1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

21.12.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu21 Aralık 2004
https://p.dw.com/p/AbsF

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Almanya ziyareti, İslami Cemiyet ve Cemaatler Birliği Başkanı Metin Kaplan'ın dün yargılanmaya başlaması basında geniş yer buldu. Almanya'dan sınırdışı edilen Metin Kaplan’ın Türkiye’de dün başlayan yargı sürecini, Handelsblatt gazetesi şöyle yorumluyor:

‘’Almanya’dan sınırdışı edilen Metin Kaplan’ın yargı süreci, Türkiye için demokrasi yolunda bir sınav olacak. AB üyesi olmak isteyen Türkiye bu duruşmada insan haklarına saygılı olduğunu kanıtlamak zorundadır. Kaplan vatana ihanet ve laik devlete saldırı planlamakla suçlanıyor. Diğer yandan Başbakan Erdoğan’ın kendisini de İslami bir devlet kurmaya çalışmakla suçlayanlar var. Bu suçlamalar genelde komplo teorilerine de dayansa Kaplan davası gibi bir dava, İslami bir demokrasinin köktendinci güçlere karşı bağışıklığının sağlanmasına önemli katkıda bulunabilir. Ancak Kaplan’ın Türkiye’de nüfuzu çok az. Çünkü o İstanbul’un değil, Köln’ün halifesiydi!’’

Financial Times Deutschland gazetesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in petrol politikaları eleştiriliyor ve Almanya’nın Rusya’ya mesafeli durması gerektiği savunuluyor.

‘’Batı, özellikle de Başbakan Schröder, Putin’e sınırlarını göstermeli. Almanya, ABD’nin Suudi Arabistan’da yaptığı hatayı yapmamalı. Washington enerji sevkiyatını garantiye almak için uzun süre Suudi rejimini destekledi ve ülkenin dünyaya radikal İslam ihraç etmesine seyirci kaldı. Şimdi Almanya enerji rezervleri nedeniyle Rusya iç politikasındaki büyük eksikleri görmezden geliyor ve Rusya’da yükselen milliyetçiliğe seyirci kalıyor. Batı, Rusya’ya fazla şantaj potansiyeli bırakmamak için elinden geleni yapmalı ve Rus enerji kaynaklarına bağımlılığı daha fazla artmamalıdır. Hazar bölgesinden Avrupa’ya petrol ve doğalgaz taşıyacak yeni boru hatları inşa edilmeli. Burada Türkiye doğal transit ülke olarak kilit önem taşıyor. Sadece Hazar için değil, İran ve Irak’tan sevkiyat için de.’’

Thüringer Allgemeine gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumu şöyle:

‘’Yaltakçılık, Rusya ile ilişkiler konusunda Başbakan Schröder’e sıkça yöneltilen bir suçlama. O Berlin’de şimdi yaptığı gibi Putin ile kucaklaştıkça Moskova’nın uluslararası eleştirileri ciddiye almak için sebebi de pek kalmıyor. Putin’i Çeçen sivillere karşı yürütülen terör, Ukrayna devlet başkanlığı seçimlerine hile karıştırma, Yukos petrol şirketine skandal yöntemlerle el koyulması gibi uygulamaları nedeniyle eleştirecek kimsenin kalmaması işine gelir. Yurtdışında coşkuyla buyur edilen demokrat ülkesinde de medyayı istediği gibi susturabilir.’’

Viyana’da yayımlanan Kurier gazetesi, Batı’yı insan hakları alanında işine geleni eleştirmekle suçluyor:

‘’Yukos konusunda yaşananlar yabancı yatırımcıları Rusya’dan kaçırıyor ancak herşeye kadir devlet başkanı bundan hiç etkilenmiş görünmüyor. Petrol sayesinde yüzde 6.7’lik ekonomik büyüme istikrarı sağlıyor, yerli medya Kremlin’in hoparlörü haline gelmiş durumda. Vatandaşlar da kendi dertleriyle uğraşıyor. Kendi çıkarlarını zedelemeyecek durumlarda insan hakları ve diğer haklarla ilgili nutuklar atan Batı da Rusya konusunda oldukça sakin. Dostu Vladimir’i Berlin’de konuk eden Gerhard Schröder Rus petrol ve doğalgaz sevkiyatından son derece memnun.’’

Almanya’da kamuoyunu uzun süredir meşgul eden "Daschner davası" sonuçlandı. Olayı kısaca hatırlatmak gerekirse, Frankfurt Emniyet Müdür Yardımcısı Wolfgang Daschner, kaçırılan 11 yaşındaki Jakob von Metzler’in yerinin öğrenilebilmesi için şüpheli Magnus Gaefgen’i işkenceyle tehdit etmişti. Mahkeme kararında işkence ve hatta işkence tehdidinin insan onuruna aykırı olduğu bir kez daha vurgulandı ve sanık suçlu bulundu, ancak yargıçlar hafifletici sebepten dolayı para cezasını tecil etti.

Schweriner Volkszeitung, mahkemenin sanığı suçlu bulmuş olmasının büyük önem taşıdığını, cezanın tecilinin ise kamuoyu vicdanında anlaşılabilir olduğunu belirtiyor:

‘’Devlet, bireylerin insanlık onuruna saygı göstermelidir bu kişi şüpheli, hatta suçlu olsa bile. Anayasa’da devlet gücüne getirilen bu sınırlama, Nasyonalsosyalizmin hukuksuz keyfi rejimini kendi tarihlerinden bilen Almanlar tarafından savunulmalıdır. Burada Almanya’da işkenceye izin vermeye kadar gidecek kapı biraz aralanmış olsaydı, AB üye adayı Türkiye’den işkenceyi kaldırmasını nasıl talep eder, nasıl inandırıcı olabilirdiniz?"