1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çölleşme uyarısı

DW8 Aralık 2007

Doğal Hayatı Koruma Vakfı, küresel ısınmaya karşı acil önlemlerin alınmaması durumunda, dünyanın akciğerleri olarak görülen Amazon ormanlarının yüzde 60’ının gelecek 20 yıl içinde çölleşeceği uyarısında bulundu.

https://p.dw.com/p/CYga
Amazon ormanlarının yüzde 60’ının gelecek 20 yıl içinde çölleşeceği belirtiliyor.
Amazon ormanlarının yüzde 60’ının gelecek 20 yıl içinde çölleşeceği belirtiliyor.Fotoğraf: dpa

Bali’de düzenlenmekte olan Dünya İklim Konferansı sırasında yayınlanan rapora göre, Amazonların zarar görmesi, küresel ısınmanın daha da artmasını ve büyük felaketleri beraberinde getirebilir.

Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın, İklim Programı Yöneticisi Hans Verolme, açıklanan son rapor ve Bali’de devam etmekte olan Dünya İklim Konferansı konusunda, DW’den Kerstin Winter’ın sorularını yanıtladı:

- Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın son raporunda, iklim değişikliğinin özellikle Amazon ormanlarında yaratacağı büyük etkiler konusunda uyarıda bulundunuz. Amazonların dünya iklimi açısından taşıdığı önem nedir?

VEROLME: Amazon ormanlarının önemi çok büyük. Buradaki eko-sistem yalnızca bölge değil, tüm dünya için önem taşıyor. Amazon ormanlarındaki büyük su kaynakları, buharlaşıp yağmurları beraberinde getiriyor, neredeyse kuzey Amerika’ya kadar olan bölgede ormanları besliyor. Aslında Amazonlar için, “dünyanın havalandırma cihazı” da diyebiliriz. Son dönemde ise şöyle acı bir gerçekle karşı karşıyayız. Tüm dünyanın birlikte ürettiği atmosfere zarar veren, sera etkisi yaratan gazlar küresel ısınmayı beraberinde getiriyor. Bu da Amazonları çölleşme tehlikesiyle yüz yüze bırakıyor. Tehlikeli bir kısır döngü ile karşı karşıyayız. Sıcakların artması, çölleşme, ve beraberinde yağmurların azalması ile karşı karşıyayız. Eğer her şey kötü gitmeye devam ederse, Amazonlar’da çok ciddi bir çölleşme yaşanabilir. Bunun şüphesiz küresel iklim sistemine çok büyük olumsuz etkileri olacaktır. Oysaki tüm bu kısır döngüye son verebilecek, pratik bir bazı adımların atılması mümkün.

- Bu çerçevede sizin somut önerileriniz neler? Ne gibi pratik adımlar atılabileceğini düşünüyorsunuz?

VEROLME: Dilerseniz ilk olarak bizim Doğal Hayatı Koruma Vakfı olarak yaptığımız çalışmalardan örnek verebilirim. Brezilya hükümeti ile işbirliği içerisinde yeni bazı projeler uyguluyoruz. Çok geniş koruma bölgeleri oluşturduk. Bunlar Amazonlar’daki kritik önem taşıyan bölgelerde bulunuyor. Kaçak ağaç kesimleri artık eskiden olduğu gibi rahat bir şekilde yapılamıyor. Amazon bölgesinde yaşayan yerel halkla birlikte çalışıyoruz, onlara yaşamlarını sürdürebilecekleri gelir kaynakları yaratmaya çabalıyoruz. Öte yandan eğer ağaç kesimi yapılması gerekiyorsa, bunun eko-sisteme zarar vermeyecek şekilde yapılması için devreye giriyoruz. Burada birçok sorunun kökeninde aslında ekonomik kaygıların olduğunu görüyoruz. Örneğin son dönemde artan bir şekilde, tarım ve çiftçilik yapılabilecek toprak alanlarına talep var. Zaten kaçak ağaç kesimlerinin ardından, organik bakımdan zengin topraklarda tarıma başlandığını, çiftlikler kurulduğunu görüyoruz. Bunların önüne geçmek için yapabileceklerimizden biri de şu: Brezilya hükümetinin, kaçak ağaç kesimiyle mücadele imkanlarını daha da güçlendirilebilir.

- Bölgedeki şirketlerin daha çok özel sektör anlayışıyla hareket ettiği, karlarını daha fazla artırmaya çalıştığı söylenebilir. Bu durumda siz neler yapılabileceğini düşünüyorsunuz?


VEROLME: Ekonomik açıdan baktığımızda, burada aslında doğrudan bu alanda faaliyet gösteren çok sayıda özel şirket yok. Bizim daha çok üzerine eğildiğimiz, bölgede toprak elde etmek isteyenler. Biz bunun yasal yollardan ve eko sisteme zarar vermeyecek şekilde yapılmasını istiyoruz. Brezilya hükümeti ile yakın işbirliği yaptığımız için etkimiz daha güçlü oluyor. Brezilya’nın güneyinde de bu çalışmalarımızı çiftliklerle yapmaya çalışıyoruz. Eko sisteme zarar vermeyen, sürdürülebilir organik et üretimini teşvik ediyoruz. Bunların bir markası olmasını, piyasada yerini almasını ve rağbet görmesini sağlıyoruz. Dolayısıyla, aslında özel sektör bakımından da destekleyebileceğimiz çözümler var.

