1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Münih Güvenlik Konferansı başlıyor: Ne olacak Batı'nın hali?

14 Şubat 2020

Yaklaşık 40 ülkeden hükümet temsilcileri ve stratejistler bugün 56. Münih Güvenlik Konferansı'nda bir araya geliyor. Küresel güç kaymaları konferansın da başlıca gündem maddesi.

https://p.dw.com/p/3XhgC
Münih Güvenlik Konferansı'nın düzenlendiği Bayerischer Hof Oteli
Münih Güvenlik Konferansı'nın düzenlendiği Bayerischer Hof OteliFotoğraf: MSC/Hildenbrand

ABD bir NATO müttefikini korumak için gerektiğinde silah gücüne başvurur mu? Avrupa Birliği ülkeleri savunma alanında daha yakın işbirliğine gitmeli mi? Dünya iklim değişikliği ve güvenlik tehditlerinden kaynaklı bir doğa felaketiyle mi karşı karşıya?

Her yıl Bayerischer Hof Oteli'nde yapılan Münih Güvenlik Konferansı'nda bu yıl gündeme gelecek sorulardan bazıları bunlar. Zirvede 40'tan fazla ülkenin devlet ve hükümet başkanları, dışişleri ve savunma bakanları düzeyinde temsil edilmesi bekleniyor. Ekonomi dünyasının temsilcileri ve uluslararası kuruluşlar da zirvenin davetlileri arasında.

"Dünya gittikçe daha az Batılı hale geliyor"

Küresel güvenlik durumu gergin, geçen yılların trendi sürüyor. Konferanstaki atmosferi de yansıtan 2020 Münih Güvenlik Raporu'nun yazarlarına göre dünyada bir "Batısızlık" söz konusu. Bu yapay kavram ile anlatılmak istenen, genel olarak dünyanın ancak özelde de Batılı ülkelerin değerleri ve stratejik yönelimleri konusunda bir belirsizlik içinde olması.

Konferans öncesi hazırlanan raporda "Dünya gittikçe daha az Batılı hale geliyor" deniliyor. Bazıları Batı'nın "liberal bir enternasyonalizm" tehdidi altında olduğu fikrini savunurken, başkalarına göre ise "illiberalizmin yükselişi ve milliyetçiliğin geri dönüşü Batı'yı tehdit ediyor." Hem sağ hem de sol siyaset küresel sorumluluklardan kaçınmaya eğilim gösterirken raporun yazarlarına göre "Batı başka ülkelerdeki şiddetli çatışmalara karışma konusunda tereddüt ettiğinde bu çatışmalar da ortadan kalkmıyor." Bilakis zaman zaman daha da sertleşiyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın ABD birliklerini Afganistan’dan çekmek istemesi ve Suriye’den de özel harekat birliklerini çekmiş olması bunun tipik bir örneği. Öte yandan ABD birliklerinin bilhassa İran tehdidi karşısında yabancı operasyonlardaki sayısı sürekli artıyor. İranlı komutan Kasım Süleymani'nin öldürülmesi de Trump'ın Ortadoğu siyasetinde askeri çatışma riskine girmeye hazır olduğunu ortaya koydu. İran'ın buna yanıtı ise sınırlı oldu. Münih Güvenlik Konferansı'nda ise Basra Körfezi’ndeki gerilimi azaltma için kafa yorulacak.

Münih Güvenlik Konferansı, ABD'nin dış politik zihniyetini anlamak bakımından Washington'dan sonra en iyi ortamlardan biri. Zira konferansa ABD'den karar verici konumda olan bir dizi isim katılıyor. Savunma ve dışişleri bakanlarının yanı sıra birçok ABD Kongre üyesinin de katılımı bekleniyor. Trump'ın Ortadoğu barış planına diğer ülkelerin tepkilerini ölçmek açısından da konferans önemli fırsat sunuyor.

Avrupalılık bilinci

Avrupa'nın kendi önündeki çetin görevlerin nasıl üstesinden geleceği konusu konferansın ilgi çekici başlıklarından. Bazıları Avrupa'nın yükselen sağ popülizm ve milliyetçilik karşısında kendi içine döneceği ve dünyanın geri kalanından bir parça daha ayrılacağı tahmininde bulunuyor. Münih'teki bazı oturumlarda Avrupa Birliği'nin savunma işbirliği yoluyla nüfuzunu nasıl artıracağı ele alınacak. Suriye ve Libya'daki kriz nedeniyle Avrupa'ya kıtanın güneyinden gelen göç ciddi bir sorun olarak belirirken kıtanın doğusunda ise Rusya istikrarsızlaştırıcı bir etki yaratıyor.

