Hürriyet’teki operasyonun perde arkası
31 Ekim 2019Hürriyet Gazetesi, "eski Türkiye”nin merkeziydi. "Yeni Türkiye” iddiasıyla iktidara gelen Erdoğan, gücünden emin olmaya başladıkça, en ufak bir eleştirel habere tahammül edememeye başladı. Eski sahibi Aydın Doğan’ın tanımıyla "devlet gazetesi” olan Hürriyet, devletin yeni sahipleriyle “şiddetli anlaşmazlıklar” yaşamaya başladı. Doğan Holding, yayın grubunun haberleri nedeniyle, ticari faaliyet gösterdiği diğer alanlarda sıkıştırılmaya başlandı. Ucu AKP’ye değen Almanya’daki Deniz Feneri skandalını manşete taşımak ipleri kopardı. Hürriyet, Türkiye vergi tarihinin en büyük vergi cezasına çarptırıldı. Grup küçülerek elindeki iki gazete ve bir televizyonu satmak zorunda kaldı. Aydın Doğan, tüm bu baskılara rağmen "eski Türkiye” tipi gazetecilik iddiasını sürdürünce de, yeniden hortlatılan davalarla hapse atılmakla tehdit edildi. Geçen yıla kadar direnen Doğan, sadece varlıklarını değil, 83 yaşında özgürlüğünü de kaybedeceğini anlayınca medyadan çekilmek zorunda kaldı.
"22 Mart devrimi”
Doğan Medya Grubu’nu 22 Mart 2018'de satın alanlar, yabancı sayılmazdı. Aydın Doğan’ın yıllar önce satmaya zorlandığı Milliyet ve Vatan’ı alan Demirören Grubu'ydu. Milliyet'teki bir haber yüzünden Erdoğan’ın azarladığı işadamı Erdoğan Demirören, internete sızdırılan yasadışı dinleme kayıtlarında "Üzdüm mü seni patron” diye ağlayarak af diliyordu. "Patron”un desteğiyle, kucağında dev bir medya grubu buldu Erdoğan Demirören. Kamu bankalarından verilen 700 milyon dolarlık krediyle, Doğan Medya Grubu’nun yeni sahibi oldu. Türkiye basın tarihinin en kritik satışlarından biri, hükümet yanlısı kalemler tarafından "22 Mart devrimi” olarak anılmaya başlanmıştı. Bu devirle birlikte basının yüzde 95’i Saray’ın kontrolüne geçmiş oluyordu.
E-posta hesabının kapanması işten atılma işareti oldu
Hürriyet’in yeni sahipleri, vitrindeki kalemlere dokunmadılar. Gazeteyi “-miş” gibi yapan manşetlerle merkezde tutma rolü yaptılar. Hürriyet’i, Sabah ve Star gibi propaganda bültenlerine çevirmediler ama ucu hükümete değen hiçbir eleştiriye de yer vermediler. Belli ki “-miş” gibi yapmak da fazla geldi. Demirörenler, çoğunluğu sendika üyesi yaklaşık 50 gazeteciyi Türkiye basın tarihinde görülmemiş bir yöntemle işten çıkardı. Gazeteciler, masalarında çalışırken evlerine gönderilen tebligatlarla işlerini kaybettiler. Kimisi işten atıldığını oğlundan öğrendi, kimisi eşinden… Haberi, doğum yapmak için gittiği hastanede alan da oldu, röportaj yapmak için gittiği Ankara’da öğrenen de… Kanser tedavisi olan çalışana bile acımadılar. E-posta hesabının kapanması da işten atılma işaretiydi. Evine tebligat gitmeyenler, işten atılıp atılmadıklarını öğrenmek için kendilerine "Deneme” e-postaları atmak zorunda kaldı.
