1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Faiz indiriminde "durmak yok, yola devam"

24 Ekim 2019

Cumhurbaşkanlığı kararı ile temmuz ayında başkanı değiştirilen Merkez Bankası, aradan geçen 3 ayda üçüncü kez faiz indirimine gitti. Merkez Bankası’nın enflasyondan çok büyüme odaklı hareket etmesi ise endişe yaratıyor.

https://p.dw.com/p/3Rs9C
Fotoğraf: Imago/Zuma Press

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), 24 Ekim tarihinde gerçekleştirdiği toplantı sonucunda politika faizini 250 baz puan indirerek yüzde 14 seviyesine çekti. Böylelikle temmuz ayından beri yapılan faiz indirimlerinin toplamı 1000 baz puana ulaştı. Piyasa beklentisinin üzerinde gerçekleşen faiz indirimi sonrasında dolar kurunda sınırlı bir artış görülürken, 12 Aralık'ta yılın son toplantısını gerçekleştirecek olan Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine devam edip etmeyeceği merak ediliyor.

Başkan değişti, indirimler başladı

Faiz indirimleri süreci, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararı ile görevden alınan Murat Çetinkaya’nın yerine Merkez Bankası başkanlığına Murat Uysal’ın getirilmesi ile başlamıştı. Çetinkaya’nın Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile 6 Temmuz’da görevden alınması sonrasında 25 Temmuz’da gerçekleştirilen Murat Uysal başkanlığındaki PPK’da politika faizi yüzde 24’ten yüzde 19,75’e indirilmiş, eylül toplantısında ise ikinci indirimle politika faizi yüzde 16,50'ye çekilmişti. Bugün gerçekleştirilen PPK sonrasında da faiz indiriminde üçüncü adım atıldı ve 250 baz puanlık indirimle politika faizi 4 ay içinde yüzde 24’ten yüzde 14’e çekilmiş oldu.

Merkez: Yatırımlar hala zayıf

Faiz kararı sonrasında PPK’dan yapılan açıklamada, ekonomide "ılımlı toparlanma"nın devam ettiğine ancak yatırımlardaki zayıf seyrin sürdüğüne vurgu yapıldı. Enflasyondaki düşüş eğilimi ve finansal koşullardaki iyileşmeyle birlikte ekonomideki kademeli toparlanmanın devam edeceğinin öngörüldüğü belirtilirken, "Açıklanacak her türlü yeni verinin ve haberin Kurul’un geleceğe yönelik politika duruşunu değiştirmesine neden olabileceği önemle vurgulanmalıdır" ifadesi kullanıldı.

Peki Merkez’in bu faiz indirimi furyası, ekonomiye nasıl bir etki yapıyor?

Merkez Bankası’nın faiz indirimlerinin bankacılık sektörüne yansımasına bakıldığında, bankaların da kredi faizlerinde kademeli olarak indirime gittiği görülüyor. Örneğin ilk faiz indiriminin yapıldığı 25 Temmuz’dan bir gün sonra yüzde 26,78 olan ihtiyaç kredisi faizi 11 Ekim haftasında yüzde 18.33'e kadar indi. Konutta 26 Temmuz'da yüzde 20.49 olan faiz 11 Ekim'de yüzde 13.12'ye, ticari kredilerde yüzde 20.08 olan faiz yüzde 15.61’e, taşıt kredilerinde de yüzde 26.50 olan ortalama faiz yüzde 15.83'e geriledi.

"Uzun vadede hasar yaratacak"

Faiz indirimi kararını DW Türkçe’ye değerlendiren Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp'e göre, bugünden sonra faiz indirimlerinin reel ekonomiye yansıması çok sınırlı olacak. Enflasyon düşmeden gelen faiz indirimlerinin bir noktadan sonra mevduat ve kredi faizine yansımayacağını savunan Prof. Demiralp, "Temmuz sonrası veriler gösteriyor ki kredi faizi 10 puan düşse bile kredi hacmi artmıyor. Çünkü sorunlu krediler hala banka bilançolarında bir yük teşkil ediyor"  diye konuşuyor.

