1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çin'in önlenemeyen yükselişi

Kerstin Lohse26 Temmuz 2005

Çin, Asya’da Hindistan ile birlikte diplomaside petrol faktörünü en fazla ön plana çıkaran ülke konumuna geliyor. Dünyanın en kalabalık ülkesi, dış politikasını, petrol ve hammadde ihtiyacına endeksliyor ve bu arada eskiden rakibi olan ülkelere de göz kırpıyor. İki yıl önce göreve gelen Devlet ve Parti Başkanı Hu Jintao, ikinci kez Rusya ve Kazakistan’a resmi ziyarette bulundu.

https://p.dw.com/p/AbcM

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile biraraya gelen Hu Jintao’nun gündemindeki en önemli madde, Sibirya’dan Çin’e uzanacak bir petrol boru hattının inşası konusunda anlaşma sağlanmasıydı. Hu ayrıca, Çinli şirketlerin, Rus petrol holdinglerinde pay sahibi olabilmesi için Moskova’nın yeşil ışık yakmasını hedefliyor.

Pekin'in gözü Orta Asya'da

Pekin yönetimi, giderek Orta Asya’ya verdiği önemi de arttırıyor. Mayıs ayı sonunda Özbekistan ile ortak bir petrol çıkarma projesi konusunda anlaşan Çin, anlaşmanın imzalanmasından iki hafta önce Andican kentindeki protestoların kanlı bir şekilde bastırılmasını görmezden geliyor ve Özbek Devlet Başkanı Kerimov’un, AB, ABD ve BM tarafından yoğun bir şekilde eleştirilmesine rağmen, olayların Özbekistan’ın içişleri olduğunu savunuyordu.

Ancak Çin yönetimi “petrol diplomasisi” teriminin kullanılmasına karşı çıkıyor. Pekin’de bulunan Şinhua Uluslararası Sorunlar Araştırma Merkezi’nden Yang Yuanhua da, resmi çizgiden sapmıyor ve dış politikada ağırlık noktalarının barış, kalkınma ve işbirliği olduğunu vurguluyor. Son yıllarda neredeyse her ülke gibi, Çin’in de, stratejisini, kendi petrol ve enerji ihtiyacına uygun hale getirdiğini belirten Yang Yuanhua, Çin’in, ihtiyacını mümkün olduğu kadar milli kaynaklarından karşılamaya çalıştığını ve buna ek olarak uluslararası pazarlardan yararlandığını kaydediyor. Petrol sorununun, günümüzde uluslararası bir sorun haline geldiğine dikkat çeken araştırma görevlisi, bu yüzden Çin’in uluslararası enerji ortaklıklarına gittiğini, bu yüzden son yıllarda, Çin’in talebini karşılamak ve ülkenin ekonomik büyümesini güvence altına alabilmek için, dünya çapında faaliyet gösteren Çinli şirketlerin sayısının arttığını belirtiyor.

ABD'ye 'askerlerini çek çağrısı'

Öte yandan dört yıl önce Çin’in girişimiyle kurulan ve Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan liderlerini biraraya getiren Şangay İşbirliği Örgütü, ABD’nin Özbekistan ve Kırgızistan’daki üslerini kapatması ve bölgedeki askerlerini geri çekmesi çağrısında bulunuyor. Washington’ın özellikle Özbekistan, Afganistan ve Irak’taki askeri varlığı, Pekin tarafından Orta Asya’daki petrol kaynaklarını ele geçirme stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Çin günümüzde, ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci petrol ithalatçısı. Bugüne kadar petrolünü özellikle Suudi Arabistan, İran ve Umman’dan alan Çin, gelecekte Ortadoğu petrolüne bağımlılığını azaltmak amacıyla gözünü Orta Asya, Rusya, Güney Amerika ve Afrika’ya çeviriyor.

Çin’in dış politikası hep pragmatik nitelikte olmuştur. Ancak son yıllarda enerji ve hammadde arayışının Pekin’in uluslararası platformdaki rotasında ne kadar etkili olduğu gözden kaçmıyor.

Çin petrol satan ülkeleri kolluyor

Pekin yönetiminin geçen Sonbahar'da ABD tarafından Sudan’a ekonomik ambargo uygulanması yönündeki önerisine veto tehdidiyle cevap vermesi de, Çin’in kendine petrol satan ülkeleri kolladığının açık bir kanıtı olarak gösteriliyor. Şangaylı güvenlik uzmanı Şen Dingli, Çin’in dış politikasının giderek daha fazla petrole endeksleneceği kanısında. Şen Dingli, Çin, petrole ihtiyaç duyduğu için, petrol çıkaran tüm ülkelere de iyi davranmak zorunda olduğunu, Sudan’ın da bunlara dahil olduğunu belirtiyor.

Çin’in enerji ihtiyacının, 21. yüzyıldaki jeopolitik dengeleri değiştireceği kesin. Çin, Hindistan ve ABD arasında giderek su yüzüne çıkan rekabetten en kazançlı çıkacak ise, İran gibi gözüküyor. İran, nükleer programı yüzünden Washington’dan yoğun tepki alıyor ve siyasi yalnızlığa itiliyor. Fakat, Pekin şimdiden, ABD, Tahran yönetimine yaptırım uygulamaya kalkarsa bu planları Güvenlik Konseyi’nde veto edeceğinin sinyallerini veriyor.