1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Irak'a Müslüman asker gönderilmesi tartışması

Peter Philipp2 Ağustos 2004

Irak’taki şiddet döngüsü bir türlü kırılamıyor. Hafta sonunda da çok sayıda saldırı düzenlendi. Ülkede şiddet eylemlerinin yanı sıra Suudi Arabistan’ın yaptığı ve Amerikan askerlerinin yerine İslam ülkelerinden askeri birliklerin Irak’ta konuşlandırılması yönündeki öneri de tartışılıyor.

https://p.dw.com/p/AbBf
Allavi komşu ülkelere yaptığı gezilerde Irak'ın inşasına ekonomik yardım talebinde bulunmuştu.
Allavi komşu ülkelere yaptığı gezilerde Irak'ın inşasına ekonomik yardım talebinde bulunmuştu.Fotoğraf: AP

Dün Bağdat’ta bir Amerikan askeri konvoyuna düzenlenen saldırıda en üç, kuzeydeki Musul kentinde meydana bir karakolun önünde patlayan bomba sonucu da en az 5 kişi yaşamını yitirdi. Bir yandan ülkedeki şiddet döngüsü bir türlü kırılamazken, diğer yandan da Suudi Arabistan’ın yaptığı ve Amerikan askerlerinin yerine İslam ülkelerinden askeri birliklerin Irak’ta konuşlandırılması şeklindeki önerinin yankıları da sürüyor.

Müslüman askerlerin Irak’ta düzeni sağlamaları ve ülkenin demokrasiye geçişine refak etmeleri fikrini gerek Irak geçici yönetiminin başbakanı İyad Allavi gerekse Amerikan yönetimi sıcak karşılıyor. Ancak işin ayrıntılarına inildiğinde, hemen bazı zorluklarla karşılaşılıyor. Örneğin, böyle bir görev için hangi Müslüman ülkeler düşünülebilir? Örneğin bundan kısa bir süre önce Ürdün Kralı Abdullah, eğer isterse Irak’a askeri birlik gönderebileceklerini söylemişti. Irak ise bu öneriyi teşekkür ederek geri çevirdi. Gerekçe olarak da geçmişte komşu ülkelerin Irak’ın iç işlerine fazlasıyla müdahelede bulundukları gösterildi. Bu nedenle de komşuların çoğuna, tarafsız arabulucu ya da barış gücü gözüyle bakılmıyor.

Komşuların askeri yardımına hayır!

İşte bu gerekçe halen geçerliliğini koruyor. Askerî yardıma evet, ama komşuların bu yöndeki teklifine hayır! Gerçi komşular arasında içişlerine karışmakla itham edilebilecek ülkeler arasında Ürdün’ün adı listenin sonunda yeralıyor. Müteveffa Kral Hüseyin, açık bir şekilde Irak’ın yanında yeralmıştı. Bu politikası Ürdün’e bol miktarda petrol kazandıran eski kral, uluslararası arenada ise yoğun eleştirilere maruz kalmıştı.

Suriye ise gerek ideolojik gerek stratejik olarak Irak’la belirgin farklılıkları bulunan ve İran’ın tek Arap müttefiki olarak Bağdat tarafından halâ şüpheyle karşılanıyor. Irak Başbakanı Allavi’nin geçtiğimiz günlerde Şam’a yaptığı ziyarette en azından, Irak’a Suriye sınırından sızan silahlı milislerle mücadele konusunda Beşar El Esat’tan güvence alındı. Bu da önemli bir gelişme olarak nitelendirilebilir. Fakat bu sözün icaraata dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğini zaman gösterecek.

Öneri Suudi Arabistan'dan geldi

Müslüman askerler fikrini ortaya atan Suudi Arabistan ise aşırı muhafazakâr olarak nitelendirilen Sünni-Vahabî inanç değerlerini, Şiiler’in çoğunlukta olduğu Irak’ta yayma arzusunda. Kuveyt, 1991’de Irak’ın giriştiği işgal hareketini halâ unutmuş değil. Türkiye için ise Kuzey Irak, doğal etki alanını bir uzantısı konumunda.

Böyle bir komşuluk ilişkisi içinde barışçıl bir yeniden yapılanmadan bahsetmek pek mümkün değil. Bağdat yönetimi ile geçmişte kötü tecrübeler yaşayan komşu ülkeler açısından değerlendirildiğinde ise Irak’ta bir an önce barış ve istikrar ortamının sağlanması hayatî bir öneme sahip. Arap olsun ya olmasın, Irak ile doğrudan sınırı bulunmayan diğer bölge ülkelerinin ise bu ülkeye doğrudan ya da dolayı olarak etki etmesi mümkün görünmüyor. Ayrıca bu ülkeler, Irak’ta askeri bir görev üstlenerek, savaşı, dolaylı da olsa meşrulaştırmak gibi konuma düşmek istemiyor. Ayrıca böyle bir angajman için yeteri derecede tecrübe sahibi oldukları da söylenemez.