1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Hristiyanlar IŞİD'e karşı silahlanıyor

23 Ağustos 2015

IŞİD'e karşı silahlı mücadelede artık Hristiyanlar da yer alıyor. Ancak uzmanlar, Hristiyan milis güçlerinin bu mücadelede başarılı olabilmesi için güçlü müttefiklere ihtiyacı olduğuna dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/1GK9o
Ein Dorf kämpft gegen den IS
Fotoğraf: Jodi Hilton 2014

IŞİD'in kontrolü altında tuttuğu bölgelerde Hristiyan ve diğer din ile mezheplerin mensuplarına yönelik insanlık dışı eylemlere her gün bir yenisi ekleniyor. Radikal Sünni örgüt, kiliseleri yakıyor, insanları öldürüyor, kaçırıyor ve on binlerce kişiyi evlerini terk etmeye zorluyor. Ancak artık Irak'ta kendisini savunma amaçlı silaha sarılan Hristiyanların sayısı da giderek artıyor. Yeni oluşan silahlı milis grupları, köyleri ve şehirleri yeniden ele geçirmek istiyor. Ayrıca, artık kendilerini savunması için Irak merkezi yönetimini veya Kuzey Irak'taki Kürt yönetimini de beklemek istemiyorlar.

Bağdat'taki El Mustansiriya Üniversitesi'nden Siyaset Bilimci Saad Sallum'a göre, Hristiyan milis güçlerinin kurulması bölgedeki genel eğilimle örtüşüyor. “Al Monitor” haber portalı için kaleme aldığı yazıda Sallum, iç savaşın hüküm sürdüğü ülkede herkesin artık silahlandığını belirtiyor. Uzman, Hristiyanların böylelikle uzun süreden bu yana devam eden ‘müdahil olmama' politikasını bir kenara bıraktığına dikkat çekiyor. Tehdit Altındaki Halklar Derneği'nin Irak uzmanı Kemal Sido ise Hristiyanların meşru müdafaa birliklerinin yeni olmadığını söylüyor. Sido, "2003 yılındaki Amerikan işgalinden sonra Hristiyan köylerine ve kiliselerine yönelik saldırılar arttı, o dönemde bunun sorumluları IŞİD değil, radikal İslamcı gruplardı. Kiliseleri korumak amacıyla bir milis gücü oluşturulmuştu. Ben de şu anda ne yazık ki IŞİD'in kontrolü altında olan Bartallah köyüne gitmiştim. Orada güvenlik güçlerinin üçe ayrıldığını gördüm: Irak ordusu, Kürt peşmerge birlikleri ve kiliseler ile evleri bizzat kendileri koruyan Hristiyan milis güçleri…” şeklinde konuşuyor.

Kaçmak zorunda kaldılar

Fırat ile Dicle arasındaki bölgede bir dönem 1,5 milyon Hristiyan yaşıyordu. Süregiden iç savaş nedeniyle yüz binlercesi ya yurt dışına veya başka bölgelere kaçmak zorunda kaldı. Başkent Bağdat veya Basra Körfezi'nden kaçanlar Musul'a, Ninova'ya sığındı. Ancak IŞİD'in saldırıları sonrasında bu bölgeleri de terk eden Hristiyanlar bu kez Dohuk'a ve Kuzey Irak'a göç etti. Irak Uzmanı Kemal Sido, “Bu bölgeler de saldırıya uğrarsa, başka nereye gidebilirler ki?” diyor.

Bağdat yönetimine ve Kürt peşmerge birliklerine güvenmeyen Hristiyanlar, “Babil Tugayı”, “Ninova Ovasını Koruma Birliği”, “Dwekh Nawsha” gibi isimler altında birkaç yüz kişiden oluşan milis güçleri kurarak kendi başlarının çaresine bakmaya çalışıyor. Siyaset Bilimci Saad Sallum'a göre, bu milis güçlerinin önünde üç seçenek bulunuyor: Kürtlerin kontrolü veya Irak yönetiminin kontrolü altında savaşmak ya da uluslararası toplumun desteğiyle kendi başlarına hareket etmek. Ancak uzman, milis güçleri çok zayıf olduğu için bağımsız mücadele vermenin zor olduğuna dikkat çekiyor. Kemal Sido ise endişelerini şöyle dile getiriyor:“Bizim IŞİD'le olan mücadelemizde karşı karşıya olduğumuz trajedi şu: Hristiyanlar arasında da farklı görüşler ve gruplar var. Korkarım ki, bu gruplar arasında temsili bir savaş olacak. Kürt yanlıları ve Bağdat yanlıları mevcut. Bu böyle kalamaz çünkü ne Kürt yönetiminin ne de Bağdat yönetiminin Kürtlerin ve Ezidilerin üzerinden kavgalarını sürdürme hakkı var.”

'Birlik olmaktan başka çaremiz yok'

Siyaset bilimci Sallum ise etnik ve dini temelde kurulan milis güçlerinin ülkeyi parçalayabileceği endişesini dile getiriyor. Her grubun kendi menfaatleri doğrultusunda hareket etmesi durumunda Araplar ile Kürtler, Sünniler ile Şiiler, Hristiyanlar ve Ezidiler arasındaki uçurumun daha da derinleşeceğine dikkat çeken Sallum, bunun IŞİD'in elini daha da güçlendireceğini belirtiyor. Tehdit Altındaki Halklar Derneği'nden Kemal Sido ise “Başka çaremiz yok” diyerek IŞİD'e karşı mücadeleye herkesin katılması gerektiğini savunuyor.

©Deutsche Welle Türkçe

Andreas Gorzewski