1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Aşırı sağla mücadele siyasilerin sorumluluğu”

Daniel Scheschkewitz21 Ağustos 2007

Doğu Almanya’nın Saksonya eyaletinde Hintlilere saldıranlar hakkında soruşturma açılmasını yeterli bulmayan DW editörlerinden Daniel Scheschkewitz’e göre yabancı düşmanlığını önleyici çalışmalara hız verilmeli.

https://p.dw.com/p/BWYl
Hafta sonunda Almanya'nın Mügeln kentinde sekiz Hintli, aşırı sağcıların saldırısına uğradı.
Hafta sonunda Almanya'nın Mügeln kentinde sekiz Hintli, aşırı sağcıların saldırısına uğradı.Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Yurt dışında uzun yıllar geçirmiş olanlar, ırkçılık ve yabancı düşmanlığının konu olduğu Almanya kaynaklı haberlere dışarda ne kadar duyarlı tepki gösterildiğini bilir. Hele habere konu olan olayda şiddete başvurulmuş ise. Hele hele, söz konusu olay Alman aşırı sağının kalesi sayılan Leipzig’in güneyindeki bölgelerde vuku bulmuş ise. Almanya’daki anti ırkçı çevrelerin, Doğu Almanya’nın bazı bölgelerindeki yabancıların büyük tehdit altında olduğuna dair uyarıları karşısında Hintliler’in uğradığı saldırı daha da önem kazanıyor. Mügeln köyündeki şenliğe şiddete yakın dazlakların ilgi gösterdiğine dair somut ihbarlar da bulunmaktaydı.

Saldırıya uğrayanlar canlarını kurtardılar ama geçirdikleri travmatik tecrübeyi hayatları boyunca unutmayacaklardır. Polisin güç bela önleyebildiği yabancı düşmanı çetenin beden ve yüzlerinde açtıkları yaraların izi de hiç geçmeyecektir.

Bu saldırının ne ölçüde önceden planlandığı ve gerçekten neonazi çevrelerin marifeti mi olduğu yakında ortaya çıkacaktır. Köy sakinlerinin mağdurları korumak için hiçbir şey yapmamış olması utanç vericidir. Belediye Başkanı’nın suçu köylerinden olmayan saldırganlara atması da bu gerçeği değiştirmez. Hoyerswerda ve Rostock’ta cereyan eden olayların üzerinden on yıl geçmiş olmasına rağmen Alman toplumunun müsamaha edemeyeceği saldırılar hala olabilmektedir.

Eyalet Başbakanı’nın derhal menfur saldırının sahnelendiği köye gelerek ayrıntılı bilgi alması ve nefretini gizlememesi olumlu bir sinyaldir. Ancak bu yetmez. Almanya’daki bütün siyasi sorumlular aşırı sağcı eylemleri önleme ve bu eylemlere karşı aydınlatma sorumluluğunun bilincinde olmalıdırlar. Okulda ve sosyal programlarda olduğu kadar adli kovuşturmayla ve polisiye tedbirlerle de bu kabusun üzerine gidilmelidir.

Bunda tek kıstas Almanya’nın yurt dışındaki prrestijinin korunması olmamalıdır. Almanya’nın aslında ne kadar misafir perver olduğunu, din ya da etnik fark gözetmeksizin bütün yabancıları nasıl ağırladığına geçen yılki Dünya Futbol Şampiyonası sırasında bütün dünya tanık oldu. Ama Almanya kendi selameti açısından, Almanların bile iş bulmakta zorlandıkları yerlerde de olsa, yabancılarla geçinmeyi öğrenmelidir.

Batı Almanya’nın da bu iddeal ortamın ne kadar uzağında olduğunu maalesef, hafta sonundaki bir lig maçında bir ulusal futbolcunun rakip takımın kalecisi tarafından ‘kara domuz’a benzetilmesiyle de gördük. Bu, küçümsenemeyecek bir skandaldır.

Afrikalı bir göçmen ailenin futbolcu çocuğu ya da Saksonya’daki bir hintli kumaş tüccarı. Alman toplum hayatına intibak edebilmiş olan göçmenler de hala tahammül sınırlarını zorlayan muameleyle karşılaşabiliyor. Göçmenden toplumla uyum sağlamasını isteyen onu korumakla yükümlü olduğunu da unutmamalıdır. Hem günlük hayattaki fiziki saldırılardan hem de spor sahalarındaki sözlü aşağılamalardan.