1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

130910 EU Türkei Referendum

14 Eylül 2010

Referandumun sonucu olumlu olarak değerlendirilse de gerek uzmanlar gerekse politikacılar Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinin zorlu bir konumda bulunduğu konusunda hemfikir.

https://p.dw.com/p/PBGo
Fotoğraf: AP

Pazar günü Türkiye'de yapılan anayasa değişikliği referandumuna katılan seçmenlerin yüzde 58’inin "evet" demesi Avrupa siyasi sahnesinde geniş yankı buldu.

Avrupa Konseyi'nin Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, "Pazar günü kabul edilen anayasal reform ülkeyi Avrupa standart ve uygulamalarına yakınlaştıracak önemli bir adımdır" açıklamasını yaptı. Jagland ayrıca Anayasa değişikliği paketinde yer alan, vatandaşların Anayasa Mahkemesi'ne direkt başvuru hakkının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Türkiye'ye karşı açılan dava sayısını da azaltacağını kaydetti.

"Çok da abartılı değerlendirilmemeli"

Avrupa Parlamentosu'ndaki Liberaller grubunun dış politika sözcüsü Alexander Graf Lambsdorff ise referanduma ilgili şu açıklamayı yaptı: "Türkiye üyeliğe yakınlaşmış oldu. Referandum çok olumlu… Türkiye’deki demokratik gelişmeler bizi memnun ediyor, tüm bunlar doğru adımlar. Ancak diğer yandan bu çok da abartılı değerlendirilmemeli. Türkiye'nin üyelik sürecini bir maraton olarak düşünürsek, Türkiye 5’inci veya 6’ncı kilometrede... Hedefe doğru atılmış bir adım var ortada. Ancak hedefe giden yolda daha kat edilecek uzun bir mesafe bulunuyor."

Geçtiğimiz cumartesi günü Brüksel'de yapılan ve Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da katıldığı AB dışişleri bakanlarının gayrı resmi toplantısında da Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusu yeniden masaya yatırılmıştı. Toplantıda AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton Türkiye'nin AB için taşıdığı önemi yinelemişti: "Türkiye önemli bir aday ülke, ilgili olduğumuz bazı bölgelerde önemli bir partner konumunda. Örneğin Bosna Hersek'i ele aldığımızda Türkiye ile bağlantımız ve ortaklığımızın yaratabileceği nüfuzu ve etkiyi görmek mümkün."

Müzakere süreci zorlu

Avrupa Parlamentosu'ndaki liberal grubun dış politika sözcüsü Alexander Graf Lambsdorff da Türkiye'nin özelikle İran ve Ortadoğu gibi konularda çok önemli ve stratejik bir partner olduğu görüşünde. Ancak Lambsdorff müzakere sürecindeki zorluklara dikkat çekiyor: "Türkiye ile üzerinde müzakere edilemeyen, açılamadığı için tüm tarafların rafa kaldırdığı sekiz fasıl var. Şimdiye kadar açılamamış diğer fasıllarsa diğer üye devletler tarafından bloke edilmiş durumda. Dolayısıyla hiçbir ilerleme sağlanamıyor. 35 fasıldan sadece biri sonuçlandı."

Uzmanlar Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Türkiye'nin AB'ye üyeliğine açık bir biçimde karşı çıkmasını ve Kıbrıs sorununu Türkiye'nin önündeki en önemli engeller olarak görüyor.

Ekonomik engeller

Lambsdorff'a göre üyeliğin önündeki engellerden bir diğeriyse ekonomik. Lambsdorff "Türkiye'de kişi başına düşen gayrı safi yurtiçi hâsıla Bulgaristan ve Romanya ile aynı seviyelerde seyrediyor. Ancak aynı zamanda nüfusu 70 milyonun üzerinde. Yani Türkiye'yi yakın bir zamanda AB'ye almamız halinde bu, AB'nin en büyük üyesinin aynı zamanda en fakirlerinden biri olacağı anlamına geliyor." açıklamasını yaptı.

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi analistlerinden Jose Ignacio Torreblanca ise Avrupa'da Türkiye'nin üyeliğini istemeyen iki cephe oluştuğunu belirterek, "Biri, İslam karşıtı, sağcı partilerden oluşan koalisyon, diğeri ise Avrupa düşüncesini destekleyen ve Türkiye'nin üyeliğinin Avrupa projesini zayıflatacağından korkanlar" diye konuştu.

© Deutsche Welle Türkçe

DW/AP/AFP, BE/BK