Perşembe günü Almanya Başbakanı Angela Merkel ve İçişleri Bakanı Horst Seehofer tüm gece boyunca baş başa verip konuştular ama iltica politikasında anlaşamadılar. Ardından kardeş Hristiyan Birlik partilerinin Meclis Grupları ayrı ayrı toplanma kararı aldıklarından, meclisteki Genel Kurul oturumu yarıda kesilmek zorunda kalındı. Grup toplantısı için Meclisteki genel görüşmeleri erteletmek başlı başına saygısızlıktır.
İçişleri Bakanı Seehofer aynı zamanda genel başkanı da olduğu Hristiyan Sosyal Birlik partisinin (CSU) sınırların mülteci adaylarına kapatılmasını desteklediğini açıkladı. CSU, Avrupa'ya herhangi bir AB ülkesinden giren mültecilerin ki, hemen hepsi Almanya'ya öyle geliyor, Almanya'ya sokulmamasını istiyor. Bunu nasıl kabul ettireceği meçhul ama zaten bu aslında önemli değil. Konu Angela Merkel ve başbakanlıktaki geleceği.
Başbakan bakanının kaprislerine göz yumamaz
Merkel CSU'nun girişimine karşı çıkıyor ve bütün AB üyelerinin katılımıyla karar alınmasını istiyor. Öncelikle de üyeler arasındaki sınırların açık kalması için AB'nin dış sınırlarının sıkıca korunmasını istiyor. Ancak AB düzeyinde dış sınırların daha sıkı denetlenmesi için karar alma ihtimali neredeyse yok. CSU ise AB'nin oturup anlaşmasını beklemeye niyetli değil.
Mevcut seçeneklere bir göz atalım. Hükümete yön tayin etme yetkisi başbakana aittir. Merkel'in bu yetkiyi nasıl kullanabileceği ise belli değil. Kendisine ters düştüğü için Horst Seehofer'i görevden alabilir. Bu hamle aynı zamanda koalisyon hükümetinin de sonu olur. Merkel parlamentodan güvenoyu da isteyebilir. Her halükarda başbakan içişleri bakanının başına buyruk hareket etmesine göz yumamaz. Aksi takdirde hükümet Angela Merkel hükümeti olmaktan çıkar.
"Merkel sistemi"yle hesaplaşma
Siyasette sıkça karşılaşılan bir durum söz konusu. Uzun süre içe atılan ve açıkça dillendirilemeyen sıkıntılar çok kısa zamanda, hatta birkaç saat zarfında boşalmaya yol açabilir. CSU başından beri Merkel'in iltica politikasına karşıydı. Merkel'e muhalefet etmeye, 2015 yılında Macaristan sınırında bekleşen mülteciler Almanya'ya alındığında başlamıştı.
Merkel'i destekleyen Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili birçok politikacının da sabrı taşmak üzere. Milletvekilleri seçim bölgelerine gittiklerinde, Merkel'in zaten epey kırpılan liberal mülteci politikasının ne kadar az desteklendiğini görüyorlar. Anlaşmazlık mülteci politikasını da aşıyor. Günümüzde milli muhafazakâr anlayış hüküm sürüyor. En azından çoğu böyle hissediyor. Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin seçmenlerine göz diktiği CSU ile bir kısım CDU'lu Angela Merkel ile hesaplaşıyor. Hem de sadece başbakanın mülteci politikasıyla değil, "Merkel sistemi"nin bütünüyle. Sonbaharda Bavyera'da eyalet seçimleri yapılacak. CSU'nun bir numaralı hedefi AfD'ye oy kaptırmamak olacak. Bunun için gerekirse Merkel'e ve ortağı olduğu koalisyon hükümetine karşı mücadele edecek.
Başbakan gidişatı tersine döndürebilecek mi? Perşembe günü olanlardan sonra bunu başarması kolay olmayacaktır.
Jens Thurau
© Deutsche Welle Türkçe