Gazetedeki operasyon, 35 yıllık Hürriyet çalışanı olan ve geçen yılki satıştan sonra Genel Yayın Yönetmenliği’ne getirilen Vahap Munyar'dan habersiz olarak yapıldı. Munyar, ekip arkadaşlarının kovulduğunu, dün sabah kapısına gelen bir çalışanın “Beni işten çıkarmışsınız…” sitemiyle öğrendi. Üst yönetim, Genel Yayın Yönetmeni ve servis şeflerine bilgi vermek yerine çalışanların evlerine tebligat göndermeyi tercih etmişti. Hürriyet kulislerinden sızan bilgilere göre operasyonun arkasında, geçen yıl vefat eden Erdoğan Demirören’in kızı Meltem Demirören var. Kardeşi Yıldırım Demirören’le girdiği güç savaşından galip çıkan Meltem Demirören, kardeşine yakınlığıyla bilinen grubun CEO’su Mehmet Soysal'ı da geçtiğimiz günlerde görevden almıştı. “Görgü tanıkları”nın aktardığına göre Meltem Demirören'in Hürriyet’in 5. katındaki masasının üstünde çok sayıda dosya var. Bu görüntü, Bağcılar’daki plazada işten çıkarmaların devam edeceği endişesine yol açıyor.
"Gazetecilik böylece kapı dışarı edildi"
Peki, bu tenkisat operasyonu için neden şimdi düğmeye basıldı? Grubu satın almak için büyük bir kredi yükünün altına giren Demirörenler, gerek iktidar yanlısı yayın politikası nedeniyle tirajların, gerekse ekonomik kriz nedeniyle ilan gelirlerinin düşmesiyle zor günler yaşamaya başladı. DİSK Basın İş Sendikası Genel Başkanı Faruk Eren, operasyonun arkasında birkaç neden olduğu görüşünde: “Demirörenler, medyada devraldıkları her şeyin değerini düşürüyorlar. Vatan’ı kapattılar, Milliyet’in durumu ortada. Hürriyet’te de durum farklı değil. Şişirilmiş tirajlarla gazete dönmüyor. Gazetenin bayi satışı 30 binlerde, bu açığı kapatmak için faturayı gazetecilere ödetiyorlar. Sendika üyesi olan gazetecileri cezalandırıyorlar önce. Hem de çok ahlaksız bir yöntemle…”
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu’na göre ise toplumu biçimlendirme girişiminde başarısız olan Demirörenler, bilinçli bir tasfiyeye girişti. Önderoğlu, grubun medya ekonomisini bir kenara bırakarak yayın çizgisini iktidara beğendirme derdine düştüğü görüşünde: “Yayın kuruluşlarını editoryal olarak kasten yoksullaştırdılar. Son süreç de, deneyimli olup uzun yıllar gazeteciliğe emek veren isimleri işlerinden etmeye kadar vardı. Ne yazık ki iktidarın güdümüne giren medyada editoryal bağımsızlık ve özlük haklarından yoksun bir sektörde gazetecilik böylece kapı dışarı edildi.”
Dümene kim geçecek?
Peki, bundan sonra ne olacak? Operasyonu, kovulan ekip arkadaşlarından öğrenen Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Vahap Munyar, istifa dilekçesini doldurarak yönetime gönderdi. Çarşamba günkü ilk dalganın ardından, kalan çalışanlara “Yeni yayın yönetmeni gelene kadar gazeteyi ortada bırakmayalım, çalışmaya devam edeceğiz” mesajı veren Munyar, ikinci dalgadan sonra istifasını bu kez noter kanalıyla yönetime gönderdi. Öğlen saatlerinde gazetedeki yayın toplantısının ardından Bağcılar’daki plazayı terk etti. Gazetenin yazı işleri de, atanacak yeni yöneticiye “Birlikte çalışmak istemedikleri”ni iletene kadar gazeteyi çıkarmaya devam edecek. Peki, Munyar’ın yerine dümene kim geçecek? Ya gazetenin Demirörenlere satışından sonra Saray’a yanaşan isimler ya da "22 Mart devrimi” başlığını atanlardan biri, gazetenin kapısına kilit vuracak son genel yayın yönetmeni olacak.
Bülent Mumay
© Deutsche Welle Türkçe