1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

13.04.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Çelik Akpınar13 Nisan 2005
https://p.dw.com/p/Abqy

Almanya’da yayınlanan Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde yer alan töre cinayetleri konusundaki değenlendirme, aile içi şiddet ve zoraki evliliklerle ilgili de Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısında bir makale dikkat çekiyor. Avrupa gazetelerinden alıntılarımızda ise Ortadoğu ve son Bush-Şaron görüşmesine ilişkin yorumlar var.

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin “Gentilmence Olmayan Gazetecilik“ başlığı ile yayımladığı makalenin altbaşlığında Almanya’da yaşayan üç Türk kökenli kadın yazarın, kendilerini Hürriyet gazetesi Avrupa baskısının takibi ve baskısı altında hissettikleri yer alıyor. Uta Rasche imzalı makalede, Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısının geçirdiği evrime ayrıntılı olarak değiniliyor. Gazetenin birçok konuda tek taraflı ve Avrupa’daki Türkler’in topluma uyumuna karşı tavrı aldığı belirtilen makalede, özellikle gazetenin sahibi Aydın Doğan’ın 2001 yılında o zamanki Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau ile görüşmesinden sonra, gazetenin tavrında olumlu değişmeler görüldüğü belirtiliyor. Alman toplumuna karşı liberalleşen gazetenin şimdi de namus cinayetleri, zoraki evlilikler ve kadına dayak konusunda kampanya başlattığı, Almanya’da yaşayan üç Türk kökenli kadın yazar Seyran Ateş, Necla Kelek ve Serap Çileli’nin de bundan paylarını aldığı iddia ediliyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin makalesinde özetle şu satırları okuyoruz:

“Necla Kelek ile Serap Çileli’nin kitaplarının yayınlamasından sonra Hürriyet, bu iki yazarın Türk erkeklerini şiddet yanlısı olarak ilan ettiğini duyurdu. Hürriyet, avukat Seyran Ateş’in açıklamaları ve yazılarıyla Türk kadınlarını aşağıladığını, Almanya’daki Türk toplumunu kötülediğini ve genelleştirmeler yaparak Almanlar’ın Türkler’e karşı var olan önyargılarını kışkırttığını iddia ediyor. Hamburg’lu Sosyolog -Yazar Necla Kelek’e göre Hürriyet gazetesinin böyle tepki göstermesinin ardında, Türkler’in Türkler hakkında olumsuz konuşmaları ve daha kötüsü, bunları Almanlar’a anlatmaları yatıyor. Necla Kelek, bu tartışmada dinci çevrelerin de etkili olduğunu, ‚Müslümanlar’ın iyi, gavurların kötü olduğu’ şeklinde özetlenebilecek görüşlerin Hürriyet gazetesine yansıdığını belirtiyor.

Hürriyet ise karşı örnekler getirerek, bu yazarların sadece kendilerinin reklamını yapmak ve böylece kitaplarının satışını artırmak için uydurma öyküler bulduklarını iddia ediyor ve bunları kanıtlamaya çalışıyor. Hürriyet’in yayınları sonucunda yaşamlarının tehlike altında olduğunu söyleyen bu üç kadın yazar ise ’bize birşey olursa, bunun sorumlusu Hürriyet gazetesidir’ şeklinde konuşuyorlar. Almanya’da durum böyleyken, Türkiye’de aile içi şiddet konusu Hürriyet gazetesi açısından tabu anlamına gelmiyor. Gazete bu konuda ülkenin çeşitli yörelerine giderek, araştırmalar yapıyor, haber - röportajlar yayımlıyor. Ancak Türkiye’deki kadın hakları kuruluşları, Hürriyet’in aile içi şiddet gibi konularda ciddi bir tartışmaya da yanaşmadığını belirtiyorlar. Hürriyet gazetesinin bir yandan bu konularda Türkiye’de aydınlatma kampanyaları düzenlemesi, ama Almanya’daki göçmen toplumunun geleneksel, ataerkil yapısını destekler biçimde yayın yapması ise Almanya’da çelişki olarak algılanıyor…“

Avusturya’nın liberal Der Standart gazetesi, Amerikan Başkanı George Bush’un Ortadoğu polotikalarına ilişkin yorumunda özetle şu görüşlere yer veriyor:

“ABD’nin mesajı şöyle anlaşılabilir: Suriye’nin bölgesel bir güç olarak ekarte edilmesi konusuyla biz ilgileniriz. İran’ın atom silahlarından vazgeçmesini de bir biçimde sağlarız. Ama bunun karşılığında siz İsrailliler’den de bir beklentimiz olacaktır. İşte ABD’nin bu beklentisinin somut olarak ne olduğunu kimse kestiremiyor, belki Bush bile bilmiyor. Bu anlamda Başkan Bush’un ikinci dönemdeki Ortadoğu politikaları da belirsizliğini hala koruyor.“

İtalyan La Repubblica gazetesinin, Şaron/Bush görüşmesine ilişkin yorumunda ise özetle şu satırları okuyoruz:

“Görünen o ki, Başkan Bush Şaron ile görüşmesinde oldukça sert tavır aldı. Bush özellikle, Kudüs yakınındaki Yahudi yerleşim birimlerinin genişletilmesi planlarına karşı çıktı. Çünkü bu önlemle İsrail, Batı Şeria’daki Filistinliler’in Kudüs ile olan bağlantılarını bloke etmek istiyor. Ancak Şaron, Bush’un taleplerini kabule yanaşmadı. Böylelikle Şaron, ABD ile İsrail’in bu konudaki görüş ayrılıklarının kemikleşmiş olduğunun da altını çizmiş oldu.“

Sol liberal Fransız gazetesi Liberation ise Lübnan’ın şu an içinde bulunduğu siyasi krizin, bu ülkede yeniden bir içsavaş tehlikesini ortaya çıkartmayacağı görüşünde:

“Lübnan iç savaş konusunda deneyimli; uluslararası siyasi konjonktür ise iç savaşa uygun değil, milisler de zaten büyük oranda silahtan arındırılmış durumda. Ancak barışın tüm ülkede yerleşmesi için Lübnan’ın sadece Şam ile ilişkilerini farklı bir düzeyde ele alması yeterli olmayacaktır. Lübnan’ın ‚Balkan Sistemi’ diye de anılan, iktidarın dini kimliklere göre belirlenmesi yönteminden nihai olarak vazgeçmesi de bu yönde atılacak en önemli adım olacaktır.“