1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Türkiye’nin üyeliği AB'yi güçlendirir”

Ahmet Günaltay8 Ekim 2013

Mercator-İPM Araştırma Programı’nın ikinci yıl açılış panelinde konuşan Eski Alman Milletvekili ve Ruprecht Polenz, demokratikleşme paketinin Türkiye'nin AB yolunda attığı önemli bir adım olduğunu söyledi.

https://p.dw.com/p/19wJX
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Sabancı Üniversitesi ve Mercator Vakfı arasındaki stratejik ortaklıktan doğan İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) Araştırma Programı-Mercator, ikinci yılına girdi. Türkiye-Almanya ve Türkiye-Avrupa arasındaki akademik, politik ve sosyal bağları güçlendirmeyi hedefleyen ortaklığın amacı, AB/Almanya-Türkiye ilişkileri, iklim değişikliği ve eğitim alanlarında bilimsel araştırma ve uygulamaları politika çalışmaları fırsatı sunuyor. Türkiye ve Almanya ile Türkiye ve AB arasındaki akademik, politik ve sosyal ilişkileri güçlendirmeyi hedefleyen program beş yıllık bir stratejik ortaklık olan İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi- Mercator Vakfı Girişimi 7 Ekim’de İstanbul’da düzenlediği bir etkinlikte, “Avrupa’da Türkiye: Birlikte Yaşamak ve Demokratikleşme” panelinde birçok önemli araştırmacıyı bir araya getirdi.

İPM Direktörü ve Sabancı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Fuat Keyman’ın açılış konuşmasını yaptığı panelin konuşmacılarından İPM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Brooking Enstitüsü Başkanı Kemal Derviş, bugün başta ABD’de olmak üzere dünyanın birçok yerinde şu anda şimdiye dek görülmemiş ölçüde küreselleşmeye karşı reaksiyon ve kutuplaşma olduğunu belirtti. Derviş, “Almanya ise küreselleşmeden en iyi faydalanan ülkelerden biri oldu. Fakat bir yandan da AB’nin yeni bir yapıya çevrilmesini istemedi. Fakat neyse ki kriz, iki Avrupa’nın olacağını gösterdi. Biri daha entegre, federal bir yapıya doğru ilerleyen Euro Bölgesi, diğeri de tam üye ama Euro’ya entegre olmak istemeyen İngiltere’nin olduğu yapı. İşte bu Türkiye’ye yeni bir fırsat sundu. İtalya, Yunanistan ve Fransalı değil, İsveç ve İngiltereli bir Avrupa'ya entegre olabileceğini gördük. Daha gerçekçi hedefler belirlersek, daha samimi bir şekilde bu yöne ilerleriz” dedi.

Türkiye’nin AB’ye entegrasyonunun iki taraf için de önemli olduğunu ifade eden Paris Sosyal Bilimler Akademisi Sosyoloji Profesörü Nilüfer Göle ise “Türkiye’nin AB’ye üyeliği, Türkiye’nin ekonomik olarak güçsüzlüğü ve demokratik ve kültürel anlamda uyumsuzluğu temel argümanları üzerinden karşı çıkılıyordu. Artık bu bakış açısı değişmek zorunda kaldı. Türkiye'de muhafazakâr ve laik kesimi birleştirme önem kazandı. Arap isyanlarını da düşündüğümüzde, bölgede otoriter laik rejimlerin de istenmediği ortaya kondu. Kutuplaşmaya karşın, Türkiye’de, otoriter laikliğin de istenmediği ortaya çıktı” dedi.

Gezi Parkı protestolarının kamusal alanda demokratikleşmenin, birlikte yaşamanın önemini gösterdiğinin altını çizen Göle, “Müslümanların nasıl kendilerini laik Türkiye’ye adapte edecekleri sorusu önemli bir aşama. Kamusal alanı nasıl sadece dini ya da laik olan tek bir normla değil, hepsini kapsayıcı bir normla dolduracağımız sorusu merkezde yer alıyor” dedi.

Symbolbild EU Türkei Beitritt
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

“Demokrasi paketi pratikte de uygulanmalı”

Panelin konuşmacılarından Alman Parlamentosu Eski Milletvekili ve Mercator İPM Kıdemli Araştırmacısı Ruprecht Polenz, Deutsche Welle Türkçe servisine yaptığı açıklamada, 1.3 milyar Çinlinin, 1 milyardan fazla Hintlinin ve ABD’nin bulunduğu 21. Yüzyılın çok kutuplu dünyasında Türkiye'nin bölgede tek başına çıkarlarını izlemek için çok küçük bir ülke olduğunu belirterek, “Türkiye’nin dış politikada İran, Mısır, Suudi Arabistan gibi benzer büyüklükteki diğer bölge ülkelerinin yanında yer almasını tavsiye etmem. Türkiye’nin “Batı’nın bir parçası olmak istiyoruz. NATO üyesiyiz, AB'ye üye olmak istiyoruz” şeklindeki tercihinden vazgeçmemesini dilerim. Batı’nın da bölgedeki çıkarları açısından Türkiye ile dostluğu önemli”

Kopenhag kriterlerine uyumun halen önemli olduğunu belirten Polenz, geçtiğimiz günlerde açıklanan “Demokrasi Paketi'ni şöyle değerlendirdi: “Demokrasi Paketi demokratikleşme, Kopenhag kriterleri yönünde bu anlamda doğru yönde bir adımdır. Fakat söylenenlerin pratikte de uygulanması için atılması gereken adımlar var. AKP hükümetini reformlar konusunda daha istekli görmek isteriz. Ancak adil olmak adına, AKP'den önceki hükümetlerin Türkiye’yi demokratik reformlara taşıma açısından çok başarılı olmadığını söylemeliyim. Umarım Türkiye’nin reformlar anlamında yeni bir momentum yakalar ve bu, Türkiye-AB ilişkilerini hızlandırır. Sık bisiklet kullanan biriyim. Ne derler bilirsiniz, pedal basmazsanız, düşersiniz” dedi.

Avrupa’nın ‘genişleme yorgunluğu' (Enlargement fatigue) içinde olmasının doğal olduğunu belirten Polenz, “Ancak Türkiye bu kulvarda ilerlemeye devam etmeli. Türkiye, birçok nedenle AB ile uyumludur, AB’yi daha güçlü hale getirecektir. Avrupa’nın da Türkiye’den kazanacağı çok şey var. Bir yanda aşırı abartılmış milliyetçilik ve saf İslamcılık uçlarına çekilmekten kurtaracaktır. AB hedefi Türkiye'yi bu kulvarda tutacaktır. Almanya'daki Türkler, Türkiye’nin imajına olumlu katkıda bulunuyor. Entegrasyon konusunda birçok ülkeye kıyasla Almanya’nın iyi yol aldığını düşünüyorum. Bazı sorunlara rağmen, iyi gidiyoruz” dedi.

©Deutsche Welle Türkçe

Kıvanç Özvardar / İSTANBUL

Editör: Ahmet Günaltay