Cezaevindeki hasta mahpuslar için vakit daralıyor
31 Mayıs 2020Büşra Öztaş 24 yaşında. Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Bilimleri bölümünde öğrenci. Mücadelesini diğer öğrenciler gibi ders çalışarak ya da kariyer planlayarak değil, sosyal medyada babasının hayatını kurtarmak için veriyor. Büşra, cezaevinde pankreas kanserine yakalanan, 49 yaşındaki gazeteci Mevlüt Öztaş'ın kızı.
"Babama kemoterapi tedavisi uyguluyorlar. Bu nedenle bağışıklık sistemi iyice zayıfladı. Babamı kaybetmek istemiyorum" diyor Büşra. Zira Covid-19 salgını nedeniyle babası, en riskliler grubunda yer alıyor.
Mevlüt Öztaş, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası kapatılan Cihan Haber Ajansı'nın Uşak muhabiri. 2018 yılında açılan davada, "örgüt üyeliği" gerekçesiyle 9 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak karar İstinaf Mahkemesi'nden döndü. Yeniden değerlendirme kapsamında tutuklu yargılanıyordu. Ta ki Öztaş'ın cezası üst mahkemece onanana kadar. O artık resmi olarak bir hükümlü.
Büşra'nın annesi ve üç kardeşi memleketleri Afyon'da, aile büyüklerinin yanında yaşıyor. Babasının "terör suçu" nedeniyle cezaevinde olması, tüm aileyi zora sokmuş. Anne günlük bahçe işlerinde, Büşra ise öğrenim gördüğü üniversitenin kantininde çalışarak hayata tutunmaya çalışıyor.
"Babam ölmesin"
Büşra, "Babam ölmesin" diyor yine ve devam ediyor: "Şu an bir hastanede tutuluyor. Tek umudumuz cezanın onanmamasıydı. Belki serbest bırakılır, tedavisine bizim yanımızda devam eder diye düşünüyorduk. Artık hastaneden cezaevine gönderilmesi ve kemoterapi gibi zorlu bir tedaviyi riskli ortamda sürdürmesinin önünde hiçbir engel kalmadı. Bundan sonraki kemoterapi kürlerini, cezaevi-hastane arasında gidip gelerek alacak."
Peki, normal şartlarda cezaevi dışında tedavisine devam edilmesi gereken Mevlüt Öztaş neden tahliye edilmiyor?
DW Türkçe'ye konuşan İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, çeşitli gerekçelerle hasta mahpusların tahliyelerinin engellendiğini söylüyor. Bu gerekçelerden en belirginiyse, Adli Tıp Kurumu'nun kronik hastalık teşhisi koyarak, "cezaevinde kalabilir" raporu vermesi. Hasta mahpuslar bu raporlarla tahliye edilmiyor. Bir diğer gerekçe de ağırlaştırılmış müebbet ceza alanlara uygulanıyor. Bu grup, cezaya ara verilemeyeceği için infaz savcılıklarının engeline takılıyor.
Birkaç gün önce hayatını kaybeden, ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü Sabri Kaya da onlardan biriydi. Ağır bir kalp hastası olan 55 yaşındaki Kaya, defalarca acil servise kaldırılması, hakkında Sağlık ve Adalet bakanlıklarına başvuruda bulunulmasına rağmen yıllarca tahliye edilmedi. Son olarak 18 Mayıs'ta bağırsak kanaması geçiren Kaya'ya, kaldırıldığı hastanede "cezaevinde kalamaz" raporu verildi. Ancak Kaya tahliye edildiği gün hayatını kaybetti.
"Cezaevleri koşulları her zamankinden daha da kötü"
Hasta hükümlü yakınları Covid-19 salgınıyla birlikte daha da tedirgin. İHD'nin raporlarına göre cezaevlerinde maske, eldiven ve temizlik malzemeleri parayla satılıyor. Yemekler yetersiz. Bazı koğuşlardaki doluluk oranı limitin çok üzerinde. Öyle ki, 39 kişinin bir arada kaldığı koğuş dahi var. Mahpus yakınları ayrıca, görüşlerin kısıtlandığı bu süreçte cezaevlerinden yeterli bilgi alamamaktan da şikayetçi. Zira bir kadın, koronavirüs pozitif çıkan eşiyle ilgili sağlıklı bilgi alamadığından ve revirdeki doktorla konuşturulmadığından yakınıyor.
İnsan Hakları Derneği'ne göre Türkiye genelinde 650'si ağır, en az bin 605 hasta mahpus var. Adalet Bakanlığı, 13 Mart'ta salgının tehdit ettiği cezaevlerine ilişkin bir dizi tedbir açıkladı. Önlemler kapsamında hızlandırılan ceza infaz düzenlemesi ise 15 Nisan'da yürürlüğe girdi. 15 bini kapalı, 30 bini açık cezaevinden olmak üzere 45 bin hükümlü tahliye edildi. Ancak terör suçluları ve bu kategoride değerlendirilen gazeteci, yazar, akademisyen ve siyasetçiler kapsam dışında tutuldu.
Covid-19 salgınında en riskli grupların başında yer alan hasta tutuklular içinse herhangi bir düzenleme yapılmıyor.
"Yedi kişilik koğuşta 38 mahpus kalıyor"
Adalet Bakanlığı, en son 28 Nisan'da yaptığı açıklamada Türkiye genelindeki cezaevlerinde 120 tutuklu ve hükümlünün koronavirüse yakalandığını, üç hükümlünün de hayatını kaybettiğini söylemişti.
19 Mayıs'ta DW Türkçe'ye konuşan AKP Hatay milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman, cezaevlerindeki iddialara ilişkin Adalet Bakanlığı ile sürekli temasta olduklarını ve bakanlığın gerekli önlemleri aldığını söylemişti.
İHD Başkanı Türkdoğan ise özellikle Silivri Cezaevi'nde virüsün yayıldığına ilişkin iddiaların gündeme geldiğini aktarıyor.
S.Y., Silivri 7 No'lu Cezaevi'ndeki mahpuslardan birinin eşi. DW Türkçe'ye konuşan ve eşinin cezaevinden anlattıklarını aktaran kadın, "Eşim, durumun çok ciddi ve vahim olduğunu söylüyor. Virüs pek çok koğuşta baş göstermiş. Yedi kişilik koğuşlarda 38 mahpus kalıyormuş. Bu sayı 40, hatta 44'e kadar çıkmış" diyor. Eşinin anlatımına göre, semptom gösterenlerin hastaneye sevklerinde de zorluklar yaşanıyor.
S.Y.'nin, bir mahpus yakını olarak yetkililerden talebi var. Genç kadın, Covid-19 sürecinde her türlü adli kontrol şartının uygulanarak yakınlarının tahliye edilmesini istiyor.
Salgın nedeniyle 13 Mart'tan bu yana açık ve kapalı görüş yapılamıyordu. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül dün yaptığı açıklamada, 1 Haziran'dan itibaren görüş yasağının kalktığını duyurdu.
Tunca Öğreten / Pelin Ünker
©️ Deutsche Welle Türkçe