1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Trump'ın çelişkileri

21 Kasım 2016

Donald Trump yönetiminde Türk-Amerikan ilişkileri nasıl gelişecek? Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen'in analizi:

https://p.dw.com/p/2SzTA
USA Donald Trump designierter Präsident
Fotoğraf: picture-alliance/abaca/S. Corum

ABD'de Donald Trump'ın galibiyeti Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. Ancak, dünyanın büyük kısmında olduğu gibi Başkan Trump'ın izleyeceği siyasetin Türkiye üzerindeki etkisini kestirebilmek kısa vadede mümkün değil. Bunun en önemli nedeni yeni ABD başkanının seçim kampanyası sırasında diğer konularda olduğu gibi Türkiye konusunda da çelişkili açıklamalar yapmış olması. Yine de Donald Trump'ın başkan seçilmesi Türkiye'deki karar vericiler ve medyada göreli ama temkinli bir iyimserlik yarattı.

Trump'ın Ortadoğu politikasına ilişkin erken tahminler

Seçim kampanyasında Başkan Trump'ın ekonomi ve iç politikadaki çıkışları gibi dış politika yaklaşımları da yeni ve çelişkili ifadeler taşıyordu. Ancak seçim söylemlerinin yanı sıra, kritik görevlere atamayı planladığı kişilerden Trump'ın izleyeceği dış politikaya ilişkin bazı çıkarımlar yapabilmek mümkün. Adı Ulusal Güvenlik Danışmanlığı için geçen Michael Flynn ve CIA Direktörlüğü için geçen Mike Pompeo gibi isimler Ortadoğu politikasının güvenlik ayağının belirlenmesinde önemli rol oynayacağa benziyor. Henüz Dışişleri Bakanı için bir isim netleşmiş olmasa da adayların önemli bir kısmının ortak özelliği iki konuda sert çıkış yapmaları: "Radikal İslamcı tehdit" ve İran.

Nahost-Experte Serhat Erkmen
Serhat ErkmenFotoğraf: privat

Eğer kamuoyunda ismi geçen kişiler belirtilen görevlere atanırsa ve yeni yönetimin Ortadoğu politikasında ağırlıklı bir etkileri olursa ABD'nin Ortadoğu'ya yaklaşımda üç belirgin nitelik ön plana çıkabilir: Müttefik tercihleri, güvenlik tehditleriyle başa çıkmadan taktik hamleler ve sınırlı maceracılık. Tarihsel tecrübeler, yukarıdaki önceliklerin ABD'nin müttefik tercihlerinde devlet dışı aktörlerden devletlere kayış yaşanması ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Muhtemelen Trump'ın pragmatik "realizmi" iç politikadaki uygulamalarına bakmaksızın "güçlü" ve "işbirliğine açık" liderleri desteklemeye yönlendirebilir. Bu durumda, Mısır, İsrail ve Suudi Arabistan ve hatta uzun vadede Suriye'deki liderlerin Trump'ın müttefikleri olması şaşırtıcı olmayacaktır. Radikal İslamcı hareketler konusunda Amerikan yönetimiyle farklı nedenlerle ortak zemin bulabilecek bu ülkelerin diğer ortak noktaları da (Suriye hariç) Obama'nın İran politikasına şüpheci yaklaşımlarıdır.

Muhtemelen Trump'ın Ortadoğu politikasının anahtarı İran olacaktır. Rusya'yla kritik konularda işbirliği yapabileceğini söyleyen Trump'ın İran'ı nasıl baskı altında tutacağı önemli bir sorundur. Şimdilik, Trump'ın Ortadoğu'ya pragmatik yaklaşımının onu bölgeye daha az doğrudan, daha çok müttefiklerle ve dolaylı olarak yönelmeye iteceği beklentisi hakim. Bunun Ortadoğu'da Rusya'nın etkinliğini artıracağı açık. Fakat bu ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki Ortadoğu politikasının temel dinamikleriyle çelişiyor. Flynn'in belirttiği gibi radikal İslamcı militanlarla savaşa girebilecek ABD'nin Rusya'yla birlikte çalışması kısa vadede iki devlet arasında işbirliği getirebilir. Fakat bunun uzun vadeli stratejik bir ortaklık haline dönüşmesi pek gerçekçi görünmüyor.

Türkiye-ABD ilişkilerinin Ortadoğu boyutu

Türkiye için Ortadoğu'da en önemli konular Irak ve Suriye. Bunları; etki mücadelesi yaptığı İran, hala ciddi sorunlar yaşadığı Mısır ve göreli düzelmeye rağmen ince bir çizgi üstünde giden İsrail'le ilişkiler izliyor.

