1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

22.08.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tuncak22 Ağustos 2005
https://p.dw.com/p/AbpU

Alman ve Avrupa gazetelerinde bugün ortak konu, Almanya’da sona eren Dünya Katolik Gençler Buluşması. Ayrıca Papa 16. Benedik’in yapacağı Türkiye ziyareti bağlamında, Türkiye’deki dini özgürlükler ve İsrail’in Gazze Şeridi’ni boşaltma işlemi ile ilgili yorum ve haberler göze çarpıyor...

İngiliz The Times gazetesi, Papa’nın gençlere “Din bir tüketim maddesi değildir. Kuralları keyfi olarak değiştirilemez” mesajını verdiğini yazıyor. Bunu yaparken ise şovdan uzak bir tarz kullanarak kalplere tevazu yoluyla ulaştığı fikrini savunuyor. Alman gazetesi Stuttgarter Nachrichten ise Dünya Gençlik Buluşması’nın bir festival havasında geçtiğini belirtiyor ve gençlerin temsil ettiği yeni dini kültürü şu şekilde irdeliyor:

“Pop kültürü ile kilisenin savunduğu değerler arasındaki fark, gündelik yaşam ile doğma arasındaki uçurum, hep birlikte söylenen kilise ilahileri ile aşılamaz. Bu coşku, Almanya’da giderek boşalan kiliseleri doldurmaya yetmeyecektir. Ama bu, Dünya Gençlik Buluşması’nın balon gibi söneceği şeklinde de anlaşılmamalı. Dine yönelen gençlik kendi yolunu arıyor. Ve bu, kilisenin savunduğu hayat biçimi ve değer yargılarından bağımsız bir yol.”

Alman Die Tageszeitung ise yorumunda, Papa’nın ziyaretinden olumsuz bir bilanço çıkarıyor. Yazıda, 16. Benedikt’in ne Müslümanlar ile açık bir diyaloğa girdiği ne de Museviler’den Katolik Kilisesi’nin 2. Dünya Savaşı’ndaki vurdumduymaz tutumu nedeniyle özür dilediği belirtiliyor. Yorum şöyle sürüyor:

“Tanrı’nın hizmetkarı, gençlerin kalplerine yeterince ulaşamadan Alpler’in kuzeyindeki ülkesine döndü. 16. Benedikt, selefinin sahip olduğu “insanları etkileme yeteneği”nden yoksun olmasına rağmen, ama en azından zihinlere ulaşma yönünde çaba gösterseydi iyi olurdu. Müslümanlar’a, terörizm ile aralarına mesafe koymaları konusunda klişe ve itham içeren boş sözler kullandı. Protestan Kilisesi temsilcilerine ise söz hakkı tanımak istemedi. Bu temsilciler ile yaptığı görüşmede, Protestan Kilisesi’ni bir klise olarak değil, bir cemaat olarak gördüğünü belirtti. Bununla da kalmadı, iki mezhebin ancak Katolik Kilisesi çatısı altında birleşebileceğini açıkladı. Ama hakkını yemeyelim. Papa’nın Köln sinagogunu ziyareti doğru bir davranıştı ve önem taşıyordu. Ama bu ziyareti sırasında, selefinin gösterdiği büyüklüğü gösterip de Yahudi soykırımı konusunda dönemin Katolik Klisesi’nin sessiz kalması nedeniyle özür dilemedi.”

Ekonomi gazetesi Handelsblatt da konuyu benzer açıdan ele alıyor. Gazetenin yorumu şöyle:

“Yeni Papa, İslam dini temsilcilerine diyalog çağrısı yapmadı, açık açık uyarıda bulundu. Anlaşılan Avrupa’daki son terör saldırları, O’nu bu şekilde konuşmaya itti. Ama bu sözler, Batı’nın İslam ile ülkeleri ile diyaloğunu sağlama ve Papa’nın olası bir barış elçisi rolünü üstlenmesini zorlaştıracak. 16. Benedikt, bu etkiyi göze aldı. Bu tavrı takınmasında, göreve başladığında selefi gibi 58 değil, 78 yaşında olması rol oynuyor. Papa anlaşılan bazı konulara dokunmak istemiyor.”

Belçika gazetesi La Libre Belgique, Papa’nın Almanya ziyaretinin bu ülkenin politik iklimini de etkilediği görüşünü savunuyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:

“Katolik Kilisesi’nin, 68 kuşağının biçimlendirdiği, Sosyal Demokrat bir Başbakan ve koalisyon ortağı Yeşiller tarafından yönetilen Almanya’da yaptığı gövde gösterisi, büyük ihtimalle bu ülkenin politik ve dini atmosferini değiştirecek. Alman Katolikleri de böylece, onları çevreleyen laik dünyada kendi inaçlarını tekrar ortaya dökme cesaretine kavuşmuş görünüyor. İnancın kişiye özel olduğunu savunan Protestan Başbakan Schröder için de rüzgarın tersten etme ihtimali var...”

Rheinische Post gazetesi ise Papa 16. Benedikt’in bu yıl içinde Türkiye’yi ziyaret edeceği yazıyor. Godehard Uhlemann imzalı eleştirel makale şöyle:

“Papa’nın, Kasım ayı sonunda 14 milyon Müslüman’ın yaşadığı Avrupa’yı Hristiyan Klübü olmak ile itham eden Türkiye’ye gitmesi bekleniyor. Ama bundan önce Türk hükümeti, ülkesinde başka dinlerin mensuplarına ibadet özgürlüğü tanımadığı suçlamasından kurtulmak için hızla harekete geçmeli. Türkiye’de yaşayan çok sayıda Hristiyan, hukuksal olarak ikinci sınıf muamalesi görüyor. AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oli Rehn’in Ankara adresli bir raporunda varılan sonuç, Türkiye’deki dini kuruluşların hala tüzel kişiliğe sahip olmadığı. Oysa ki bu, müzakerlere başlamak için önkoşuldu. Din görevlilerinin eğitimi sorunu da hala çözülmedi. Kiliselerin mal varlığına el konulması ve bu malların satışının engellenmesi sorunu da öyle.”

İngiliz gazetesi Guardian ise İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekilme işlemi sonrasında Filistin lideri Mahmud Abbas’ın derhal harekete geçmesi gerektiğini yazıyor. Yorumda, Abbas’ı bekleyen iki ödevden bahsediliyor. Bunlar, radikal Filistinliler’in saldırlarını önleme ve ekonomiyi yeniden canlandırma olarak sıralanıyor. Bu ödevleri başaramaması halinde ise çekilme işleminden sadece İsrail’in karlı çıkacağı belirtiliyor.