1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

18.05.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Nihat Halıcı18 Mayıs 2005
https://p.dw.com/p/AbqZ

Avrupa basınında bugün Alman Anayasayı Koruma Dairesi’nin son raporu, Amerikan Newsweek dergisinin Kuran’a hakaret haberinin yarattığı tepki, Birleşmiş Milletler’in yeniden yapılandırılması, Özbekistan’daki gelişmeler ve Rusya’da Hodorkovski davasına dair haber ve yorumlar yer alıyor.

Almanya’da Anayasayı Koruma Dairesi’nin son açıkladığı rapora göre Almanya’da 3 milyon Müslüman yaşıyor. Rapor, Müslümanlar’ın yüzde 1’lik kısmının aşırı İslamcı örgüt mensubu olduğunu kaydediyor. Süddeutsche Zeitung gazetesi, bu raporu şöyle değerlendiriyor:

“Rapor, Almanya Müslümanları içinde toplam 31 bin 800 kişinin radikal kesimlere mensup olduğunu ortaya koyuyor. Bu büyük bir rakam değil. Ancak rakamlar manzaranın tamamını vermekten uzak. Asıl kaygı uyandırıcı olan, radikal İslamcı eylem sınıfına sokamayacağımız paralel toplumlar oluşumudur. Bu oluşumda özellikle kin ve nefret kışkırtıcıları büyük rol oynamaktadır. Onlar Müslüman gençlere Alman arkadaşlarının günahkar, Batılı insanların ahlaksız olduğunu anlatmaktadır. Ancak rüzgar eken fırtına biçer. Alman makamları, bu kışkırtıcılara karşı yeterli yasal hareket alanı olmamasına rağmen mevcut imkanları kullanmaya yönelmişlerdir. Berlin’de kuşkulu bir imama Almanya’ya yeniden giriş izni verilmemiş, Bavyera Eyaleti’nde ise bir kışkırtıcının cep telefonu ve internet bağlantılarına yasak getirilmiştir. Bu uygulamalar, kışkırtıcılara, Almanya’da artık rahat edemeyeceklerini hatırlatmaktadır.“

Stuttgarter Zeitung gazetesi ise raporda yer alan verilerden yola çıkarak şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Almanya’da bir yandan aşırı İslamcı diğer yandan aşırı sağcı sayısı artış göstermektedir. Bu, son derece tehlikeli bir gelişmedir. Devlet, sivil haklarda kesintiye gitme kolaylığına kaçmadan bu gelişmenin önünü kesmenin yollarını bulmalıdır. Doğrusu, Federal İçişleri Bakanı Schily’nin işi zor.“

Die Welt gazetesi de Anayasayı Koruma Dairesi’nin raporuna sayfalarında yer veren gazetelerden:

“Otto Schily tepkileri üzerine çekeceğini bile bile bir gerçeği dile getirmiş: Almanya’nın iç güvenliği açısından öncelikli tehdit, aşırı İslamcılardır. Tehdit yalnızca bizzat terörün kendisi değil, aynı zamanda terörün yeşerip beslenebileceği zemini sunan radikal kesimlerdir. Almanya’da şiddetle asıl mücadele, ideolojik alanda yaşanmaktadır. Paralel toplumlar dendiğinde yemekler, şenlikler değil, Alman dilinin, Alman yasalarının ve Alman güvenlik güçlerinin giremediği alanlar da akla gelmektedir.“

Amerikan Newsweek dergisinin olay yaratan Kuran-ı Kerim’e hakaret haberini geri çekmesi de Alman basınında değerlendiriliyor. Franfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, özellikle Afganistan ve Pakistan’da yapılan gösterilerin, sözkonusu haberi bir bahane olarak kullandığına işaret ediyor. Gazete, Guantanamo üssünde yaşananlar ve Newsweek dergisinin olayda oynadığı rolün aydınlatılması durumunda dahi göstericilerin bu verilere dudak bükeceğini belirtiyor. Franfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, „Amerika onları gözünde kötülüğün maddeleşmiş hali. Bu duruma aykırı düşecek bir tespit, dünya görüşlerine uymayan bir değerlendirmeyi görmezden gelmeyi yeğleyeceklerdir“ diye yazıyor.

Süddeutsche Zeitung, ayrıca BM Güvenlik Konseyi’nin yeniden yapılandırılmasına dair tartışmaların 10 yıldır devam ettiğine dikkat çekiyor ve çabaların bir sonuca varmasında Amerika Birleşik Devletleri’nin tavrının etkili olacağını kaydediyor:

“Almanya, Brezilya, Japonya ve Hindistan oluşan dörtlü ittifak, Washington’u yanına çekmek istiyorsa veto hakkından feragat etmelidir. Zaten veto hakkında ısrar, Güvenlik Konseyi’ni daha hızlı, daha uyumlu bir konuma getirmeyi hedefleye dörtlü ittifakın ruhuna da aykırıdır. Çin ve İtalya’nın başını çektiği hayır cephesi ancak böylelikle aşılabilir.“

İsviçre’de yayımlanan Tages-Anzeiger, Özbekistan’daki gelişmeleri değerlendiriyor:

“Andican katliamından sonra artık Batı dünyası da Özbekistan’da yaşanan gerçeklere gözlerini yummaktan vazgeçmeli, bu ülkede 15 yıldır nasıl bir yönetimin hakim olduğu artık görülmelidir. Her türlü muhalefeti, ‚radikal İslamcı’ yaftası vurarak ezen Kerimov, 11 Eylül 2001’in ardından Amerika Birleşik Devletleri’nin de gözdesi olmuştu. Ancak Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan insan hakları raporunda dahi Kerimov yönetimi sert şekilde eleştirilmektedir. Raporda, İslamcı örgütlere hareket imkanı tanıyan zeminin, asıl Kerimov rejimi tarafından beslendiği ifade edilmektedir.“

Fransız Figaro gazetesi, Rus işadamı Hodorkovski davasında verilen kararı yorumluyor:

“Yukos holdingin kaderi belli oldu: Ülkenin en önemli döviz kaynağı petrol gelirleri Kremlin’in tam kontrolü altına girdi. Hodorkovski ise fazla başarılı olmanın cezasını çekecek. Davaya temel oluşturan vergi kaçakçılığı gerekçesi etkili oldu. Sovyetler Birliği sonrası dönemde pek çok kamu işletmesi özelleştirilmişti. Yukos’ta uygulanan yöntem şimdi bu işletmelerin yeniden devletleştirilmesinde uygulanabilir.“