1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Müjdenin unutturamadıkları…

21 Ağustos 2020

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karadeniz’de 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervi bulunduğunu açıkladı. Banu Güven DW Türkçe yazısında “Toplumun acilen duyması gereken müjdeler ise farklı” diyor.

https://p.dw.com/p/3hJzs
Fotoğraf: Reuters/Y. Isik

Cuma gününe Türkiye'deki çoğu Müslüman'ın adını sanını bilmediği Kariye Müzesi'nin tekrar cami olarak ibadete açılması "müjdesiyle” başlayan iktidar, öğleden sonra asıl müjdeyi, "doğal gaz” müjdesini verdi. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, halkla ilişkiler gereği Fatih sondaj gemisine uçup, açıklamasını orada yaptı. Kayınpederini hatırlatan bir üslupla: "Türkiye enerji ve sondaj faaliyetleri ‘noktasında' bu yeni dönemin inşallah yıldızı olacak” dedi ve Necip Fazıl'dan iki mısra ekleyiverdi:

"Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes,

Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es!”

Karadeniz'de 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervi bulunması Türkiye'nin enerji ihtiyacında dışarıya bağımlılığını en azından bir süre ortadan kaldırması açısından önemli, ama bu kadar çok hamaset kaldıracak bir müjde değil.

 Banu Güven
Banu GüvenFotoğraf: Privat

Çünkü aslında bu miktar tam bağımsızlığa izin vermiyor. Memleketin doğalgaz tüketim ihtiyacını 6 yıl karşılayacak bir rezervden söz ediliyor. Gazın kullanıma girebileceği tarih de, yine iktidarın sevdiği bir tarih olan 2023. Bu süre içinde Karadeniz'de başka rezervlere ulaşılması da söz konusu olabilir tabii. Akdeniz'de yürütülen agresif politikadan da bu süre içinde bir sonuç alınması Erdoğan iktidarının büyük hayalini tamamlayacak unsurlardan. Erdoğan sadece enerjide değil, savunma sanayiinde de bağımsızlaşmak, dolayısıyla iyice bağımsız bir dış politika izlemek hayalinde. Böyle olunca, hak ihlalleriymiş, sözleşmelerden doğan uluslararası yükümlülüklerin hiçe sayılmasıymış, antidemokratik uygulamalarmış; kimsenin kendisine karışamayacağını düşünüyor. Ama bunun için bir de ekonominin bağımsız olması gerekiyor. Damat Berat Albayrak "Bugün potansiyelle birlikte cari açığı değil, cari fazlayı, döviz fazlasını konuşacağımız yeni bir dönemin başladığını şu son saat içerisindeki bilgilendirmelerle görmüş oldum” dedi, ama belli ki iyi göremedi. Doğalgaz rezervi Türkiye'nin ithalat ihtiyacında yüzde 6,5'luk bir kalemi bir süreliğine karşılayabilir. Bu da cari açığı fazlaya çevirebilecek bir miktar değil.

Ayrıca Albayrak'ın yumruğunu kaldırıp devrimci olduğunu iddia ettiği ekonomi yönetimi, varlığını neo-liberalizme borçlu. Erdoğan hükümetinin verdiği bütün müjdeleri üst üste koy, ekonominin AKP döneminde girdiği açmazdan memleketi çıkarmaya yetmiyor.

Cuma müjdelerinden sonra dolar bir türlü inmedi, hatta Erdoğan'ın açıklamasından hemen sonra 7,21 TL'den 7,35 TL'ye kadar yükseldi.  Yabancı yatırımcı her açıklamasında bağımsızlık mesajı veren otoriter bir lidere güvenemiyor olabilir mi?

TL değer kaybediyor, yatırımcı gelmiyor, anketler de halkın çoğunluğunun cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden memnun olmadığını gösteriyor. Metropoll'ün 18 - 23 Temmuz arasında 28 ilde 1350 kişi ile yaptığı Halkın Nabzı araştırmasına bakalım. Sonuçlar Beştepe'yi tedirgin edecek türden. Türkiye'de halkın yüzde 62'si bu sisteme geçişle beraber geçim şartlarının ve refah seviyesinin kötü etkilendiği görüşünde. Doların henüz 7 TL'nin altında olduğu dönemde yapılan araştırmada soru sorulanların sadece yüzde 30'u geçim şartları ve refah seviyesi iyileşti demiş. Yüzde 8,7 bu soruya, bir ihtimal çekindiği için, cevap vermek istememiş.

Aynı kamuoyu yoklamasına göre, halkın yüzde 58,2'si cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminine geçişle beraber geleceğe güveninin olumsuz yönde etkilendiğini söylüyor. Burada yüzde 9,2 fikrini belirtmezken, yüzde 32,6 Erdoğan'ın sisteminin geleceğe dair güven verdiği görüşünde.

İktİdarın müjde ihtiyacı

Erdoğan da kendi yaptırdığı anketlerin sonuçlarından biliyordur. O sonuçlar Erdoğan'ın 2023'te yapılacak seçimlerde kazanamayabileceğine işaret ediyor. O da bu yüzden içeride coşku yaratabilecek ne varsa yapıyor. Çatışmacı bir dış politika da buna dahil. Sona saklanan kozlarını da tek tek çıkarıyor. Ayasofya'yı camiye çevirmek gibi. Sonra Kariye'yi. 1954'te müze olan ve bugün yine cami olmasıyla ilgili kamuoyunda aslında bir talep bulunmayan Kariye, AKP'nin fetih politikasında yeni bir adım daha olarak algılanabilir sadece. Burada da verilen mesajın İstanbul'un alınmasından 567 yıl sonra hala daha Bizans'ı ve Batı'yı yenmek olması, seçmende bununla prim yapılmaya çalışılması acıklı bir durum. Kültürel mirasa siyasi İslamcı amaçlarla el koyulması fetih anlayışının AKP dönemindeki devamı. İktidardan bunun gibi 2023 kaygılı bir takım müjdeler daha duyacağız muhtemelen.

Asıl müjde ihtiyacı

Toplumun acilen duyması gereken müjdeler ise farklı.

Kadın cinayetlerini durdurabilecek, tecavüzcü katillerin elini kolunu sallayarak dolaşmasını engelleyecek politika ve mekanizmaların oluşturulması birinci sırada geliyor.

İşkencenin bitmesi de öyle.

İnsanların siyasi saiklerle keyfi şekilde hapsedilmemesi, hayatlarının gasp edilmemesi de çok duymak isteyeceğimiz bir müjde.

Doğal ve kültürel mirasa saygı duyulması hakeza. Gerçi Hasankeyf'i  sulara gömmüş bir iktidardan bunu beklemek de diğerlerini beklemek gibi saflık olur.

Bu liste uzar, yerimiz sınırlı.

Son olarak memleketteki koronavirüs salgını tablosu ile sağlık çalışanları ve doktorların durumuna dikkat çekmek isterim.

Erdoğan doğalgaz müjdesi verirken, Türkiye Tabipleri Birliği (TTB) çalışma koşullarına dayanamayıp emekliliğini isteyen ya da istifa eden hekimlere dair açıklama yapıyordu. Hekimler "Manevi olarak çöktük, tükendik” diyorlar. Düşük maaşlarlardan, komik performans ödemelerine mahkum olmaktan şikayetçiler. Koronavirüs salgınında hastalanmak ya da ölmek istemiyorlar ve uyarıyorlar. TTB'nin tespitine göre gerçek aktif vaka sayısı Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı sayının 10 kat üzerinde, yani 110 bin civarında.

Erdoğan'ın deyimiyle "karşı karşıya bırakıldığımız” şey, mukaddes bir müjdeden ziyade bunlar işte.

Banu Güven

© Deutsche Welle Türkçe