1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Enes, Hamza ve diğerleri…

Banu Güven
20 Ocak 2022

Enes Kara'nın intiharı, dikkatleri ailelerinden ve cemaatlerden baskı gören gençlere çevirdi. Zorla gönderildiği Kur'an kursunda istismara uğrayan ve intiharın eşiğinden dönen Hamza, hikayesini Banu Güven'e anlattı.

https://p.dw.com/p/45nfV
Fotoğraf: DW/M. Odabasi

Enes Kara'nın 10 dakikalık bir videoda özetlediği hayatı ve intiharı, yüzümüzde çok sert bir tokat gibi patladı. Nefes aldırmayacak kadar yoğun bir baskı içinde büyüyen, sırf "farklılaşmasın" diye babasının bağlı olduğu Nurcu Meşveret grubunun küçük dünyasına hapsedilen pırıl pırıl bir genç tükenip gitti. Enes'in bu dünyadan göç etmeden, "Gizli kalmasını istemiyorum" diyerek kaydettiği konuşmasında anlattıkları, evdeki ve sokaktaki otoriteyi sorgulamasınlar diye köreltilmek istenen gençlerin neler yaşadığını ortaya koydu. Aileden ve cemaatlerden gelen baskılar, sadece genç kızların değil, genç erkeklerin de hayatını karartabiliyordu. Ben de Enes'in ardından yazdığım bu yazıyı, onunla benzer kaderi paylaşanlara ayırmak istedim. İki kişiyle konuştum, başka arkadaşlarının travmalarını da içeren tanıklıklarını dinledim. Onlardan birinin, birkaç kez intiharın eşiğine gelen Hamza'nın hikayesini anlatacağım size.

Baskı, taciz, tecavüz…

Banu Güven
Banu GüvenFotoğraf: Privat

Yirmi yaşındaki bu genç adamın asıl adı Hamza değil. Kimliğini gizlemek için seçtiği isim bu. Hamza, Orta Anadolulu bir ailenin oğlu, bir büyükşehirde, bir üniversitenin sağlık bölümünde okuyor. Aslında başka bir şehirde sosyal bilimler bölümünde okumak istemiş, puanı da yetiyormuş ama ailesi onu "imanı erimesin" diye oraya göndermemiş. Hamza tekrar sınava girmek zorunda kalmış. Bugün anne babasının tanıdığı koyu dindar bir ailenin yanında yaşıyor. Konuşmamızı aile evde yokken yapabiliyoruz. Hamza bana o güne kadar kimseye anlatmadığı şeyleri anlatıyor. İlk kez konuşan iki kişi, arada sessizce ağlıyoruz.

Hamza'nın ailesi Nur Cemaati'ne sıkı sıkıya bağlı. Babası "Uzun saç müşrikliktir" dediği için çocukluğu boyunca saçı hep kazıtılıyor. İmam Hatip'te okuyan Hamza, kendisine anlatılanları 12-13 yaşında sorgulamaya başlıyor. Okulda öğretmenlerin tutumunu garipsiyor. Kur'an'ı okurken hata yapan ya da bir sorunun cevabını veremeyen öğrencilerin "Alevi misiniz?" diye azarlanması, Alevilik'in hakaret olarak kullanılması garibine gidiyor. Bazı öğretmenlerin "Erdoğan'ı Allah'ın gönderdiğini" söylemeleri de Hamza'yı içinde bulunduğu durumu sorgulamaya itiyor. Bir arkadaşları 12 yaşındayken İmam Hatip'teki bir öğretmen tarafından taciz ediliyor. Etüdden erken çıktıkları bir gün, öğretmen notunu konuşmak bahanesiyle çocuğu yanına çağırıp, tacizde bulunuyor. Tacizci öğretmen bunun duyulduğunu anladığında Hamza ve arkadaşlarından hesap soruyor. Çocukları odasında sorguya çekiyor, omuzlarından tutup savuruyor, ellerine cetvelle vurup gönderiyor. Okulda cinsel taciz ve istismar olduğu konuşuluyor ama çocukların ancak birkaçı durumu anlatma cesaretini gösterebiliyorlar. Okulda tacizci olarak bilinen bir temizlik görevlisi olduğunu da anlatıyor Hamza.

