1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Hukuk ve AdaletTürkiye

Mersin saldırısında Dilşah Ercan bilmecesi

30 Eylül 2022

İçişleri Bakanlığı'nın Mersin'deki saldırıyı gerçekleştiren kişinin DNA raporu çıkmadan Dilşah Ercan ismini ortaya attığı anlaşıldı. Uzmanlar ise bakanlığın siyasi amaç güttüğünü ve gizliliği ihlal ettiği görüşünde.

https://p.dw.com/p/4Hatb
Mersin'deki saldırının failinin kimliğinin DNA raporu olmadan açıklandığı anlaşıldı
Mersin'deki saldırının failinin kimliğinin DNA raporu olmadan açıklandığı anlaşıldıFotoğraf: DHA

Mersin'in Mezitli ilçesinde bir polisevine düzenlenen saldırıda failin kim olduğu tartışması, CHP ile AKP'yi karşı karşıya getirdi. İçişleri Bakanlığı'nın, saldırıyı gerçekleştiren kişi olarak CHP'nin tutuklu gazeteciler raporunda yer alan Dilşah Ercan adını henüz kesin DNA raporu sonucu çıkmadan kamuoyuyla paylaştığı anlaşıldı. Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, vücut bütünlüğünün bozulduğu bu tür olaylarda, kimlik tespiti açısından en sağlıklı yöntemin DNA analizi olduğuna işaret ederek, bakanlığı "siyasi amaçla" hareket etmekle suçladı. Emekli Ankara Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkarslan ise bakanlığın soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiğini belirterek, yaşanan süreci eleştirdi.

Mersin'in Mezitli ilçesinde 26 Eylül gecesi bir polisin hayatını kaybettiği saldırı sırasında üzerindeki patlayıcıları infilak ettirerek canlı bomba eylemi yapan kişinin Dilşah Ercan olup olmadığı tartışma yarattı. Saldırganın "Zozan Tolan" kod adlı Dilşah Ercan olduğunu savını, olayın hemen ardından İçişleri Bakanlığı ortaya atmıştı. Ancak açıklamada, bu tespitin nasıl yapıldığına ilişkin bir bilgi paylaşılmadı. Yalnızca, Ercan hakkında "metropollere eylem amaçlı gönderilecek hazır kadrolar arasında yer aldığı şeklinde istihbari bilgilerin bulunduğu" belirtildi.

Bu açıklamanın ardından Dilşah Ercan'ın adının CHP'nin "tutuklu gazeteciler" raporunda yer aldığının anlaşılmasıyla iktidar tarafından ana muhalefet partisine yönelik sert eleştiriler yapıldı.

Buna karşılık saldırıyı üstlenen PKK ise saldırının Dilşah Ercan tarafından değil, Dilara Ürper ve Emel Feremez Hisen tarafından gerçekleştirildiğini öne sürdü.

DNA raporu çıkmadan, fail açıklanmış

Bu arada CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarı Dilşah Ercan konusunda yalan söylemekle suçlayarak, saldırganın DNA raporunun açıklanmasını istedi.

Kılıçdaroğlu'na yanıt veren İçişleri Bakanı Soylu ise Dilşah Ercan isminin nasıl belirlendiğini açıkladı. Soylu'ya göre Dilşah Ercan'ı olay yerine getiren taksici teşhis etti. Aynı zamanda geçmişte onunla birlikte örgüt içinde yer alıp, yakalanan bir örgüt mensubunun teşhis yaptığını belirten Soylu, parmak izi çalışmasında bir eşleşme olduğunu kaydetti.

Ancak İçişleri Bakanı Soylu, açıklamasında DNA raporunun sonucunun henüz çıkmadığı imasında bulundu. Bu durum ise İçişleri Bakanlığı'nın DNA raporu olmadan Dilşah Ercan ismini açıkladığı bilgisini doğruladı. DW Türkçe'nin ulaştığı bir kaynak da olaydan bir gün sonra yapılan Dilşah Ercan açıklaması sırasında henüz DNA analiz raporunun sonucunun gelmediğini kaydetti. İçişleri Bakanlığı, halen de DNA raporu konusunda kamuoyunu aydınlatmadı.

Uzmanlar DNA analizi şart diyor

Peki, uzmanlar bu tartışmalara nasıl bakıyor? Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, vücut bütünlüğünün bozulduğu bu tür olaylarda, kimlik tespiti açısından en sağlıklı yöntemin DNA analizi olduğuna işaret ederek, DW Türkçe'ye şu açıklamalarda bulundu:

"Kişinin üzerinde bir bomba patladıysa çok parçalanmış olması beklenir. Çok parçalanmış cesetlerde de kimlik tanığıyla, kimliklendirme yapmak oldukça zordur. Ön tanı olabilir ve bundan sonra da ileri incelemeler gerekebilir. Eğer kişinin parmakları sağlamsa tatbikî önemlidir. Ancak en sağlam kanıt DNA incelemesidir. Kişinin yakınlarıyla veya ölenin başka daha önceki DNA'ları varsa onla karşılaştırılarak kesin kimlik tespiti yapılabilir."

"Bilimsel değil siyasi amaçla hareket edildi"

DNA sonucu beklenmeden yapılan açıklamanın amacını "siyasi" olarak değerlendiren Hilal, "Tabii burada amaç biraz daha siyasi tartışmalar olduğu için bilimsellik ön planda değil. Bilimsellik olsaydı, bu kişinin tamamen kimlik tespiti yapıldıktan sonra DNA analizleri çıktıktan sonra kimlik bilgisi açıklanırdı. Olması gereken de o dur. Yani kesinleştikten sonra yapılması lazım" dedi.

"İçişleri soruşturmanın gizliliğini ihlal etti"

Emekli Ankara Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkarslan da İçişleri Bakanlığı'nın DNA raporu çıkmadan fail ismi açıklamasının yanlış olduğu görüşünde. "Öncelikle İçişleri Bakanlığı soruşturmanın gizliliğini ihlal ediyor" diyen Türkarslan, "Ben bu durumu 30 yılda anlayamadım. İdare, yargıdan önce çıkıp açıklama yapıyor. Çünkü polis idarenin elinde. O bilgiyi polis, İçişleri Bakanlığı'na veriyor. Niye adli konularda açıklamayı oranın başsavcısı yapmıyor?" görüşünü dile getirdi.

Türkarslan, DNA raporu çıkmadan yapılan açıklamanın "spekülasyona, siyasi istismara ve polemiğe" açık olduğuna işaret ederken, "Sen çıkıp bu eylemini yaptırdığın kişinin adını Dilşat olarak açıklıyorsun. Bu durumda örgüt, adamı kaçırayım demeyecek mi? İçişleri, soruşturmayı ve delilleri deşifre ediyor. Örgütün daha rahat hareket etmesini sağlıyor" ifadesini kullandı.

Türkarslan, kesinleşmeyen fail açıklamasının da yarattığı güvenlik risklerine vurgu yaptı. DNA raporu olmadan isim belirlenmesi durumunda Dilşah Ercan'ın adının nüfus kayıtlarından düşeceğini belirten Türkarslan, bu durumun "öldü" olarak kabul edilen Dilşah Ercan'ın ve örgütün rahat hareket etmesine neden olacağını vurguladı. 

 

Türkei DW Mitarbeiter Alican Uludağ
Alican Uludağ 2008'den bu yana gazetecilik yapan Alican Uludağ, yargı ve insan hakları gibi konulara odaklanıyor.alicanuludag