1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Büyük şehirlerde toplumsal gerginlik tırmanacak'

16 Mart 2016

Güneydoğu'da operasyonlar şiddetlenirken, Ankara'da düzenlenen son bombalı saldırı PKK'nın savaşı büyük kentlere taşıma ihtimalini gündeme getirdi. Türkiye uzmanı Dr. Magdalena Kirchner gelişmeleri DW'ye değerlendirdi.

https://p.dw.com/p/1IE59
Fotoğraf: Reuters/S. Kayar

- DW: PKK lideri ve KCK Eş Başkanı Cemil Bayık Times gazetesine yaptığı açıklamada, hedeflerinin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetini çökertmek olduğunu söyledi. Bayık'ın bu açıklaması Türkiye'de Kürt sorununun geleceği açısından ne anlama geliyor?

Kirchner: Kürt sorunu son aylarda inanılmaz biçimde tırmandı ve Kürt tarafında sorununun çözümü için müzakere masasına dönüleceğine dair umut görünmüyor. Bayık'ın açıklaması tabii güçlü oldukları mesajı vermeye ve muhtemelen PKK'nın, TSK'nın operasyonlarına karşı yapabilecek pek birşeyi olmadığı gerçeğini örtmeye yönelik. Özellikle de Kürt sivillerin korunması konusunda.

- DW: Türk ordusu Güneydoğu'da operasyonlara başladıktan sonra Kürt meselesinde şiddet tırmandı. PKK'ya yakın Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) şubat ayında Ankara'da düzenlenen saldırıyı üstlendi. Ankara'da henüz kimsenin üstlenmediği bir saldırı daha düzenlendi. PKK savaşı şehirlere mi taşıyor?

Kirchner: Türkiye'nin iki büyük kenti, İstanbul ve Ankara'da geçen ekim ayından bu yana düzenlenen bombalı saldırılardan sadece 17 Şubat'taki saldırının net biçimde Türkiye'nin güneydoğusundaki savaşla bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Geçen pazar günü Ankara'da düzenlenen saldırıyı PKK ya da TAK üstlenirse, - ki yetkililer PKK'lı bir intihar saldırganının düzenlediğini belirtiyor- o zaman bir strateji değişikliğinden söz edilebilir. PKK Doğu ve Güneydoğu'dan birçok Kürtün ülkenin en büyük kenti İstanbul'a göç ederek, burada sosyal tabanını genişletmiş olmalarından yararlanabilir. Kürt meselesinin coğrafi olarak Güneydoğu ile sınırlandırılması artık mümkün değil. Ben büyük şehirlerdeki toplumsal gerginliklerin de tırmanacağını düşünüyorum. Çünkü halk düzenlenen bu saldırılarla baş etme konusunda güvenliksiz bir ortamda tamamen yalnız bırakılmış durumda. Düzenlenen saldırılar Türk devletinin PKK ya da diğer şiddet aktörleri karşısında ne kadar yaralanabilir durumda olduğunu göstermesine rağmen, bugüne dek hiçbir siyasetçi sorumluluk üstlenmiş değil. Hükümet bunu yapmak yerine misilleme tehdidinde bulunuyor. Sadece PKK'ya değil, kendi sivil vatandaşlarına ve Kürt olmayan muhaliflere yönelik de. Doğu'daki kentler daha önceki çatışmalarda zaten yıkıma uğramıştı. PKK kırsaldaki uzak askeri noktalara saldırı ve pusu kurmak yerine, evlerden yürütülen sokak çatışmaları konusunda kendini geliştirdi ve çatışma bölgelerinde patlayıcı tuzakların yanında orduya karşı keskin nişancılar da kullanıyor.

- DW: PKK askeri açıdan yenilebilir mi?

Kirchner: Geçen on yıllarda ne zaman komşu ülkelerle işbirliği yapılsa, o zaman askeri zafere yaklaşıldı. Sonuçta sınırdan sürekli geçişlerin olması ve Kandil Dağları PKK'ya düzenli çekilme alanı sağladı. Suriye savaşının başlamasının ardından bu dönem bitti. Birçok gözlemcinin, komşu ülkelerle ilişkilerdeki kötüleşmenin PKK'nın yeniden güçlenmesini sağladığını belirtmesi de bu yüzden. PKK'nın askeri açıdan yenilmesi için önemli bir başka koşulsa onu sosyal tabanından ayırmak ve çatışma ve yıkımlardan etkilenen, zor duruma düşen sivillerin PKK'ya savaşçı olarak katılımının sağlanmasının engellenmesi. Türk ordusu köy yakmalar gibi yıkım politikasıyla bunu 1990'lı yıllarda denedi ve tıpkı o zaman da şimdi olduğu gibi hükümet ve ordunun sivil nüfusu korunmaya değer kurban değil, güvenlik riski olarak görmesi, bölgedeki insanların PKK'ya kitleler halinde sırt çevirmesini önledi. Benim bakış açıma göre PKK'nın siyasi ve askeri açıdan yenilmesi, -yani silahsızlandırılması ve savaş halinin sona erdirilmesi- sadece hükümetin Kürt nüfusun aktif olarak gerçek anlamda katılımını sağlaması ve bütün vatandaşlarını koruma sorumluluğu bulunduğunu kabul etmesiyle mümkün.

