“Türkiye’de İslamlaşma tehlikesi yok”
31 Ekim 2008Frankfurter Allgemeine Zeitung Gazetesi’nin Türkiye muhabiri Rainer Hermann, ”Türk Toplumu Nereye Gidiyor? Türkiye’de Kültür Çatışması” isimli kitabında ülkenin geçirdiği değişimi ele alıyor. Hermann, bu kitapla Alman okuyuculara Türkiye’nin 20 yıl içinde değiştiğini, bir dönüm noktasına ulaştığını anlatmak istediğini söylüyor: “Bu dönüm noktası, Kemalist bir cumhuriyetten, Post-Kemalist cumhuriyete geçildiğini gösteriyor. Ben Türkiye’nin 21. Yüzyılda Avrupa Birliği’nin gösterdiği yönde hayata geçirdiği reformlarla ileriye doğru büyük bir adım attığına inanıyorum. Bu reformlar, ülkenin var olan çeşitliliğini siyasi arenada da görünür kıldı. Siyasi, kültürel ve ekonomik alanda yaşanan bu büyük toplumsal değişimi kitabımda anlatmaya çalıştım.”
Osmanlı'dan alınan meşruluk
1991’den beri İstanbul’da yaşayan Hermann, bu toplumsal değişimin kentleşme ve Anadolu’nun sanayileşmesiyle ortaya çıktığını belirtiyor: “Anadolu’da yaşanan iç göç yüzünden yaşanan kentleşme ve Anadolu’nun sanayileşmesi ile yeni bir orta sınıf oluştu. Bu yeni sınıf, İstanbul, Ankara gibi kentlerde yaşayan elit kesime adeta meydan okuyarak bir karşı model yarattı. Bu sınıf meşruluğunu, Kemalist ilkelerden çok Osmanlı’dan alıyor.”
Ekonomist ve İslam bilimleri uzmanı Hermann, bu yeni orta sınıfın, eski Başbakan Turgut Özal döneminde başlatılan ekonomik liberalleşme ile geliştiğini dile getiriyor. Hermann, bu liberallik sayesinde Ankara’nın desteğine muhtaç olmadan Avrupa’ya ihracat yapabilen iş adamlarının yetiştiğini söylüyor: “Bu kişiler, modern Müslümanlar; dışarıya dönük ve laikler. Zira siyaseti dinden ayırıyorlar. Ancak dini, kendi değer sistemlerinin temelinde görüyorlar. Bu da onları kentli elitlerden farklı kılıyor.”
Farklı hayat tarzları yaşanıyor
Hermann, ”Türk toplumu nereye gidiyor?” başlığını taşıyan kitabında, Türkiye’de mücadelenin, laiklik ile siyasi İslam arasında değil, farklı hayat tarzları arasında yaşandığını ifade ediyor: “Toplumsal bir çatışma söz konusu, yaşam tarzlarında da kendini gösteriyor, iki farklı hayat biçimi, dünya görüşü karşı karşıya geliyor. Kentli elitler dindar değil, dini dogmatik, batıl gibi sıfatlarla özdeşleştiriyorlar. Diğer yandan, toplumun bugüne kadar sessiz kalan ama AK Parti ile kendi çıkarlarını ifade eden bir parti bulan çoğunluğu oluşturan kesimi var. Bu insanlar ise dindar ve İslam’ın günlük hayatta yer almasını istiyorlar.”
Hermann, Türk toplumun farklı kesimleri arasında yaşanan bu mücadelenin önümüzdeki dönemde de devam edeceğine inanıyor. Ancak Hermann, İstanbul'da yaşayan yabancı bir gazeteci olarak Türkiye’de İslamlaşma tehlikesi görmediğini dile getiriyor. Ama Türkiye’deki Kemalist kesimin bu yöndeki kaygılarını da anladığını belirtiyor.