Prof. Dr. Selva Demiralp
Prof. Dr. Selva DemiralpFotoğraf: Gokhan Celebi

Son açıklanan veriler de Prof. Demiralp’i doğrular nitelikte. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, bankacılık sektöründe takipteki alacaklar, 18 Ekim itibarıyla bir önceki haftaya göre yüzde 0,7 artarak 137 milyar 120 milyon liraya çıkmış durumda.

Türkiye’de enflasyon beklentisinin hala yüksek olduğunu ve fiyatlamaların da buna paralel yapıldığını dile getiren Prof. Demiralp, şunları söylüyor: "Şu anda faiz indirimleri ile attığımız taş ürküttüğümüz kuşa değmiyor. Çünkü genişlemeci bir etki yok. Bununla birlikte Merkez Bankası’nın kredibilitesi konusunda piyasaları tedirgin ediyorsunuz. Bu açıdan bakılınca, uzun vadede daha fazla hasar yaratmış oluyorsunuz."

Faiz indirimleri sürer mi?

Kasım ayı ile enflasyonun yeniden yükselişe geçecek olması, Merkez Bankası’nın özel sektörün yatırımlarına hız vermek amacıyla uyguladığı faiz indirimi politikasının önümüzdeki aylarda nasıl şekilleneceğine dair de soru işaretleri yaratıyor.

Prof. Dr. Ege Yazgan
Prof. Dr. Ege YazganFotoğraf: Huseyin Aldemir

İstanbul Bilgi Üniversitesi Finansal Uygulama ve Araştırma Merkezi müdürü olan Prof. Dr. Ege Yazgan, "Merkez Bankası, faizleri indirebildiği kadar indirmeye çalışacak" diyor. Kasım ayında enflasyonda başlayacak yükseliş ile yıl sonu enflasyonunun yüzde 12’lerin üstüne çıkabileceğine işaret eden Prof. Yazgan, "Merkez’in bundan sonra faiz indirimlerine devam etme olasılığı yüksek. Ancak enflasyonun hızla yükselmesi söz konusu olursa, bu yılki son faiz indirimi bu olabilir" diyor. Ekonomide yatırım ve kredi talebinin hala zayıf seyrettiğine işaret eden Yazgan, "Özel sektörde bilançoları bozulmuş şirketleri rahatlatmak ve yatırım ortamını hareketlendirmek için (Merkez Bankası) yapabildiği kadar faiz indirimi yapmaya çalışacaktır. Şu anda faiz indirimlerine kur cephesinde de de çok önemli bir tepki görmüyoruz. Dolayısıyla enflasyondaki hareket faiz politikası için belirleyici olacaktır" diye konuşuyor.

Enflasyon hedefi mi, büyüme mi?

Merkez Bankası’nın politikalarına ilişkin bir diğer eleştiri noktası ise, Merkez Bankası’nın asıl görevi olan enflasyonu düşürme hedefinden çok, hükümetin 2020 için öngördüğü yüzde 5’lik büyümeye odaklanmış olması. DW Türkçe’ye konuşan uluslararası finans uzmanı Dr. M. Murat Kubilay’a göre, Merkez Bankası büyümeye katkı sunmak için faiz indirimi politikasını devam ettirecek. 

Dr. Murat Kubilay
Dr. Murat KubilayFotoğraf: privat

Art arda 3 kez yapılan faiz indirimlerine rağmen hem hane halkının hem de şirketlerin ekonomiye olan güveninde henüz kayda değer bir iyileşme olmadığını belirten Kubilay, "Bunun en önemli göstergelerinden biri de döviz mevduat hesaplarının yüzde 50’yi geçmiş olması. Demek ki toplum ve iş dünyası henüz tam olarak bir iyileşme başladığına inanmıyor" şeklinde konuşuyor. 

Buna karşın Merkez Bankası açıklamasında geleceğe dair beklentilerdeki "iyimser" tona dikkat çeken Dr. Kubilay, şunları söylüyor:

"Önümüzdeki yıl için piyasalarda bir likidite bolluğu olacağı ve Türkiye’nin de bundan faydalanacağı beklentisi var. Pek ya böyle olmazsa? İşte o zaman Merkez Bankası’nın faiz politikasındaki birinci amacı olan yönlendirme, ters köşede kalmış olacak. Bunun da bize finansal istikrarsızlık olarak geri dönme ihtimali ortaya çıkacak."

Aram Ekin Duran

© Deutsche Welle Türkçe