1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Batı’nın tutumu Kremlin’in işine geliyor“

Cornelia Rabitz19 Temmuz 2007

Litvinenko cinayeti ile başlayan ve son olarak Rus diplomatların İngiltere’den sınır dışı edilmesiye devam eden Londra-Moskova hattındaki gerginliği DW Rusça Yayınlar Sorumlusu Cornelia Rabitz yorumluyor…

https://p.dw.com/p/BJmu
Alexander Litwinenko im Krankenhaus in London Freies Format
Fotoğraf: AP

Dört Rus diplomatın İngiltere tarafından sınır dışı edilmesine Moskova yönetimi aşırı tepki göstermedi; en azından şimdilik! Bu nedenle de mali ve ticari yaptırımlar başta olmak üzere gündeme gelen diğer seçenekler de –yine şimdilik- rafa kaldırılmış görünüyor. Ne de olsa İngiltere, Rusya için önemli bir ticaret ortağı ve Rusya Federasyonu’na en fazla yatırım yapan ülkelerin başında geliyor. Bunun yanı sıra akademik değişim programları, kültür ve sanat alanında işbirliği yine iki ülke arasında son dönemde hayli gelişme kaydetti.

Rus diplomatların sınır dışı edilmesi, Londra’da işbaşına gelen Gordon Brown hükümetinin bir nevi gövde gösterisi olarak da algılanabilir. Gerçi Moskova yönetimi, Litvinenko cinayetinin aydınlığa kavuşması için hiçbir çaba göstermedi. Ancak şu da bir gerçek ki Londra yönetimi dahil hiçkimse bu saatten sonra olayın üstündeki sır perdesinin aralanmasını beklemiyor. Hem Rusya neden vatandaşını İngiltere’ye teslim ederek kendi anayasasına aykırı davransın?

Ayrıca bugüne kadar hangi Batılı ülke buna benzer bir davranış sergiledi ki? Batı, sürekli olarak Rusya’yı “bir hukuk devleti gibi davranmaya“ çağırıyordu. Şimdi ise Moskova, anayasasına sadık kalarak adeta bu çağrılara nazire yapıyor. Önce kılıçlar çekilse de taraflar diplomatik üsluba geri dönmüşe benziyor.

Ancak yine de Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerin pek de sıcak bir atmosferde seyretmediği aşikar. Rusya’nın dış politikası giderek daha da sert bir üsluba yöneliyor. Kosova’nın nihai statüsü, İran’ın nükleer programı ya da ABD’nin füze kalkanı projesi gibi uluslararası gündemin önemli konularında Moskova yönetimi ve Batı sürekli olarak farklı tellerden çalıyor.

Rusya’nın bu yeni stratejisinin anahtar kelimesi, vatanperverlik ve ulusal bilinç kültürüne dönüş anlamına gelen ’pathos’. Zengin doğal kaynaklar, güçlü mali yapı, geniş coğrafi alan ve şaşaalı tarihin Ruslar için en büyük övünç kaynağı olduğu ve ülkenin her alanda kendi kendine yetebilir hale geldiği, Kremlin yönetimi tarafından halka empoze edilmeye çalışılıyor.

Bununla beraber Rusya’ya karşı dış tehditlerin arttığı ileri sürülüp toplumda bir nebze de olsa korku ve endişe uyandırılmak isteniyor. Tabii tüm bunların arkasında, 2008 Mart ayında yapılacak başkanlık seçimlerinde herşeyin Vladimir Putin’in istediği yönde gelişmesi yönündeki arzusu yatıyor.

Bu noktadan bakıldığında ise Batı, Kremlin’in işini kolaylaştırıyor. ABD, füze kalkanı projesiyle gereksiz bir tartışmayı tetiklerken Avrupalıları da böldü. Rusya ise bu bulanık ortamdan karlı çıkan taraf gibi görünüyor. Olup bitenler karşısında AB ’pasif ofsayt’ pozisyonunda ve ABD’nin ataklarına seyirci kalıyor.

Kuşkusuz, Moskova ile Londra arasındaki diplomatik kriz bir şekilde aşılacak, ancak izleri baki kalacak. Batılıların ise bugünden tezi yok, bundan böyle benzeri sorunların büyük krizlere dönüşmemesi için neler yapılabileceğini düşünmeleri ve gerekli önlemleri almaları kaçınılmaz görünüyor.