1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

26.01.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Attila Azrak26 Ocak 2004
https://p.dw.com/p/Abvw

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington ziyareti ışığında Kıbrıs konusu, bugünkü Alman basınında Türkiye ile ilgili yayınlanan yorumlarda yer alırken, birçok gazete hafta sonunda Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell’in Irak’ta kitle imha silahları konusundaki açıklamalarını yorum konusu yapmış. Ayrıca İsrail ile Hizbullah arasında Almanya aracılığında gerçekleşecek esir değiş tokuşu da bazı Alman gazetelerinde geniş yer alıyor.

Münih’te yayınlanan “Süddeutsche Zeitung” gazetesinde Christiane Schlötzer imzası ve “Avrupa’nın kara lekesi” başlığıyla yayınlanan yorumda, 1 Mayıs 2004 tarihinde Avrupa’yı bölen Soğuk Savaş'ın artık tümüyle tarih olacağına yer veriliyor. Ancak Avrupa’nın yeni haritasında tek bir kara lekenin, Kıbrıs sorununun süreceğine işaret ediliyor. Sıcak Akdeniz’de siyasal soğukların geçmediği belirtilen yorumda kısaca şu satırları okuyoruz:

“Lefkoşe’nin ortasından geçen dikenli tel, Avrupa Birliği’nin sinirlendiren bir olgu, çünkü Kıbrıs’ın Birliğe üye olmasıyla, Avrupa Birliği’ne yeniden başkenti bölünmüş bir ülke katılacak. Kıbrıs’ı bölen duvar kara lekenin de ötesinde, Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecindeki bir engel gibi gözüküyor. Kıbrıs sorunu ve Türkiye’nin geleceği sıkı sıkıya birbirine bağlı. Aralık ayında Avrupa Birliği ülkeleri masaya oturup, Türkiye’nin adaylığını görüşecek. Masada yer alacak olanlardan biri de Kıbrıs Rum kesimi lideri Tasos Papadapoulos olacak. Papadapoulos her ne kadar Avrupa Birliği nüfusunun binde 1.3’ünü temsil etse de onun Aralık’ta vereceği oy, Almanya ya da Fransa gibi ağırlık taşıyacak. Bunu Türkiye Başbakanı Erdoğan da biliyor. Bu nedenle Erdoğan kendi siyasal geleceğini Avrupa Birliği’ne bağlamış durumda. Türkiye’de siyasal bir değişikliğe neden olan yeni Ankara yönetimi Avrupa Birliği’nde dost kazanırken, Türkiye’de ise birçok düşman edindi. Bundan dokuz ay önce Ankara yönetimi Kıbrıs’taki sınırı günlük ziyaretçiler için açtı. Aynı Berlin duvarında yaşandığı gibi, burada da bol gözyaşı dökülen sahnelere tanık olundu. Bu dokuz aylık deneme, bundan sonraki adımları atmaya cesaretlendirmeli herkesi ve böylece Avrupa’nın haritasındaki kara lekeyi silmeye, bu duvarı yıkmaya cesaretlendirmeli.”

Aynı gazetede yer alan konuyla ilgili haber analizdeyse, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika Birleşik Devletleri ziyaretinin Kıbrıs ağırlıklı olduğuna yer veriliyor ve bu ziyaretin gerçekleşebilmesinin de Washington ile Ankara yönetimleri arasındaki havanın yeniden ısındığına işaret olduğu vurgulanıyor.

Başkent gazetelerinden Berliner Zeitung ise, Hristiyan Demokrat Birlk’ten Avrupa Parlamentosu Milletvekili Matthias Wissmann’la bir görüşmeyi yayınlamış bugün. Wissmann’a yöneltilen ilk soru: “Hristiyan Demokrat Birlik neden Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine bu kadar karşı? Milletvekili Wissmann, Avrupa Birliği’nin yeterince büyüdüğü yanıtını veriyor bu soruya ve ekliyor: “Daha büyük bir Avrupa Birliği yönetilemez hale gelir.” Matthias Wissmann ayrıca Türkiye’nin gelecekte Avrupa Birliği ile ilişkilerinde yeni bir statüye gereksinimi bulunduğunu söylüyor ve şimdiki durumla tam üyelik arasında bir ortak paydada buluşmayı öneriyor.

Frankfurter Rundschau gazetesinde İsrail ile Hizbullah milisleri arasındaki esir değiş tokuşuna ve Almanya’nın rolüne değiniliyor. Gazetede yer alan yorum kısaca şöyle:

“Alman Gizli Haberalma örgütleri koordinatörü Uhrlau uzun süren aracılık sonucu, inanılmaz bir başarı elde etti. Bu adımla taraflar için yıllar boyu süren belirsizlikler de sona ermeye aday. Hizbullah milisleri lideri, İsrail hapishanelerinden 400’ün üzerinde tutukluyu kurtardığıyla övünecek. Bu, Hizbullah milisleri için bir başarı, ancak Ortadoğu barış sürecini pahasına elde edilen bir başarı olacak.”

Bonn’da yayınlanan General Anzeiger gazetesi ise aynı konuda yayınladığı yorumda şu satırlara yer veriyor:

“Amerika Birleşik Devletleri ve zaman zaman İsrail hükümeti, Almanya’nın İran’a yakınlığını eleştirmiştir. Ancak Berlin yönetimi Tahran’la bağlarını hiçbir zaman koparmadı. Bu ise işte şimdiki başarıyı beraberinde getirdi. Almanya hükümeti, İsrail ve Lübnan’da bazı ailelere sağladığı mutluluk ve önlediği acılarla övünebilir. Hafta sonunda ortaya çıkan bu konu, öte yandan İran’ın bölgedde ne denli güçlü bir rol oynadığının göstergesidir. İran ve Suriye Hizbullah milislerini desteklemeyi sona erdirse, o zaman daha da fazla ümitler yeşerebilir.”

Bugünkü yorumlarda göze çarpan bir konu da, Irak’ta bulunduğu öne sürülen ve savaşın ana nedenlerinden sayılan kitle imha silahları. Düsseldorf’ta yayınlanan ekonomi gazetesi Handelsblatt “Dünya Saddam Hüseyin’siz daha güzel” başlığıyla yayınladığı yorumda şu satırlara yer veriyor:

“Saddamsız bir dünya daha güzel, ancak bu durum, savaş sonrası savaşı meşru kılmak gibi bir ifade olmamalı. Irak savaşı, başka nedenlere dayanıyordu ve bu nedenlerin de doğru olmadığı gün ışığına çıkıyor şimdi. Savaşın nedenlerini, kamunun aldatılıp aldatılmadığını tarihçiler ortaya çıkaracak ileride. Amerika ise bunu beklemek zorunda değil, çünkü başkanlık seçimleri Kasım ayında.”

Berlin’de yayınlanan Die Welt gazetesiyse, Irak ve kitle imha silahları dolayısıyla Londra yönetiminin üzerindeki baskının arttığını öne sürüyor:

“Önce Irak'ta kitle imha silahı arayan ekibin istifa eden başkanı David Kay, şimdi de Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell kitle imha silahlarının bulunamadığını vurguluyor. Her ne kadar Tony Blair, silahların bulunamadığını biliyorsa da temelde haklı olduğunu savunuyor hala.”