Birçok Avrupalı, AB'nin şimdiye kadar olduğundan daha kendinden emin ve ABD'den bağımsız bir küresel aktör olarak boy göstermesi gerektiğine inanıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa'nın güç dilini öğrenmemesi halinde "jeopolitik olarak yok olacağı" kanaatinde. Fransız lidere göre Rusya ve Türkiye'nin Suriye ve Libya'da nüfuzunu artırmaya çalıştığı bir dönemde ABD'nin Orta ve Yakın Doğu'da pasif kalması ya da bölgeden tamamen çekilmesi durumunda, Avrupa'nın kendi stratejik ve ekonomik çıkarlarına daha fazla yönelen yeni bir politika izlemesi gerekiyor.

İngiltere’nin Avrupa Birliği'nden ayrılması ve NATO'nun kolektif savunma prensibinin de şüpheli hale gelmesi ile birlikte Avrupa'nın savunma becerilerini bir araya getirmek de önem kazanmış görünüyor. Güvenlik raporunun yazarlarına göre "NATO ile Avrupa Birliği kendi kendisiyle boğuşuyor. (…) Üyeleri arasında illiberalizmin yükselişi her ikisi açısından da çetin zorluklar yaratıyor."

Konu Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin sadece savunma değil, dış politika ve göç politikalarında da ortak yanıtlar üretip üretemeyeceği. Avrupa Birliği'nin genişlemesi de Münih'te, ilk kez olmasa da ciddi bir biçimde tartışılacak.

Jeopolitik güç kaymaları

Rusya da Avrupa'daki stratejistleri endişelendiriyor. Son Münih Güvenlik Konferansı’ndan bu yana Rusya bir dizi diplomatik başarıya imza attı, geride kalan dönemde Fransa Cumhurbaşkanı Macron da Rusya ile ilişkileri yeniden düşünmeyi önerdi.

Avrupa, doğusundaki büyük komşusuyla diyaloğu ve ticari ilişkileri sürdürmek ile Moskova’nın stratejik hedefleri arasında bölünmüş durumda. 2020 Münih Güvenlik Raporu'nda şu ifadeler yer alıyor: "Birçok Avrupalı Rusya ile sert bir çatışma içine girmenin Avrupa’nın çıkarına olduğu konusunda bir hayli şüpheli." Bazıları Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bu yıl ABD'de düzenlenecek G7 zirvesine davet edileceği öngörüsünde bulunurken bazıları ise kimi zaman Rusya ile anlaşmazlık yaşayan Çin ile ilişkilere odaklanmak gerektiği kanaatinde.

Bayerischer Hof Oteli'nde bugüne kadarki sayısız buluşmada küresel güç kaymaları da gündeme geldi. 2019 yılında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Çin'in "arka bahçesine" yani Doğu ve Güney Çin Denizi'ne müdahale olması halinde buna seyirci kalmayacağının sinyallerini vermişti. ABD ile ticarette karşı karşıya gelen Çin, koronavirüsü salgını nedeniyle bazı ülkelerin getirdiği seyahat yasağıyla da baş etmek durumunda. Hong Kong ve Huawei konusundaki anlaşmazlıklar da diğer konu başlıkları.

Kore Yarımadası'ndaki durum da Asya bağlamında konferansın gündem maddeleri arasında olacak. 2019 yılında Trump Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un ile buluşmuştu. Bu son derece kişisel düzeyde siyaset yapma biçimini bazıları "Reality Show diplomasisi" olarak nitelemişti. Ancak o dönemki atmosferden bugüne pek bir şey kalmadı. Kuzey Kore hükümeti nükleer silah ve taşıyıcı sistem testleri yapmama taahhütlerine bağlı olmadığını ifade ediyor. Kuzey Kore ABD'yi ayrıca "vahşi ve insani olmayan" yaptırımlarda bulunmakla suçluyor. Hem Kuzey hem de Güney Kore'den temsilcilerin beklendiği konferansta bu konunun da gündeme gelmesi bekleniyor.

Simon Young

© Deutsche Welle Türkçe