1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye füze kalkanını "sessiz" izliyor

Ayhan Şimşek / DW16 Mart 2007

Amerika Birleşik Devletleri’nin Doğu Avrupa’da kurmayı planladığı “füze kalkanı” Rusya’nın sert tepkisine neden olurken, Avrupa Birliği ve NATO içinde tartışma yarattı. Ancak Ankara bugüne dek tartışmaları arka planda kalarak izlemeyi tercih etti. DW’den Ayhan Şimşek’in haberi...

https://p.dw.com/p/AZSe
ABD, Doğu Avrupa'ya füze kalkanı kurmayı planlıyor.
ABD, Doğu Avrupa'ya füze kalkanı kurmayı planlıyor.Fotoğraf: AP

Amerika Birleşik Devletleri, Rusya’nın büyük tepkisine karşın Doğu Avrupa’da kurmayı planladığı “füze kalkanı” projesini ileri aşamaya taşıyor. Washington’un planı gelecek 5 yıl içerisinde operasyonel hale gelecek şekilde Polonya’ya 10 füze savunma sistemi yerleştirmek ve Çek Cumhuriyeti’nde de radar istasyonu inşa etmek. Amerikan yönetimi, füze kalkanının bir başka ayağını da Kafkasya’da kurmak istiyor. Burada adı geçen ülkeler ise Azerbaycan ve Gürcistan.

NATO ve ABD kaynaklarına göre füze kalkanı projesi şu aşamada Avrupa'nın büyük bir bölümünü koruma altına alıyor, ancak kıtanın güneydoğusu korumadan yararlanamıyor. Türkiye ve Yunanistan ile Bulgaristan ve Romanya’nın büyük bölümü mevcut planlarda bu korumanın dışında kalıyor.

NATO üyesi Türkiye, tartışmaları sessiz ama yakından izlemeyi sürdürüyor. Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. Mustafa Kibaroğlu, ABD’nin füze kalkanı konusunda bir dönem Türkiye’den beklentileri olduğunu, projenin özellikle 1999 - 2000 yıllarında Türk-Amerikan siyasi, askeri ve akademik çevrelerinde yoğun bir şekilde tartışıldığını kaydediyor.

“Güven bunalımı”

Kibaroğlu’na göre, bugün bu konuda benzer yoğunlukta bir tartışmanın yapılmamasının en önemli nedeni, Türk-Amerikan ilişkilerinde Irak işgali sürecinde başlayan “güven bunalımının sürmesi”. Bu bunalımın sonucu olarak Türkiye, ABD’nin Karadeniz’de aktif olmasına da sıcak bakmıyor ve iki ülke, aralarındaki müttefiklik ilişkisine karşın, orta ve uzun vadeli stratejik planlarda temkinli davranıyor.

Doç. Dr. Kibaroğlu, bu çerçevede Türkiye ile Polonya ve Çek Cumhuriyeti arasındaki önemli bir farkı şöyle ifade ediyor: “Bugün ABD topraklarını ya onun müttefiklerini, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere dışında füze yeteneği ile vurabilecek ülke yok. Bunlar da en azından ABD ile bugünkü konjonktürde düşman konumunda değiller. Bu füzeler gelecekte, İran ya da Kuzey Kore’den ve benzeri ülkelerden, 2500, 5000 km, daha uzun menzilli füzeler geliştirmesi durumunda gelebilecek tehdide göre öngörü olarak hazırlanıyor. Dolayısıyla bu coğrafi konumlarda olan ülkelerin dost ülkeler ve gelecekte de dost olacak ülkeler olması çok önemli.Çek Cumhuriyeti, Polonya böyle bir coğrafi konum arzettikleri için ABD açısından önemli.

Konunun diğer bir boyutu daha olduğunu söyleyen Kibaroğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: “AB’ye son 10 yılda üye olan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin, Komünist sistemden çıktıktan sonra, Rusya’nın hem askeri hem ekonomik gücünü pekistirmesi nedeniyle geleceğe yönelik çok ciddi endişeleri devam ediyor. Ve AB’nin bir savunma güvenlik kimliğini olusturmadığının farkında oldukları için gelecekte de ABD’nin sağlayacağı caydırıcılık ya da vereceği güvencelere bağlı olarak kendilerini güvende hissedeceklerini düşünüyorlar. “

“Türkiye vazgeçilmez değil”

Kibaroğlu, ABD’nin füze kalkanı projesi için Türkiye’nin “vazgeçilmez” bir ülke olmadığını, Amerikan yönetimi açısından Azerbaycan’ın da önemli bir seçenek olduğunu vurgularken, Türkiye’ye yönelik füze tehdidi konusunda da şunları dile getirdi:

“Bugün Türkiye için bir füze tehdidi yok demek mümkün değildir. Çünkü çevremizdeki bir çok ülkede, menzilleri hemen Türkiye topraklarının tümüne ulaşabilen füzeler vardır hem bunların üzerine kimyasal hatta nükleer başlık takılabilecek yetenekler vardır. Türkiye orta ve uzun vadede böyle bir tehdide açık bir ülkedir. Bu sebeple hava savunma sistemlerine sahip olması tercih edilir. Ancak tabii sonuç itibariyle ancak hava savunma sistemleri ile caydırıcılık sağlanmaz ya da füze tehdidi bertaraf edilmez. Buna karşılık hava gücünün de, uzun menzilli, derin ve isabetli vuruş yeteneği olan hava gücüne de sahip olması gerekir. Bunun ikisinin birlikte gitmesi gerekir. Biri diğerinin yerini tutmaz. Türkiye ABD ile füze kalkanı projesinde isbirliğine gidecekse, hava gücünü geliştirecek önlemleri de almalıdır.”