- DW: Türkiye neden Kürt meselesinin çözümünde bu kadar zorlanıyor?

Kirchner: Kürt meselesinin çözümü temelde Türkiye'nin multietnik bir devlet olduğunu kabul etmesi anlamına geliyor. Bu da birçok Türk milliyetçisine çok zor gelecektir. 85 yıl boyunca Kürt alfabesinin harfleri yasaktı, bir de ayrıca 1984'ten beri, Kürt nüfus açısından yol açtığı sonuçların bırakın onarılmasını, tam olarak aydınlatılamamış olduğu bir iç savaş var. Recep Tayyip Erdoğan'ın kurduğu AKP bu konuda bazı adımlar attı ama geçen yılın ortasından bu yana hükümet tarafı sorunun çözümüne ilgi göstermiyor gibi görünüyor. Özellikle de PKK'yla mücadelenin nasıl olacağı gibi güvenliği ilgilendiren bir politikayla, PKK'nın son yıllarda büyük bir rol oynamadığı, Kürtlerin siyasi ve kültürel düzlemdeki özerklik hakları gibi toplumsal politik konular arasında artık bir ayrım gözetilmiyor. Kürt vatandaşların hakları konusunda HDP belirleyici aktördü, ancak operasyonların başlaması ile HDP de neredeyse tamamen kenara itilmiş görünüyor.

- DW: Suriye'deki gelişmelerin, oradaki dengelerin Türkiye'de Kürt sorununa ne gibi etkileri var?

Kirchner: 2012 yılından beri Türkiye, Suriye muhalefeti dışında faaliyet gösteren Kürt milliyetçi güçlerin güç kazanmasını güvenlik sorunu olarak görüyor ve olumsuz yorumluyor. Bu özellikle Demokratik Birlik Partisi (PYD) için geçerli. Türkiye PYD'nin PKK ile sıkı bağlantısını şüpheli buluyor ve PYD Kürt gruplar içinde en önemli güç olarak görünüyor. Aynı zamanda PYD'nin Suriye yönetimine karşı belirsiz ve kısmen çıkarcı bulunan tavrı, Esad'ın gitmesini isteyen Ankara'da güvensizlik yaratıyor. Suriye'deki iç savaş özellikle de 2014 sonbaharında Türkiye'de gerilimin tırmanmasına neden oldu. Türkiye'nin, Kobani'nin IŞİD'in eline geçmesine neredeyse seyirci kalması Türkiye'nin birçok kentinde Kürt göstericilerle güvenlik güçleri arasında çatışmalara yol açtı, ölümler oldu. Türk hükümetinin PKK'ya karşı geçen yaz askeri operasyonları şiddetlendirmesi, bence Türkiye içindeki faktörlere dayanıyor olsa da, Türk hükümetinin sınırın öte yanındaki PYD'ye karşı tavrına açıklık getirmemesi, kendi sınırları içinde gerilimin düşürülmesini zorlaştıracaktır.

- DW: Türk hükümeti PYD'yi terör örgütü olarak görüyor. PYD Cenevre'de yapılan Suriye görüşmelerine davet edilmedi. PYD Suriye'de nasıl bir rol oynuyor? Sizce hangi ülkeler PYD'yi destekliyor?

Kirchner: PYD, Suriye Ulusal Koalisyonu ve Yüksek Müzakere Konseyi'ne dahil değil. Bu nedenle muhalefete entegre edilmesi pek kolay değil. Bunda, şimdiye kadar Beşar Esad rejimine karşı somut bir tutum takınmamasının da rolü var. PYD'nin Halep'in kuzeyinde Rus hava desteğinin yardımıyla isyancılara karşı taarruza geçmesi, iki taraf arasındaki güvensizliği artırdı. PYD aynı zamanda Suriye-Türkiye sınırında büyük bir alanı kontrol ediyor ve Rusya gibi güçlü bir destekçiye sahip. ABD de açık açık PYD'nin karşısında yer almıyor. ABD PYD'yi terör örgütü olarak görmüyor, sonuç olarak PYD savaşçılarının dörtte üçü Suriye sınırları içinde IŞİD'e karşı savaşıyor. Türkiye PYD'yi mutlaka izole etme çabalarında büyük ölçüde yalnız durumda.

- DW: Kürtlerin Suriye'nin kuzeyinde özerk bir bölge kurma ihtimalini nasıl görüyorsunuz?

Kirchner: Son haftalar bunun göz ardı edilemeyeceğini gösterdi. Ancak ben yine de Türkiye'nin dahil edilmediği ve Türkiye ile yakınlaşma sağlanmadığı sürece Kuzey Irak'ta yapılanın burada tekrarlanabileceğini pek ihtimal dahilinde görmüyorum. Sonuçta Türkiye'nin Irak'ın kuzeyinde bir Kürt özerk yönetimi oluşturulması konusunda da büyük kaygıları vardı. Ancak zaman içinde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Türkiye'nin bölgedeki az sayıda müttefikinden biri haline geldi.

© Deutsche Welle Türkçe

Hülya Topçu

Ankara Kızılay'da terör saldırısı

Diyarbakır'da şiddetin gölgesinde hayat

Güneydoğu'da ateş çemberi

Türkei pro kurdische Demonstration in Istanbul
Fotoğraf: Reuters/O. Orsal