağını söylüyordu. Köhler bu konuşmayı, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin başlamasının 40'ıncı yıldönümü vesilesiyle yapmıştı. İsrail'e karşı Almanya'da varolan bu "anormal" duygular, Nazi Almanyası'nda yaşanan Yahudi soykırımından sonraki ilk on yılda çok daha bariz bir şekildeydi. Genç Alman demokrasisi için bu korkunç olayla hesaplaşmak pek de kolay olmadı.


"Haksızlığı telafi etmek zorundayız"


Almanya lideri Adenauer (ortada) 1966'da İsrail'i ziyaret etti. İsrail devletinin kurucusu Ben Gurion (solda) Alman lideri havaalanında karşıladı
Almanya lideri Adenauer (ortada) 1966'da İsrail'i ziyaret etti. İsrail devletinin kurucusu Ben Gurion (solda) Alman lideri havaalanında karşıladıFotoğraf: AP

Federal Almanya'nın ilk başbakanı Konrad Adenauer de bu açmazın farkındaydı; dolayısıyla geçmişte yaşananlara sorumlu ve duyarlı bir şekilde yaklaşılması gerektiğine olan inancını,

“Nasyonal Sosyalistlerin Yahudilere karşı yaptığı haksızlığı mümkün olabildiğince telafi etmek zorundaydık" sözleriyle ifade ediyordu.


"Telafi" kavramı, o dönem için ilk etapta maddi tazminat anlamına geliyordu. Federal Alman hükümeti İsrail'e yaklaşık üç buçuk milyar Mark tazminat ödemeyi kabul etti. Adenauer, “bu sayede ruhların, sonsuz acılardan arınma sürecinin daha kolay olacağına" inanıyordu.


Almanya'nın ödediği bu tazminat İsrail'de bugün bile hâlâ tartışılıyor. O yıllarda değil Almanya'dan yardım almak, bir Almanla aynı ortamda bulunma düşüncesi bile pek çok İsrailli için imkansız ötesi birşeydi. Çekilen acıların hiçbir surette parayla telafi edilemeyeceğini savunanlar çoğunluktaydı.


Dostluk köprüsünün temelini Adenauer ve Gurion attı


Almanya lideri Adenauer İsrail devletinin ilk başbakanı David Ben Gurion ile ilk kez 1960 yılında, New York'ta buluştu
Almanya lideri Adenauer İsrail devletinin ilk başbakanı David Ben Gurion ile ilk kez 1960 yılında, New York'ta buluştuFotoğraf: AP

Ancak İsrail 1948'de kurulan İsrail devletinin ilk başbakanı David Ben Gurion bu kadar katı bir tutum içinde değildi. 1960'da Alman mevkidaşı Konrad Adenauer'le New York'ta buluşan Gurion, izlenimlerini şöyle aktarıyordu: "Tamamıyla başka bir Almanya ile karşı karşıya olduğumuz sonucuna vardım. Bu devlet, Nazi-Almanyası değil ve gelecekte de olmayacak. Alman halkı değişti. Aynı zamanda dünya da değişti. Geçmişte yaşananları elbette unutamayız. Ama bugünkü tavırlarımızı da geçmişe göre şekillendiremeyiz. Çünkü olanları artık hiçbir surette değiştiremeyiz ve tarihi yeniden yazamayız."


David Ben Gurion, Almanya'ya karşı bu ılımlı yaklaşımı nedeniyle içte büyük eleştirilere maruz kaldı. Almanya Başbakanı Konrad Adenauer ise İsrail'e dostluk elini uzatmasından dolayı Arap âleminden şiddetli tepkilerle karşılaştı. 1965'te, yani İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden 20 yıl sonra Almanya ile İsrail diplomatik ilişki kurdu. Almanya'nın ilk İsrail büyükelçisi Rolf Pauls büyük protestolarla karşılandı.


Temkinli ama samimi!


İki ülke arasındaki yakınlaşma süreci müteakip yıllarda da temkinli bir şekilde devam etti. Ekonomik ve siyasi ilişkilerin yanısıra sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla diğer alanlarda da sıkı bağlar kuruldu. Zaman zaman çıkan krizler ve oluşan gerginlikler bu sayede çok daha kolay atlatılabildi. İsrail'in Almanya'dan beklentisi, zor zamanlarında yanında yeralacak güvenilir bir müttefik olma konumunu sürdürmesi.

Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, İsrail'in Almanya'ya her zaman güvenebileceğini belirtiyor
Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, İsrail'in Almanya'ya her zaman güvenebileceğini belirtiyorFotoğraf: picture-alliance / dpa/dpaweb


İsrail'in varolma hakkı


Federal Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, İsrail'in bu konuda Berlin hükümetine herzaman güvenebileceğini belirtiyor ve ekliyor: “İsrail'in varolma hakkının korunması ve gerektiğinde müdafa edilmesi noktasında Almanya'nın özel bir sorumluluğu var. Bu ilke, Alman dış politakasının temel unsuru olarak kalmaya devam edecek."


Ancak Almanya'nın bu önceliği, İsrail'de hâlâ bazı kesimlerce tam olarak anlaşılamıyor. Nitekim, Başbakan Angela Merkel'in geçen Mart ayında İsrail ziyareti çerçevesinde Knesset'te yaptığı konuşma öncesi bazı milletvekilleri salona girmeyerek ya da toplantıyı terkederek Almanya'ya karşı duydukları tepkiyi ortaya koymuştu. Yine de İsrailli parlamenterlerin büyük çoğunluğu, Merkel'in İsrail devletinin 60'ıncı kuruluş yıldönümünü İbranice olarak kutlamasını büyük bir coşkuylu alkışlayarak, iki ülke arasındaki dostluk köprüsünün çok sağlam temellere dayandığını göstermiş oldular.