- Endonezya’da devam etmekte olan Dünya İklim Konferansı’na dönecek olursak, sizin toplantılar hakkındaki izleniminiz nedir? Gelişmeler olumlu yönde mi?

VEROLME: Biliyorsunuz Dünya İklim Konferansı toplantıları iki hafta sürüyor. Henüz ilk haftayı bitirdik ve gelecek hafta bu toplantılara bakanlar katılacak. Bunlar arasında Almanya çevre bakanı Gabriel de var. Şu ana kadar tartışmalar yoğun bir şekilde sürdü. Bunların oldukça yapıcı olduğunu söyleyebilirim. Çok ilginç gelişmeler var. 2007 yılı iklim değişikliğinin etkilerinin dünya çapında anlaşılması açısından çok önemli bir yıldı. Ve burada görüyoruz ki hükümetler gerçekten de bu konuyu ciddiyetle ele alıyorlar. Atmosferi kirleten gazların salımınının sınırlandırılması için ciddi müzakereler içerisine girmeye başlıyorlar. Biliyorsunuz, bizim istediğimiz sanayileşmiş ülkelerden karbondioksit salınımını üçte bir oranında azaltmaları. Böyle bir anlaşmaya ulaşma konusunda doğru yolda ilerlediğimizi düşünüyorum.

- Dünyada atmosferi en çok kirleten ülkelerden olan Amerika Birleşik Devletleri, Kyoto protokolünü imzalamıyor ve atmosferi kirleten gazların sınırlanmasına yanaşmıyor. Washington yönetiminin bu politikası, iklim koruma çabalarına büyük zarar vermiyor mu?

VEROLME: Sanırım Amerika Birleşik Devletleri de artık bizim çabalarımıza destek verecek bir çizgiye geliyor. Tabii ki bu bir gecede olmayacaktır. Bir sonraki Amerikan başkanının göreve gelmesi için daha 13 ay var. Ama yine de, şimdiden önemli gelişmelerin yaşanmakta olduğunu söyleyebilirim. Amerikan iş çevreleri, eyaletler, Konge liderleri, Amerika’nın atabileceği adımlar konusunda yavaş yavaş aşama kat ediyor. Dolayısıyla, ben umutluyum. Amerika Birleşik Devletleri masaya oturacak ve 2012 sonrası için geçerli olacak anlaşmanın müzakerelerine katılacaktır.

- Atmosferi en çok kirleten ülkeler arasında Hindistan da yer alıyor. Ancak Hindistan, iklim koruma konusunda atılacak adımların, ekonomik gelişmesine zarar vermemesi gerektiğini, zengin ülkelerin daha fazla sorumluluk alması gerektiğini söylüyor. Eğer Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler, yeni bir uluslar arası sözleşmeye destek vermezse, iklim değişikliğiyle mücadele çabaları başarılı olabilir mi?

VEROLME: 2012 sonrasında geçerli olacak iklim sözleşmesinin, mutlaka küresel bir anlaşma olması gerekiyor. Bu kesin. Sadece sanayileşmiş ülkeleri kapsayan bir sözleşmenin, beklenen olumlu sonuçları vermesi mümkün değil. Gerçekten de ihtiyacımız olan, her ülkenin çok daha büyük çaba göstermesi. Gelişmekte olan ülkelerin temsilcileriyle konuştuğumuz zaman görüyoruz ki, kendileri üzerine düşen sorumluluğu yerine getirme konusunda daha istekliler. Bizim şu anda yapmaya çalıştığımız, ne gibi önlemlerle bu çabaları daha da yoğunlaştırabiliriz. Örneğin Hindistan gibi bir ülke nasıl daha fazla çaba gösterebilir. Hindistan hala görece olarak yoksul bir ülke. Atmosferi yoğun bir şekilde kirleten bu ülkenin, zararlı gazlara sınırlama getirebilmesi için, uluslar arası toplumdan ne gibi desteğe ihtiyacı var? Bunları görmemiz, atılacak adımları belirlememiz gerekiyor?

- Yeni bir iklim sözleşmesi konusunda ciddi çekinceler ortaya atan bir diğer ülke de Çin. Pekin yönetiminin izlediği politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

VEROLME: Aslında şunu söylemem gerek. Devam eden tartışmalarda Çin, en istekli olan ve ileriye dönük olarak çalışan taraflardan biri. Bu çok ilginç. Şunu görmek gerek: Küresel iklim değişikliği, gelişmekte olan ülkeleri vuruyor. Bunun büyük ekonomik sonuçları oluyor. Dolaysıyla iklim müzakerelerinde ilerleme sağlamak, biz sanayileşmiş ülkelerin olduğu kadar, gelişmekte olan ülkelerin de çıkarına. Tabii ki müzakere sürecinde pazarlık oyunları, karşılıklı çetin tartışmalar var. Ancak yine de şunu söyleyebilirim. Uluslar arası İklim Konferansı’nın açıkladığı son bilimsel veriler ve yaptığı uyarılar etkili oldu. Genel olarak ülkeler burada, Bali’de; resmi olarak müzakerelere başlama konusunda, güçlü siyasi irade ortaya koyuyorlar.