Yeni dönemde Türk-Amerikan İlişkilerinin Ortadoğu boyutunu en çok etkileyecek konular Irak ve Suriye'deki gelişmeler olacaktır. Bugün ABD açısından Irak'ta göreli iyi ilerleyen ama ilerledikçe kendi siyasal çıkmazlarını ortaya çıkaran bir askeri operasyon; Suriye'de ise YPG'yle ilişkisi dahil olmak üzere patinaj yapan bir dış politika mevcut. Her iki alanda da Türkiye ile ciddi sorunlar var.

Ankara ve Washington'ın Suriye'deki en temel farkı YPG konusunda. ABD, YPG'ye olan desteğini örtük ve sınırlı yardımdan, açık politik ve askeri bir desteğe dönüştürdü. Bu ise Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri büyük ölçüde bozdu. Amerikalı yetkililer Türkiye'nin Fırat Kalkanı Operasyonu'na hava desteği vermediklerini açıkladılar.

Trump Türkiye'yi mi YPG'yi mi seçecek?

Seçim kampanyasında Türkiye ve YPG'ye eş zamanlı sıcak mesaj gönderen Trump'ın bu çelişkiyi sahada nasıl aşabileceği önemli bir sorun oluşturacak. Trump, en iyi çözümün Türkiye ile Kürtleri bir araya getirmek olduğunu söylemişti. YPG ile Ankara'nın bir araya gelmesi Ankara için kabul edilemez olduğuna göre ABD'nin bir tercih yapması gerekecek. Kısa vadede YPG avantajlı gibi dururken; uzun vadede Trump, Ortadoğu'daki diğer dengeleri dikkate alarak Türkiye'yi tercih edebilir.

Suriye bağlamında Ankara-Washington hattında gündeme gelebilecek diğer bir konu Esad'ın meşruiyeti olabilir. Obama ile Türkiye bu konuda benzer yaklaşıma sahipti. Ancak, Trump'ın söylemini pratiğe dönüştürmesi Türkiye'de hayal kırıklığı yaratabilir. Fakat Moskova-Şam ilişkilerine rağmen Türkiye-Rusya işbirliği dikkate alındığında bu meselenin önemli bir soruna dönüşmesi ihtimali çok zayıf gibi görünüyor.

Irak konusu kısa vadede önemli bir sorun yaratacak gibi görünmüyor. Ancak, Türkiye'nin Irak'taki gelişmelere askeri olarak müdahil olması süreci değiştirebilir Bunun yanı sıra birkaç yıl içinde Türk-Amerikan ilişkilerini en çok gerebilecek konu Irak'ın geleceği olabilir. Bugün için tüm gözler Musul'daki IŞİD operasyonunda. Mevcut durumun Irak'ın zayıflamış olan siyasal bütünlüğünü nasıl parçaladığı henüz görülmüyor. Musul Operasyonu sona erdiğinde Bağdat ile Erbil arasında ortaya çıkacak toprak mücadelesi büyük olasılıkla bağımsızlık/parçalanmayı içeren bir savaşa dönüştüğünde Amerikan yönetiminin vereceği tepki Türk-Amerikan ilişkilerinde iyimser başlayan bir ilişkiyi tarihin en krizli dönemine çevirebilir.

IŞİD faktörü

Diğer mesele yeni Amerikan yönetiminin IŞİD ve El Kaide'yle mücadele politikası olacaktır. Türkiye'nin son dönemde IŞİD'e karşı yürüttüğü operasyonlar ABD'de destek bulabilir. Üstelik son dönemde Türk güvenlik güçleri Türkiye'de bulunan Fetih El Şam (Şam'ın Fethi Cephesi) üyelerine de yönelik çok sayıda operasyon yapıyor. Türkiye'nin bu konudaki işbirliği Irak ve Suriye'den Batıya açılım arayan IŞİD ve Fetih El Şam karşısında ABD için altın değerinde olabilir.

Ortadoğu, Irak ve Suriye'den ibaret değil. Örneğin eli rahatlayan Sisi Mısırı'nın Müslüman Kardeşler karşısında alacağı sert tavır Türkiye'nin pek hoşuna gitmeyecektir. Buna ek olarak, İsrail hükümetinin arkasında ABD yönetiminin açık ve sınırsız desteğini bulduğunda neler yapabileceğini görmek için İkinci İntifada'yı anımsamak yeterli. Bunlara, Trump yönetiminde yer alması beklenen bazı isimlerin İslam konusundaki aşırıcı retoriğinin eklenmesi de ikili ilişkilerde gerçekleşmesi beklenen sorunlar hanesine yazılabilir.

Özetle, kısa vadede Trump yönetiminin Ortadoğu politikasında henüz büyük belirsizlikler ve çelişkili yaklaşımlar var. Ancak, Trump ve çevresinde yerleşmeye başlayan grubun söylemlerini pratiğe dönüştürmesi kısa vadede Türk-Amerikan ilişkilerinin Ortadoğu ayağında geçici bir bahar havası yaratsa da uzun vadede Obama dönemini bile aratabilir.

© Deutsche Welle Türkçe

Serhat Erkmen

Doç. Dr. Serhat Erkmen Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı.