1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

OP: Ayrımcılık anayasaya da değerlerimize de aykırı

11 Aralık 2019

Evini yabancı uyruklulara kiralamak istemeyen ev sahibiyle ilgili mahkeme kararı ve ABD’de Başkan Donald Trump’ın azil süreci, bugünkü Alman basınında öne çıkan konular arasında.

https://p.dw.com/p/3UZpq
Fotoğraf: picture-alliance/Bildagentur-online

11.12.2019 - Alman basınından özetler

Almanya’nın Augsburg kentinde dairesini yabancı uyruklulara kiralamak istemeyen ve bunu verdiği ilanda "sadece Alman"a ibaresiyle ifade eden ev sahibine yönelik davanın sonucu Alman basınında geniş yer alıyor. Afrikalı kiracı adayı açtığı davayı kazanmış, mahkeme ev sahibini bin euro tazminat ödemeye mahkum etmişti.

Marburg kentinde yayımlanan Oberhessische Presse gazetesinin yorumu şöyle:

"Bir kişinin 'sadece' evini 'yabancılara' kiralamak istememesi nedeniyle bin euro para cezasına çarptırılması bazıları için anlaşılması oldukça zor bir durum. Halbuki mahkeme sadece anayasanın üçüncü maddesini uygulamış oldu: Hiç kimse cinsiyeti, kökeni, ırkı, dili, memleketi, soyu, inancı, dini ya da siyasi görüşleri nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakılamaz ya da avantaj elde edemez. 14’üncü madde ise mal-mülk varlığının yükümlülük getirdiğini, kullanımının aynı zamanda kamu yararına hizmet etmesi gerektiğini ifade ediyor. Yani yabancı, yabancı görünümlü, eşcinsel olsun ya da Müslüman veya Budist inanca sahip olsun, insanların kiracı adayı olarak doğrudan devre dışı bırakılması önemsiz denebilecek bir durum değil. Bu, anayasaya da değerlerimize de aykırıdır."

Nürnberger Nachrichten gazetesinin bu konudaki yorumu ise şöyle:

"Gündelik hayatta insanların dini inancı ya da kökeni nedeniyle ayrımcılığa maruz kalması giderek toplumun içine nüfuz ediyor. Augsburg’daki vakada ev sahibi insan onurunu küçük gören tavrından o kadar emindi ki, bunu utanmadan verdiği ilana da yazdı. Ayrımcılığın bu kadar açık bir şekilde ifade edilmediği durumlarda da ev arayan pek çok yabancı görünümlü kişiye kapının gösterildiğini biliyoruz. Ev sahibinin şimdi mahkum edildiği bin euroluk para cezası büyük bir miktar değil. Yargının verdiği işaretin gücü daha büyük. Aksi, hukukun çöküşü anlamına gelirdi. Bu tür bir karar için dünkü 10 Aralık İnsan Hakları Gününden daha uygun bir gün olamazdı."

ABD’de muhalefetteki Demokratların Başkan Donald Trump’a yönelik başlattıkları azil süreciyle ilgili tartışmalar da sürüyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung’un yorumu şöyle:

"Sonunda Trump’ın Senato’da aklanması söz konusu olabilir. Senato’da Cumhuriyetçiler çoğunluğu elinde bulunduruyor ve Cumhuriyetçi senatörler muhaliften ziyade Trump’ın tebaası gibi. Ancak ön soruşturmalarda ortaya çıkanlardan sonra bu sürecin anayasaya uygun bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. Hiç kimse yasaların üzerinde değildir. Bunun siyasi iklim açısından ne anlam ifade ettiği başka bir konu. Kasım 2020’deki başkanlık seçimleri ve Trump’ın azil süreci gibi her ikisi de yeterince dramatik iki zorlu konu bir araya geliyor. Bu, Amerikan siyasetinde büyük heyecana yol açacak ve kutuplaşmayı daha da derinleştirecektir. Amerikan demokrasisini zor bir dönem bekliyor."

Süddeutsche Zeitung’un yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

"Azil süreci aslında Demokratların seçim kampanyalarının üzerinde bir fırtına bulutu gibi asılı duruyor. Bu bulut ne kadar çabuk dağılırsa o kadar iyi. İntikam arzusuyla yanıp tutuşan blokajcılar olmadıklarını göstermek için Demokratlar şimdi Trump’ın Kanada ve Meksika ile yeni ticaret anlaşmasını bile onaylıyor. Böylece Amerika için azledilecek kadar tehlikeli diye tanımladıkları bir adama zafer kazandırıyorlar. Çok farklı bir mantık."

DW/BK,JD
© Deutsche Welle Türkçe