Tarabya Akademisi: Türkiye-Almanya arasındaki sanat köprüsü
11 Şubat 2019Almanya'da yaşayan sanatçılar İstanbul'da çalışacak sakin bir yer bulmak ve Türkiye kültürünü daha yakından tanımak için 2012 yılından bu yana Tarabya Akademisi‘ne gidiyor. Türkiye'deki Alman Büyükelçiliği'nin idaresinde bulunan ve küratörlüğünü yine İstanbul Goethe Enstitüsü'nün üstlendiği akademi, sanatçıları İstanbul'da misafir eden bir program kapsamında Türk-Alman kültür değişimine katkı sağlamayı hedefliyor.
Akademinin öncelikli hedefi, Almanya'dan sanatçıların Türkiye‘deki projeleri için çalışabilecekleri sakin bir ortam sunmak. Sanatçılar, akademide dört ila sekiz ay arasında değişen dönemlerde çalışma imkanı buluyor. Ayrıca Goethe Enstitüsü, sanatçılara İstanbul'da etkinlikler düzenlemeleri ve diğer sanatçılarla işbirliği yapmaları için destek sunuyor.
Akademi, Tarabya'da bulunan Almanya Büyükelçiliği Yazlık Rezidansı arazisinde yer alıyor. İstanbul Goethe Enstitüsü'nde çalışan ve aynı zamanda akademinin küratörlerinden olan Pia Entenmann: "Buradaki kültürel çevrenin bizden beklentileri ve uluslararası sanatçılar ile etkileşme isteği oldukça fazla. Tarabya Akademisi'nde, Almanya'daki kültürel ortamın önde gelen temsilcileri bulunuyor. Ancak bu yalnızca Alman pasaportu sahibi sanatçıları değil, Berlin ve diğer kentlerde yaşayan İranlı, Fransız ve Türk sanatçıları da kapsıyor" diye konuşuyor.
Akademi her disiplinden sanatçı için alan sunuyor. Ressamlar, yazarlar, oyuncular ve film yapımcıları toplantı odası ve şehir merkezine 15 kilometre uzaklıktaki iki adet atölyeyi paylaşıyor. Bu sanatçılardan biri de besteci, görsel ve ses sanatçısı Ignaz Schick. Henüz çocukken, geleneksel Türk Müziği'ni plaklardan ve radyodan dinlermiş. Schick, 2018 yılında dört aya yakın akademide kalmış. Bunun uzun vadede de sürmesini dilediğini belirtiyor.
"Türkiye'deki sanatçıların hayatlarını idame ettirmeleri daha zor"
"Türk müziği klasikleri, Türkiye'de her yerde bulunabiliyor ve dinlenebiliyor. Bu, Almanya'da yıllar içinde kayboldu. Kim hâlâ Almanya'da ya da Berlin'de halk müziği çalıyor ki?" diyen Schick, İstanbul'da kaldığı süre boyunca ortam sesi kayıtları yaptığını anlatıyor.
Kaldığı süre içinde kentin her şeyini keşfetmesinin mümkün olmadığını belirten Ignaz Schick, "Şehir, her şeyi hızlıca anlamak ve tanımak için fazla büyük. Bu, şehre haksızlık olurdu" diyor.
Ayrıca Türkiye'deki müzisyenlerin geçimlerini sağlamalarının çok daha zor olduğunu fark etmiş. "Çoğu müzisyen, müzik ile hiçbir ilgisi olmayan işlerde çalışıyor, yurt dışına gidiyor ya da öğretmenlik yapıyor" diye ekliyor.
Bu durum, ayda 2 bin 500 Euro ücret alan Tarabya Akademisyenlerinin durumuna bir tezat teşkil ediyor. Schick, akademiye seçilmek için başvuran ilk isimler arasında olduğunu da belirtiyor.
Akademi adayları, Berlin'de tüm yıl süren ve dans, müzik, tiyatro gibi birçok alanda festivalleri kapsayan Berlin Festivalleri'nin eski sanat yönetmeni Joachim Sartorius ya da Maxim-Gorki Tiyatrosu'nun sanat yönetmeni Şermin Langhoff gibi sanatçılardan kültürel temsilcilerin bulunduğu bir jüri tarafından seçiliyorlar.
Dünyaca ünlü caz bestecisi ve vokalisti Jacobien Vlasmann da Aralık 2017'de, beyaz tahtadan yapılmış oldukları için adlarına "fildişi kuleleri" dediği apartmanların bulunduğu akademiye aday gösterilerek geldi.
Ağustos 2018'de, akademiye yeniden katılan Vlasmann, diğer birçok akademisyen gibi İstanbul'da kaldığı süreyi uzatmaya karar verdi. Kentin tarihinin ve insanların rahatlığının ona çok ilham verdiğini anlatıyor: "İronik bir şekilde bu 20 milyonluk şehirde daha rahat davranmayı öğrenebildim. Aslında insan bir sürü itiş kakış bekliyor ama ben bunu hiçbir yerde yaşamadım" diye anlatıyor.
Goethe Enstitüsü, İstanbul'da birçok sanatsal etkinlik organize ediyor. Pia Entenmann, "Beyoğlu'nda bağımsız bir tiyatro olan Kumbaracı 50'den, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’na ya da video sanatçısı Theo Eshetu'nun ilk solo gösterisinin sergilendiği, özel bir banka kuruluşu olan Akbank Sanat'a İstanbul ve Türkiye'deki çeşitli partnerlerimizle birlikte çalışıyoruz" diyor.
Sivil topluma yönelik soruşturmalar endişeye yol açıyor
Akademiden çıkan siyasi konuların işlendiği bir örnek ise Tuğsal Moğul'un tiyatro projesi: "Kurbanların Arasında Almanlar da Vardı" Türkçe, Yunanca ve Kürtçe adlara sahip insanların cinayetleriyle ilgili olan ve Almanya'da bir ödül kazanmış olan oyun, ilk defa Türkçe sergilenmişti. Böylesine güçlü söylemlerde bulunmak Tarabya Akademisi‘nin doğrudan amaçladığı bir şey olmasa da, akademideki idari işlerin sorumluluğuna sahip olan Goethe Enstitüsü ve Ankara'daki Alman Büyükelçiliği, bu tarz projelerin devam etmesine destek oluyor.
Ancak böylesi projelere yönelik istek, Goethe Enstütüsü ile ortak projeler üzerine çalışmalar yapan Anadolu Kültür A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala ve birçok sanatçıya yönelik soruşturmanın gölgesinde kalıyor. Aynı soruşturma kapsamında Tarabya Akademisi ile çalışmalar yapan Anadolu Kültür A.Ş'nin Direktörü Asena Günal da 2018 Kasım ayında gözaltına alınmış ve ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştı.
Her ne kadar kültürel etkinlikler devam etse de Almanya'dan gelen sanatçıların endişeleri sürüyor. Ignaz Schick, "bir tür beyin göçünden" bahsediyor ve "bir sürü heyecan verici ve genç insanın başka ülkelere göç ettiğini görmenin çok üzücü olduğunu" belirtiyor. Schick'in umudu, genç yeteneklerin Türkiye'de kalması ve sanat dünyasında itici güç olmayı sürdürmesi.
Verena Niepel
© Deutsche Welle Türkçe