1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yorum: Hata olsa da basın korunmalı

22 Haziran 2020

DW'den Jens Thurau, Tageszeitung'daki polislere ilişkin köşe yazısı insanlık onurunu hiçe saysa bile, İçişleri Bakanı Seehofer'in yazar hakkında suç duyurusunda bulunmayı düşünmesinin iyi bir fikir olmadığını savunuyor.

https://p.dw.com/p/3eALX
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/G. Breloer

Önce şunu söylemek gerekiyor: Alternatif bir günlük gazete olan Tageszeitung'da Hengameh Yaghoobifarah'ın yazdığı köşe veya hiciv gerçekten kötü. Yazıda, eğer polislik olmazsa, polislere ne olacağı sorusuna yanıt aranıyor. Yeni bir meslek? Yazara göre mümkün değil. Bu durumda tek seçenek: "…Çöp deposu. Binalarımızın anahtarlarını bulunduran çöpçüler olarak değil, gerçekten sadece atıklarla çevrili bir yığının tepesinde olarak. Kendilerine benzeyenlerin arasında kesinlikle daha rahat ediyorlardır."

DW Editörü Jens Thurau
DW Editörü Jens ThurauFotoğraf: DW

İnsanları "atık" olarak nitelendirmek, Alman tarihinin en karanlık yanına işaret ediyor. Ve basit olarak akıl almaz şekilde ahmakça. Yazarın tam olarak ne demek istediği açık değil, yazının hiciv ile bağlantısı da pek anlaşılmıyor. Yazı, yumuşaklığın, kendini beğenmişliğin, kendine yönelik ironinin sezilmediği, kağıt üzerinde çığlıklardan oluşan berbat bir kültüre ait. Klasik gazetecilikte, sosyal medyadaki kirliliğin, kinin ve saldırganlığın peşinden koşunca böyle oluyor. Slogan: Esas olan sertçe vurmak, o zaman okuyucu sayısı artıyor.

Gazetecilerin yargılanması kolay değil

Buna rağmen, Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer'in yazar hakkında dava açmayı düşünmesi iyi bir fikir değildi. Gazetecilerin yazdıkları nedeniyle haklarında dava açılabilmesi için aşılması gereken engeller Almanya'da haklı olarak oldukça fazla. Bir Alman hükümeti, özellikle de ABD veya Macaristan gibi demokrasilerin aksine, hiçbir zaman basın özgürlüğünü kısıtlıyor şüphesi yaratmamalı. Bu nedenle de Başbakan Angela Merkel'in Pazartesi günü Berlin'de Seehofer ile suç duyurusu hakkında "görüştüğü" söyleniyor. Diğer bir ifadeyle: Merkel, Seehofer'i tercihen bunu yapmaması konusunda ikna etmeye çalıştı. Bu da iyi.

Korona kısıtlamaları ile gelen içe dönüş ve daha derinlemesine düşünmenin geride kalmış olduğu açıkça görülüyor. Peki küresel salgının insanların daha derin düşünmesine yol açtığına gerçekten inandık mı? Bugün yaptıklarımızın insanları nasıl bir hızda değiştirdiğini, toplumları nasıl kutuplaştırdığını düşündük mü? Ne yazık ki böyle olmadı. Birkaç haftadan beri (haklı olarak) Alman polisini de kapsayacak şekilde, ırkçılık tartışılıyor. Ama aynı zamanda ırkçılığa veya korona kısıtlamalarına karşı düzenlenen gösterilerde hem solcular hem de sağcılar tarafından polislere yönelik yoğun saldırılarda bulunuluyor. Ve son olarak da 17 yaşındaki bir gencin uyuşturucu şüphesi ile kontrol edilmek istenmesi üzerine benzersiz bir şekilde hafta sonunda olayların yaşandığı Stuttgart.

Bu nedenle İçişleri Bakanı da kamuoyunda etkisini göstermek ve polis memurlarına açık destek vermek isterken bir gazeteci hakkında suç duyurusunda bulunmayı düşünüyor. Aynı zamanda Twitter ve Facebook kışkırtmalar ve hakaretler sürüyor. Seehofer, bu şekilde hiçbir başarı elde edemeyecek ve sadece kutuplaşmaya katkı sağlamaya devam edecek. Bu arada, Tageszeitung bu yazı için çoktan özür diledi.

Anayasadan sorumlu bakan

Görüldüğü gibi, medyada azizler çalışmıyor. Ama korona krizi özgür basının, özellikle de gazeteler, televizyon haberleri, radyo ve kamu yayın kuruluşları gibi klasik medyanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Durum ciddi olunca insanlar tarafsız bilgiler istiyor. Medya ancak devletin takibatından uzak olduğunu hissettiği zaman bunu sunabilir. Kızgın vatandaşların öfkesini ise her durumda üzerine çekecek.

Horst Seehofer, içişleri bakanı olarak aynı zamanda onun unuttuğu basın özgürlüğünü garanti altına alan anayasadan da sorumlu. Tageszeitung ve tartışmalı yazarı ise çoktan utanıyor olmalı. Ancak ne gazeteci ne de gazetesi mahkemeye çıkmamalı.

Jens Thurau

© Deutsche Welle Türkçe