1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'ye Alman sistemi önerisi

7 Ağustos 2013

Yüzde 10'luk seçim barajı, Türkiye'de demokratikleşme ile ilgili tartışmaların başında geliyor. İstanbul Kültür Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Burak Cop, Türkiye’de Almanya’daki gibi karma sistem uygulanmasından yana.

https://p.dw.com/p/19KmK
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Türkiye’de anayasa yapım çalışmaları ve çözüm süreciyle paralel ilerleyen seçim sistemi tartışmaları, yerel seçimlerin de yaklaşmasıyla daha fazla gündeme geliyor. Anayasa görüşmelerinin iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) başkanlık sistemi önerisi nedeniyle tıkanması, gözleri %10'luk ulusal seçim barajına çevirdi. Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) barajın düşürülmesini isterken, hükümetin bu konuda bir çalışması bulunmadığı ifade ediliyor. Ancak AKP bir yandan da seçim öncesi “Demokratikleşme Paketi” öneriyor, Türkiye milletvekilliği ve daraltılmış bölge modellerinin hayata geçirilmesi düşünülüyor.

Olası seçim reformlarını ve etkilerini, doktora tezini Türkiye'deki seçim sistemlerinin evrimi üzerine yazan İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burak Cop’la konuştuk.

Yrd. Doç. Dr. Burak Cop
Yrd. Doç. Dr. Burak CopFotoğraf: Burak Cop

DW: Başbakan Erdoğan seçim barajı konusundaki soruları AKP'nin son kongresinde açıklanan 63 maddelik manifestoyu işaret ederek cevapladı. Buna göre, seçim barajında nasıl bir değişim söz konusu olabilir?

Cop: Manifesto, muğlâk ifadelerle de olsa, seçim sisteminin demokratikleşmesini öngörüyor. Manifestonun 6. maddesi siyasete katılımın önündeki engellerin kaldırılması, 7. maddesi seçimlerle ilgili mevzuatın toptan gözden geçirilmesi, 8. maddesi ise temsilde adaletin sağlanması için önlemler alınması hakkında. Seçim sisteminin daha adil hale getirilmesini en açık biçimde vaat eden de bu sonuncusu.

Buna karşılık Erdoğan 26 Temmuz'da yaptığı açıklamada barajı düşürmenin gündemlerinde olmadığını, zaten barajı getirenin de kendileri olmadığını, baraj kalkarsa ülkeyi koalisyonların yöneteceğini ve bunun da istikrarsızlık getireceğini söyledi. O manifesto ile Erdoğan'ın son açıklamaları net bir şekilde çelişiyor. Görünen o ki ya mevcut sistem devam edecek, ya da barajı 2 veya 3 puan aşağı çekip seçim çevrelerini küçültecek bir sistemi getirmeye çalışacaklar. Bu sonuncusu bir sahte reform. Hatta anti-reform.

DW: Seçim çevrelerinin daraltılması ne anlama geliyor?

Cop: Seçim çevrelerinin daraltılması, İstanbul 3. bölgede 30 vekil seçilmesi yerine her birinden 5 vekilin seçileceği 6 bölgenin oluşturulması manasına geliyor. Bu durum en çok oy alan partinin şimdikinden daha çok milletvekili kazanması, diğer partilerinse temsilde adaletten büsbütün mahrum kalması anlamına gelir. Bölgesel oy konsantrasyonu yüksek olduğu için BDP'nin işine yarayabilir böylesi bir düzenleme. Ancak ona da yaramasın diye barajın sadece birkaç puan düşürülmesi düşünülüyor.

DW: Bu değişiklik seçimleri nasıl etkiler?

Cop: Bu, birinci partiyi kayırır. Derdimiz demokratikleşmekse çaremiz bu değil. AKP veya birinci gelecek parti hangisiyse aldığı oyla şimdikinden daha fazla vekil çıkaracaktır. Aslında mevcut sistem de yurt genelinde birinci gelen partinin, oy oranından daha yüksek bir oranda milletvekili kazanmasını sağlıyor. AKP oyların yüzde 50'siyle TBMM'deki sandalyelerin yüzde 60'ından fazlasını elde etti. Daraltılmış bölge sistemi uygulansaydı bu oran yüzde 70'e dayanacaktı.

Daraltılmış bölge CHP ve MHP'ye pahalıya patlar. CHP Konya, Kayseri gibi şehirlerden hâlâ vekil çıkartabiliyor, o sistemle artık çıkartamaz hale gelir. MHP ise oyunun yüksek olmadığı ama gene de birkaç vekil çıkartabildiği İstanbul, İzmir gibi metropollerde büyük kayba uğrar. Hatta CHP'den daha çok zararı MHP görür.

DW: Bağımsız adaylar bu değişikliklerden nasıl etkilenir?

Cop: BDP, çok güçlü olduğu Kürt illerinde bu değişlikten pek etkilenmez. Hatta baraj yüzde 5 seviyesine gerilerse kârlı bile çıkar. Ancak Türkiye'nin batısından milletvekili çıkarması çok zorlaşır, imkânsıza yakın hale gelir.

DW: Hükümetin barajı koruyup ek tedbirlerle temsilde adaleti geliştirme söylemini nasıl buluyorsunuz?

Cop: Teorik ihtimaller evreninde barajı koruyup temsilde adaleti güçlendirmek mümkün. Örneğin Almanya'da yüzde 5 baraj var, ama tek vekilin seçildiği dar bölgelerden en az 3'ünde birinci gelen parti yurt genelinde barajı geçmiş sayılıyor. İsveç'te de buna benzer bir telafi mekanizması var.

DW: Sizin sisteme ilişkin önerileriniz nelerdir?

Cop: Barajın tamamen kalkması ve toplam milletvekili sayısının 650 olması, 400 vekilin şimdiki büyüklükteki seçim çevrelerinden gelmesi, 250 vekilin ise İngiliz tipi tek sandalyeli dar bölgelerden seçilmesi. Yani karma sistem, Almanya'da uygulanan gibi. Eğer temsilde adalet iyice artsın diyorsanız, bu 250 kişi partilerin yurt genelindeki oyu oranında ulusal bir seçim çevresinden de seçilebilir. Yani yüzde 0,4 oyu olan partiye bir milletvekili, 0,8 oyu olan partiye iki vekil verilir gibi. Ayrıca vekil başına düşen seçmen sayısında hâlihazırdaki dengesizliğin, yani küçük şehirlerin büyük şehirlere nazaran daha fazla temsil edilmesinin önüne geçilmelidir.

© Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Canberk Beygova

Editör: Başak Özay