1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

11.11.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap11 Kasım 2005
https://p.dw.com/p/AboX

Bugünkü Avrupa basınında, Ürdün’deki terör saldırıları, Avrupa İnsan Halkları Mahkemesi’nin türban kararı ve Almanya’nın Türkiye’ye tank satışı ile ilgili yorumlar göze çarpıyor. Basın turumuza, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Leyla Şahin’in Türkiye aleyhine açtığı davasında, „üniversitelerdeki türban yasağı meşrudur“ kararına Alman Die Welt gazetesinde yer alan bir yorumla başlıyoruz:

„Başörtüsü her zaman bir semboldü her zaman da öyle kalacak. Sorun artık birey olarak kadınlar ve onların özgürlükleri değil. Müslümanların beyinlerinde ister istemez bir ya hep ya hiç diye bir savaş sürüyor: Din ve devlet, Avrupa ve İslamiyet, kadın ve erkekler çatışıyor. Fakat türban yasağı yerinde bir yasak. Çünkü kadın ve genç kızları maşa olarak kullanan köktendinciler var. Ve bunun acısını maalesef dinin siyaset malzemesi yapılmasına karşı çıkan Müslümanlar çekiyor. Fakat Almanya’da durum biraz farklı. Eğer Alman politikacılar, entegrasyon meselesi söz konusu olduğunda, başörtüsünü bu topraklarda yasaklamaktan başka bir şey yapamıyorlarsa, üç beş yıl içinde Fransa’daki şiddet dalgası Almanya’da da yaşanır.“

Almanya’da yayımlanan bir başka gazete olan Süddeutsche Zeitung’da ise şu yorum yapılıyor:

„Leyla Şahin davasında kazanan taraf Türkiye Cumhuriyeti oldu, kaybedense hükümet. Bu karar AKP hükümetininhiç hoşuna gitmedi, çünkü 2002’de iktidara gelmeden önce „başörtüsüne özgürlük“ sözü vermişlerdi. Ve bu sözü bugüne kadar tutamadılar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan daha geçen hafta başörtüsü takamamanın insan haklarına aykırı olduğunu söylemişti. Başörtüsü ülkedeki en hassa tartışmalardan biri, ciddi bir kültür savaşı yaşanıyor bu konuda. Bir tarafta Atatürkçü ordu ve adalet, diğer tarafta AKP. Ama ilginç olan şu: Atatürkçü laikler otoriter ve devletçi tutumlarından vazgeçmezken, AKP iktirada geldiğinden beri bir sürü demokratik reform yaptı. Şimdilerde kimi liberaller ve hatta İnsan Hakları Derneği bile, başörtüsü yasağının hafifletilmesi gerektiğini dile getiriyor. AKP’liler Avrupa’nın çifte standart uygulamadığı görüşünde: Hristiyanlar giderek daha çök özgürlük tanınırken, Müslümanların hakları kısıtlanıyor.“

Yerel Alman gazetesi Hannoversche Zeitung ise başörtüsü yasağına Avrupa perspektifinden bakıyor:

„Karar sonrasında Türkiye’deki uygulamada değişen bir şey olmayacak ama şimdiye dek başörtüsüne karşı oldukça hoşgörülü davranan Avrupa’da durum farklı. Mahkeme kararı uyarınca başörtüsü topluma yönelik bir tehdit oluşturduğu için bundan böyle, başörtüsü yasaklanabilir. Başörtüsü takan biri tarafından açılan dava neticesinde bu sonuca varılmış olması ise kaderin bir cilvesi. Avrupalılar bundan böyle başörtüsü meselesinde Türkiye’yi örnek alacak; ki Türkiye birçok konuda maalesef iyi bir örnek teşkil etmiyor.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde Almanya’nın Türkiye’e Leopar tanklarının satışına ilişkin bir yoruma yer veriyor:

“Yeşiller artık iktidarda değiller. İyi ki değiller, çünkü bu parti bitmiş. Türkiye’ye 300 adet tank satılmasına ilişkin hiçbir tepki gelmedi. Berlin ve Ankara’nın bu pazarlığı ne zaman ve nerede yaptıkları ve bu anlaşmanın neden seçimlerden önce açıklanmadığı da ayrı bir konu tabii. Yoksa Başbakan Schröder, Angela Merkel’in Türk düşmanı imajını zedelemek istemedi mi?”

Türkiye’den Ürdün’e uzanıyoruz. Amman’daki patlamalara ilişkin Rus Iswestja gazetesi, Ürdün’ün uzun süredir El Kaide’nin kara listesinde bulunduğunu yazıyor:

“Amerika’nın müttefikleri arasında Ürdün en zayıf halkaydı. Terör saldırılarına hedef olması şaşırtıcı değil. Kral Abdullah’ın babası Kral Hüseyin, Batı’nın Doğu’ya karşı kullandığ Truva Atı’ydı. Arap ülkeleri Ürdün’ün İsrail’le dostane ilişkini affedemedi.”

İngilizlerin muhafazakar The Times gazetesinde şu satırlara rastlamak mümkün:

“El Kaide’nin mantığına göre, Ürdün, yerle bir etmek isterikleri her şeyi sembolize ediyor. Şiddet dolu bir bölgede, huzur ve güçün simgesi. Ürdün Batı’ya karşı hoşgörülü. İsrailli işadamları gelip gidiyor. Ördün aynı zamanda Irak’ta operasyon düzenleyen ülkeler için üs görevi görüyor. Saddam’ın devrilmesini maddi ve manevi olarak destekledi. Ve Ürdün, İslamiyet ile demokrasinin pekala birlikte yürüyebildiğinin canlı örneği.”

İsviçre’de yayımlanan Basler Zeitung da “Terör sirayet ediyor’ başlığını atmış:

“El Kaide’nin Irak yetkilisi Zerkavi Ürdün doğumlu. Ürdün’deki şu son saldırılar, Irak’taki terörün bütün bölgeye sıçradığının göstergesi. Bush da anti-terör uzmanlarının bunu neden tahmin edemediklerini bir düşünse iyi eder.”

İtalyan La Republica gazetesi de Amman’daki saldıların diğer El Kaide eylemlerinden tek farkının, Irak kökenli olması olduğuna dikkat çekiyor:

“Amman’daki sahneler tanıdık. Ama ilginç olan saldırganların Iraklı olması. Irak şimdiye kadar terörist ithal ediyordu. Ama görünen o ki, artık ihraç etmeye de başladı.”