1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

18.08.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Ahmet Günaltay18 Ağustos 2004
https://p.dw.com/p/Abte

Bugünkü Alman gazetelerinin yorum köşelerinde çoğunlukla iç politik konular göze çarpıyor. İstihdam piyasası ve sosyal güvenlik reformlarını protesto gösterileri, eski Almanya İçişleri Bakanı Manfred Kanther hakkındaki, partisi adına yurt dışına transfer ettiği bağış paralarıyla ilgili usülsüzlük davası, Başbakan Gerhard Schröder’in evlatlığı ve Alman yüzmme milli takımının Atina olimpiyatlarında sergilediği formsuzluk yorumlara konu edilmiş.

Schröder hükümetinin Almanya’nın yarınını kurtarmak için başlattığı köklü reformlar öncelikle doğudaki yeni eyaletlerde yoğun protestolara yol açıyor. Berlin’de yayımlanan Tageszeitung gazetesinin konuyla ilgili yorumu özetle şöyle:

”Şimdiye kadar teorik düzeyde sürdürülen reform tartışması halkın aklını karıştırdı. Kazın ayağı yeni yeni belli olmaya başladı. Almanya’da işsiz kalan, kısa sürede devletin sosyal yardımına muhtaç duruma düşecek. Yardımın azalacak olması, işsiz kalana kadar yapılan katkının adeta içedilecek olması kadar ağır basmıyor. Öfke bu yüzden artıyor. Yeni yasalar bu yüzden doğu Almanya’da halkı sokağa döküyor. Doğu Almanya’da, birinci sınıf vatandaş sayılmama ve devletin nafakasıyla geçinmek zorunda kalma duygusu yaygınlaşıyor.”

Berlin gazetelerinden Die Welt, yorumunda şu görüşleri dile getiriyor.:

”Doğu Almanya’da yaşayanlar hala mağddur edilmekten şikayetçi. Şimdiye kadar yolda kalanları piyasa ekonomisiyle barıştıran sosyal devlet olmuştu. Sosyal devlet artık küçülmek zorunda. Ama doğu eyaletlerindekiler, kendillerini aşırı rekabetin ekonomik bakımdan mağdur ettiğini sanmakla yanılıyorlar. Onları asıl vuran, batı Almanya’daki uygulamanın birleşmeden sonra aynen doğuya transfer edilmesi oldu. Bu kurallar doğudaki Almanlar’ın rekabet avantajlarından yararlanmasına imkan tanımıyor. Bu durumu hiçbir hükümet kısa zamanda değiştiremez. Hele istihdam piyasası reformunu kaldırmakla, asla. Protestoculan maalesef boşuna nefes tüketiyorlar.”

Konuyla ilgili son yorumu da Süddeutsche Zeitung gazetesinden aktarıyoruz:

”Schröder ve Fischer, 2006’da bir kez daha kazanmak istedikleri şeyi birkaç ayda kaybedebileceklerini belki hala idrak edemediler. Görev sorumluluğunun ağırlığı ile pasif davranmaya devam ederlerse, reformlar ve hükümet hakkında söylenecekleri, sokakları dolduranlar, ahlak havariliğini dünya görüşü edinenler, demokratik sosyalistler ve ana muhalefet liderleri belirler. Schröder ve takımının savunmayı bırakıp atağa kalkma zamanı gelmiştir.”

Haftalık Stern dergisinin yaptırdığı son kamuoyu araştırması, halka kemer sıktırtan reformların koalisyonun büyük ortağı olan Sosyal Demokrat Parti’ye oy kaybettirdiğini, eski Doğu Alman Komünistleri'nden kalma Demokratik Sosyalizm Partisi’nin ise oylarını arttırdığını ortaya çıkardı. Stern’in anketine göre Almanya’da bugün seçim olsa Sosyal Demokrat Parti yüzde 24’te kalırdı. Hristiyan Demokratlar’ın oy potansiyeli yüzde 43’le değişmedi. Demokratik Sosyalistler’in Almanya genelindeki oy oranı yüzde 7’ye çıkarken koalisyon hükümetinin Yeşiller kanadı yüzde 13, Hür Demokratlar ise yüzde 8’lik tahmini oy oranına sahipler.

Avrupa Birliği’nin mülteci politikasıyla ilgili olarak Belçika’nın De Morgen gazetesinde şu yorum yayınlandı:

”Birlik Komisyonnu’nun yeni üyesi Rocco Buttiglione dde tıpkı Almanya İçişleri Bakanı Schily gibi, Afrika’nın kuzeyinde mülteci kampları kurulmasından yana çıkıyor. Avrupa yönündeki göç akınını frenlemek için bu fikri ilk ortaya atan İngiltere olmuştu. Almanya içişleri Bakanı da konuyu Birlik Konseyi’ne taşıdı. Almanya’nın 180 derecelik dönüşü tuhaf kaçıyor. Londra hükümeti, mülteci adaylarının Birlik sınırları dışında barındırılmasını önerdiğinde, Cenevre Konvansiyonu’nu ihlal edeceği gerekçesiyle bu öneriye karşı çıkan, Almanya olmuştu. ”

Reutlinger General-Anzeiger gazetesi dünya nüfusuyla ilgili istatistikleri şöyle yorumluyor:

”Öncelikle Üçüncü Dünya Almanya’dan, dünya politikasında daha fazla sorumluluk üstlenmesini bekliyor. Ama nüfusu azalan ve yaşlanan Almanya, toplum yapısını değiştirmekte zorlanacağı için yıllardır başarıyla yürüttüğü birlik ve ittifaklar bünyesinde kalması daha doğru olur. AB ve atlantikaşırı ilişkiler Almanya açısından hayati önem taşıyor. Çünkü istatistikler, yüzyılımızda hissedilir nüfus artışı kaydedecek tek klasik sanayi ülkesi olan Amerikan süper gücünün 21. asıra da damgasını vuracağını gösteriyor.”

Westfaelischer Anzeiger adlı Alman gazetesi akaryakıt pahalıllığını konu aldığı yorumunda şu değerlendirmeyi yapmış:

"İki yıldır, uçakla seyahat etmenin sudan ucuza geleceği günü tahmin etmeye çalışıyorduk. Taksi fiyatına uçak bileti satanlar, Köln’den Londra’ya 20 euroya yolcu taşıyanlar herkesi uçak yolculuğuna özendiriyordu. Ama ucuzluğun günleri sayılı olsa gerektir. Ham petrol fiyatının kısa zamanda önemli oranda düşeceğini sanmak hayalcilik olur. Petrol ekonomik hayatın ve refahın can suyudur ama mevcudiyeti sınırlıdır. 1970’li yılların petrol şoklarıyla bilinçlere nakşolan bu gerçek bir kuşak sonra unutulmuşa benziyor. Yolculuk bir daha hiç bugünkü kadar ucuz olmayacak. Uçakla yolculuğun trenden daha hızlı, daha konforlu ve daha ucuz olduğunu sanmakla ne kadar yanıldığımızı çok geçmeden anlayacağız.”