Cemaat yurtlarında kalanlar anlatıyor: "Stresten vücudumda yaralar çıktı"

İstismara uğramanın dayanılmaz ağırlığı

Cinsel taciz ve istismardan ne yazık ki Hamza da payını alıyor. Yaz tatillerinde babasının gönderdiği Nur Cemaati'nin yönetimindeki Kur'an kursunda bir "Abi", Hamza'yı öğlen uykusundan kaldırıp "Tespihimi kaybettim, beraber arayalım" diyerek odasına götürüyor. Kapıyı kilitliyor, sonra çocuğa telefonundan pornografik görüntüler izletiyor. Hamza, "Küçüktüm, gösterdiklerine ve anlattıklarına anlam veremedim" diyor. Adam Hamza'yı taciz etmeye başlıyor ama dışarıdan gürültüler gelince kapının kilidini açıp Hamza'yı gönderiyor. Hamza annesine başına gelenleri anlatıyor ama annesi Kur'an kursundan ayrılmak için yalan söylediğini düşünüyor. Babasının bunlardan belki de hiç haberi olmuyor.

Sonrasını konuşmak daha da zor geliyor Hamza'ya ama yine de anlatmak istiyor. Aynı "Abi" bu kez Kur'an kursunda kimseler yokken Hamza'yı odasına çağırıyor. Hamza bu kez adamdan kurtulamıyor. "Benim elim kolum uzundur, kız kardeşini öldürürüm" diye tehdit edildiği için şikayetçi olamıyor ama kanaması olduğu için hastaneye gitmek zorunda kalıyor. Daha önce kendisine inanmayan ailesine "Tuvalete uzun süre çıkamadığım için kanamam oldu" diye bir yalan uydurmak zorunda kalıyor.

İşin en ağır tarafı: Bu adam birkaç kez evlerine misafirliğe geliyor. Hamza kendisine en ağır cinsel istismarda bulunan adama çay servisi yapmak zorunda kalıyor. "O adama çay servisi yaptım. Gözümün içine bakışını unutamıyorum" derken gözyaşlarına boğuluyor. İkimiz de telefonun iki ucunda ağlıyoruz bir müddet. Hamza'ya sarılmak, başını okşamak, göz yaşlarını silmek ve hep yanında olmak istiyorum. "Bunu ilk kez biriyle paylaştım" diyor. Ağlasa da biraz olsun hafiflediğini söylüyor.

Nur cemaatlerinde, mesela Meşveret grubunda evlenmeyen "abiler" olduğundan söz ediyoruz. Hamza, "Bu adamlar evlenmeyerek dinleri için fedakarlık yapmış, süfli duygulardan arınmış gibi bir havadaydılar ama tacizden geçilmiyordu. Kaç çocuk tacize uğradı" diyor.

İntihar eden kuzen

Hamza'nın hayatında bir kırılma noktası da, İmam Hatip'te okumak istemeyen 16 yaşındaki dayı kızının intiharı olmuş. "Kuzenim deistti. Kapanması için baskı görüyordu. İmam Hatip'ten ayrılınca açık öğretime devam etti ama evden çıkması yasaklandı. Üniversiteyi de unutmasını söylediler. Arada bir iki kere kaçak olarak evden çıkmış, görenler babasına 'Kızın açık geziyor' diye yetiştirmişler. 'Aileyi rezil etti' diye dayak yemişti. Namazı aksattığında da şiddet görüyordu. Bir kez gözü morarmıştı. Kuzenimi eve kilitlediler, birkaç hafta çıkamadı ve sonunda intihar etti. Belki ailemin o olaydan sonra tavrı değişir diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. Kuzenimin ateist olduğu için intihar ettiğini söylediler. Biz de ateist olmayalım diye daha çok baskı yapmaya başladılar." Hamza kuzeninin, ölümünden birkaç hafta önce konuşmayı, yemek yemeyi bıraktığını söylüyor, "Kuzenim intiharından iki hafta önce ruhen ölmüştü aslında" diyor.

Kuzeni intihar ettiğinde 15 yaşında olan Hamza, "O zaman içimde bir şeyler bitti. Deisttim, ateist oldum" diye anlatıyor durumunu.

