Yoksulluk çocukları vuruyor

Dortmund’daki Sosyal Bilimler Fakültesini geçen yıl başarıyla bitiren Leutrime Grainca, zor koşullar altında bu hedefine ulaşmış. Hâlihazırda Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) Kuzey Ren-Vestfalya eyalet temsilciliğinde çalışan Leutrime, çocukluğunda yani 1990lı yıllarda yaşadığı yoksulluğa dair acı bir anısını hâlâ unutamıyor ve bunu şöyle anlatıyor: "Bir doğum gününe davet edilmiştim… Arkadaşım hediye olarak benden bir Barbi bebek istemişti. Oysa, o zamanlar benim hiçbir oyuncağım yoktu. Tabii Barbi bebeğim de. Anneme durumu anlattım, o da elime 2 Mark verdi. Ama onun da fiyatlardan haberi yoktu. 2 euroya Barbi bebek alamazsınız. Ben de o nedenle arkadaşıma ucuz sahte bir Barbi hediye ettim. Doğum günü kutlaması sırasında arkadaşımın büyükannesi telefon etti ve aldığı hediyeleri saymasını istedi. O da büyük bir sevinçle hepsini tek tek saydı. En son da 'Bir de fakir bir arkadaştan aptal bir Barbi bebek kopyası' diye ekledi."

Kosova’daki savaştan kaçıp Almanya’da yeni bir hayat kurmaya çalışan bir ailenin kızı olan Leutrime, o gün ilk kez yoksulluktan dolayı utanç ve öfke duyguları hissetmiş...

Almanya'da yoksulluk sınırı

Almanya’da Leutrime gibi yoksulluk içinde büyüyen birçok çocuk ve genç bulunuyor. Alman Çocuk Esirgeme Derneği’nin verilerine göre Almanya’da hâlihazırda 2 milyon 500 bin çocuk, fakirlik içinde yetişiyor. Federal hükümetin çocuk ve gençlere dair raporunda da 11 ile 20 yaş arasındaki gençlerin yüzde 15’inin yoksulluk çektiği belirtiliyor.

Leutrime’nin ailesi, Almanya’da yoksul olarak kabul ediliyor. Gerçi fakirlik, Almanya gibi zengin bir ülkede göreceli bir kavram. Çünkü yoksulluk sınırı toplumun gelir ortalamasına göre belirleniyor. Federal hükümetin raporundaki açıklamaya göre, net geliri, toplum ortalamasından yüzde 60 oranında düşük olan aileler, yoksul kabul ediliyor. Yani 2 çocuklu bir ailenin aylık net geliri bin 640 eurodan düşükse bu kategoriye giriyor. Ren Bölgesi’ndeki Gençlik Yardım Kuruluşu’ndan Ute Projahn, fakirliğin Almanya’da zor bir kavram olduğunu düşünüyor. Projahn, "Biz aslında içinde yeterince para olan bir toplumda yaşıyoruz. Bu toplumda istediği derecede gelir elde edemeyen ama yine de ihtiyaçları karşılanan aileler de yaşıyor. Ama sorun bu ailelerin daha çok tüketim odaklı yaşaması. Tabii ki reklamların buna büyük etkisi oluyor, aynı zamanda bu kişiler, bazı ürünlerin, mutlaka alınması gerektiğini düşünüyor. Yani aslında nasıl ödeyeceklerini düşünmeden hiç ihtiyaçları olmayan şeyleri satın alıyorlar" diye konuşuyor.

'Benden adam olmaz'

Ute Projahn, çocuk ve gençlerin, güzel bir gelecek ve iyi bir eğitim hedefinden yoksun olmasına ise parasal fakirliğin değil, duygusal yoksulluğun neden olduğuna dikkat çekiyor. Projahn, "Birçok aile, düzenli olarak evde yemek pişirmiyor, ortalığı toplamıyor ve pislik içinde yaşıyor. Çocuklar ise kendi hallerine bırakılıyor. İhtiyaç duydukları sıcak ilgi ve sevgiyi göremiyorlar. Çünkü aile, başına gelmesini beklemediği ama gelen sıkıntı veya sorunun acısını çocuklardan çıkarıyor" diyor.

Ute Projahn, çocuk ve gençlere ellerine geçen, önlerine konulan tüm şansları değerlendirmelerini ve asla 'Benden adam olmaz' deyip uyuşukluğa kapılmamalarını öneriyor. Zira sosyolog bunun en tehlikeli nokta olduğunu kaydediyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Anna Peters / Başak Demir

Editör: Beklan Kulaksızoğlu