1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

18.04.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Aydın Üstünel18 Nisan 2005
https://p.dw.com/p/Abqv

Alman ve Avrupa basınında bugün, ağırlıklı olarak Ermeni soykırımı tartışmaları, Vatikan’da başlayacak Papa seçimi ve Çin ile Japonya arasında yaşanan gerginlik ön plana çıkıyor.

Süddeutsche Zeitung adlı gazetenin baş sayfasında „Utanç yerine gurur“ başlığıyla verilen yorumda Ermeni soykırımı tartışmalarına değiniliyor ve Türkiye’nin soykırım iddialarını neden reddettiği sorusu yöneltiliyor:

“Soğuk Savaş döneminden sonra belli bir süre epey içine kapanık yaşayan Türkiye, her türlü tarihi sorumluluğu reddetmekte pek zorluk çekmedi. Ancak Ankara şimdi Avrupa Birliği’nin kapısını çalıyor ve Türkiye’nin tarihi ile yüzleşerek Avrupa’ya layık bir olgunluk sergilemesini talep eden Avrupalı politikacıların sayısı da artıyor. Öte yandan, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Ermeniler de „Soykırımı Anma Günü“ olarak kabul ettikleri 24 Nisan tarihi yaklaştıkça baskıyı arttırıyor. ABD’deki Ermeniler, Başkan George W. Bush’un 24 Nisan’daki geleneksel konuşmasında ilk kez ‚soykırım’ ifadesini kullanmasını istiyor. Almanya’da ise Hristiyan Birlik partilerinin Federal Meclis’teki oturum için getirdikleri önerge metninde ‚soykırım’ kelimesi kullanılmıyor, ancak sonuçta AB ülkelerinin geçmişlerinin karanlık sayfaları ile yüzleşmesinin kaçınılmaz olduğunun vurgulanması bekleniyor.“

Westfälische Nachrichten adlı gazetenin, bu sabahki yorum sütununda, yeni Papa’nın seçimi ile şu satırları okuyoruz:

“Bugün Sistin Şapeli’nde biraraya gelecek olan 115 kardinalin işi pek kolay değil. Kardinallerin hiçbiri, bu görev için entellektüel, ruhi ve insani olarak en uygun adayın kesinlikle kendisinin olduğunu iddia edemez. Yeni Papa’nın hem muhafaza etmesi, hem de yenilemesi, aynı zamanda ruhani lider ve mükemmel bir din adamı olması, ayrıca birçok dili kusursuz bir şekilde konuşabilmesi gerekiyor. Ancak en önemlisi iyi bir insan ve güçsüzlerin avukatı olması.“

Hamm kentinde çıkan Westfälischer Anzeiger de yorum sütunun aynı konuya ayırıyor:

„Roma’da toplanan 115 kardinalin herbiri, Papa seçilirse kilise tarihinde reform yapma, yeniliğe yönelme şansına sahip. Sadece istemesi gerek. Çünkü Roma’da sözkonusu olan iktidar ve, bu sadece kilisede değil, dünya çapında da etkili bir iktidar. Kardinaller Meclisi, yenilikçi bir isim üzerinde karar kılarsa, bu Papalık kurumunun sonu olmayacak, aksine yeni Papa için taze ve olumlu bir başlangıç anlamına gelecektir.“

Papa II. Jean Paul’ün ülkesi olan Polonya’da yayınlanan Rzeczpospolita da, yeni Papa’nın oynayacağı rolü değerlendiriyor:

„Kilise’nin üçüncü binyılında toplanan ilk Kardinaller Meclisi, kilise kurumunun rotasını belirleyecek. II. Jean Paul’ün çeyrek yüzyıldan uzun süren papalığında, Katolik Kilisesi dünyada benzersiz bir pozisyona sahip oldu, ancak aynı zamanda da tüm modern akımlara bir karşı kutup oluşturdu. Yeni papanın önünde iki seçenek bulunuyor: Değişim mi, tutuculuk mu? Dünyaya açılınacak mı, yoksa dini kalenin savunması devam mı edilecek? Eğer tercih yenilikten yana olursa, kimlik kaybına uğramadan nasıl yeni bir rota çizilebilecek? Sistin Şapeli’ndeki kardinaller sadece bir ismi değil, kilisenin gidişatını belirleyecek.“

Çin’de yapılan Japonya karşıtı gösteriler ve iki ülke arasında yaşanan gerginlik bağlamında AB’nin Pekin’e uyguladığı silah ambargosu Frankfurter Allgemeine Zeitung adlı gazetedeki yorumda ele alınıyon:

„Berlin, Londra ve Paris’teki Çin taraftarları, Pekin’in Japonya’ya karşı izlediği politika ile güçlenmesini destekliyorlar mı? Bunun sonuçlarını iyice bir gözden geçirmeleri gerek. Japonya kendi tarihine nasıl bakarsa baksın, Asya’daki en sert Japonya karşıtları bile Tokyo hükümetinin saldırgan bir politika izleme niyetinde olduğunu iddia etmeyecektir. Aynısını Pekin için söylemek pek mümkün değil. Sadece Tayvan örneği yeterli. Pekin rejimi her fırsatta, barışçıl bir kalkınma isteğinde olduğunu tekrarlıyor, ancak bu dev ülkenin gücü çıkarına göze alabileceği hiçbir olasılığı gözardı etmemek gerek. Böyle bir ülkeyi bir de silah satışı ile ödüllendirmeye gerek yok.“

Hollanda’da yayınlanan Volkskrant gazetesi de Avrupa Birliği’nin Çin’e uyguladığı silah ambargosunun kaldırılmamasından yana:

„Çin, Asya’da hegemonik güç olmaya soyunuyor. Toprak konusunda anlaşmazlıkların yoğun olduğu bir bölgede bu çizgi kolaylıkla büyük krizlere yol açabilir. Bu tehlikeyi, mümkün olduğu kadar düşük tutmak için, dünya ülkelerinin Pekin’i itidale davet etmesi ve kendilerinin de buna uygun davranmaları gerek. Yani, Avrupa’nın daha bir süre silah ambargosunu kaldırmaması zorunlu. Neyseki Avrupa Parlamentosu bu gerçeğin farkına vardı. Tek eksikler, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile Almanya Başbakanı Gerhard Schröder.“