Buna rağmen Kur'an kursuna devam etmek zorunda kalıyor. "Sabah 8'de kahvaltı var, sonra öğlene kadar okuma. Kitaba bakarak ve ezberden. Öğle namazından sonra da ilmihal dersi okutuluyordu. Sonra tecvid yani okuma kuralları, sonra kıraat dersi. Bütün yaz boyunca haftanın beş günü böyle geçiyordu. Boş olduğumuz vakitlerde de temizlik yapıyorduk. Bir abi vardı, yere tükürüyor, tükürüğü kurumadan temizliği bitirmemizi istiyordu." Hamza, "O yaşta bile ben bunlar yüzünden intihar etmeyi düşünüyordum" deyince irkiliyorum. İntihar düşüncesiyle çok boğuştuğunu anlatıyor bana. İleriye bakmak gerektiğini konuşuyoruz.

Tarikat ve cemaat yurtlarında neler oluyor?

"Kendimi sakatlasam Kur'an kursuna gitmekten kurtulur muyum?"

Hamza'nın anlattığı başka bir şey daha beni sarsıyor. "İkinci kattan aşağıya bakıp, 'Buradan atlasam, bacağımı sakatlasam, evde kalıp buradan kurtulabilir miyim acaba?" diye düşündüğünü anlatıyor. Benzer bir şeyi, gençlerin deneyimlerini yazdıkları Yalnız Yürümeyeceksin sayfasında da gördüğümü hatırlıyorum. Bir genç kadın, kursa gitmemek için aynı Hamza gibi yüksekten atlama planları yaptığını, bir kez de kendini bakmadan caddeye, arabaların önüne attığını söylüyor. Sırf Kur'an kursuna gitmemek için…

Hamza da çoğu yaşıtı gibi, Enes gibi, Türkiye'de iyi bir gelecek göremiyor, "Yurtdışında yaşamak isterdim" diyor. "İyi bir işim ve sağlıklı bir çevrem olmasını isterdim. Ekonomik özgürlüğümü sağladıktan sonra kendi yoluma gitmeyi düşünüyorum. Bazen bir aile kurduğumu düşünmeye çalışıyorum ama hayal bile kuramıyorum. 'Ben gidersem, kız kardeşime ne olur' diye düşünüyorum. Atacağım her adımın ona baskı olarak geri dönmesinden endişe ediyorum."

Eylül 2021'deki rakamlara göre, Türkiye'de bugün 673 İmam Hatip Lisesi, 666 bin 963 İmam Hatip öğrencisi var. Yaz tatilinde Diyanet'in Kur'an kurslarına gönderilen öğrenci sayısı ise neredeyse iki milyon. Cemaatlere ait, özel ya da başka bir deyişle kaçak Kur'an kursu sayısının ise on binlerce olduğunu biliyoruz. Buralara çocuklardan ne kadarının zorla gönderildiğini, ne kadarının taciz edildiğini bilemiyoruz. Ancak konuştuğum iki kişiden birinin bizzat istismara uğramış olması, diğerinin bir arkadaşının hikayesini yıllar sonra gözyaşları içinde anlatması, istismarın da düşünüldüğünden daha yaygın olabileceği şüphesini kuvvetlendiriyor.

Konuşmamızın ardından Hamza isminin anlamına bakıyorum. Arapçada, "aslan, güçlü adam" anlamına geliyor. Bence seçtiği bu isim bu genç adama çok yakışıyor.

Bu çocukların hikayeleri, iktidarını beslemek için "dindar nesiller" yetiştirmek isteyenlerin gençlerde yarattığı yıkımı anlatıyor. İktidarın oralı olduğu yok, bu yüzden ailelere Enes'in sözleriyle seslenerek bitireyim: "Lütfen yaptığınız hatanın farkına varın. Çocuklarınıza hayatı zehir ediyorsunuz."

 

Banu Güven

© Deutsche Welle Türkçe

Türkei Banu Güven
Banu Güven Gazeteci ve TV moderatörü. Türkiye, Almanya ve dünyadaki gelişmeler üzerine yazılar kaleme alıyor.