1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kaşıkçı soruşturmasında soru işaretleri

16 Kasım 2018

Bulunmayan bir ceset, soruşturulamayan iddialar, hukuken ve tıbben onaylanmamış bir ölüm için cenaze töreni. İstanbul’da yürütülen Kaşıkçı soruşturmasından beklentiler azalırken Ankara uluslararası soruşturma istiyor.

https://p.dw.com/p/38OlW
Fotoğraf: Getty Images/C. McGrath

Cesedi bulunamayan Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı için İstanbul ve Mekke’nin  yanı sıra Londra, Paris, Washington gibi dünyanın birçok kentinde Cuma günü cenaze törenleri düzenlendi. Suudi Arabistan’daki cenaze törenine yakınları katıldı, diğer ülkelerdeki cenaze töreninde de Kaşıkçı’ya destek veren çevreler onun için namaz kıldı. Kaşıkçı'nın cesedi bulunamazken İstanbul'daki soruşturmadan beklentiler ise giderek azalıyor.

12 Kasım Salı günü Paris ziyareti dönüşünde Türk gazetecilere Kaşıkçı cinayeti ile ilgili açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kez daha, cinayetin planlı olduğunu, öldürme emrinin Suudi Arabistan’daki üst makamlardan geldiğini ve Riyad’dan olayın aydınlatılmasını beklediklerini söylemişti. Erdoğan’ın açıklamalarından iki gün sonra da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti konusunda "Bulunduğumuz aşamada artık uluslararası soruşturmanın şart olduğunu görüyoruz" açıklaması yaparak Kaşıkçı soruşturmasının uluslararası arenaya taşınması gerektiğini vurguladı.

Uluslararası soruşturma mümkün mü?

Peki Kaşıkçı soruşturmasının hukuken uluslararası boyuta kavuşması mümkün mü?

DW Türkçe’ye konuşan eski İstanbul Barosu başkanlarından avukat Turgut Kazan’a göre, şu aşamada soruşturmayı yürütecek uluslararası komisyonun nasıl ve kimler tarafından oluşturulacağı konusunda Türk tarafının da bir fikri yok. Türkiye’nin cinayetle bağlantılı olduğu tahmin edilen kişilerin ülkeyi terk etmesinden sonra harekete geçtiğine işaret eden Kazan, “Bu cinayete ilişkin yapılan soruşturmalarda güvenilir adımlar atılması gerekiyor. Ancak şu ana kadar bunu görebilmiş değiliz” diye konuşuyor.

İstanbul'da Kaşıkçı için gıyabında cenaze töreni
İstanbul'da Kaşıkçı için gıyabında cenaze töreni Fotoğraf: Reuters/M. Sezer

"Konsolosluk yetkilileri tutuklanabilirdi”

Suçlu olduğu iddia edilen Suudi konsolosluk yetkililerinin Türkiye’yi terk etmesine izin verilmesinin ‘dokunulmazlık zırhı’ ile açıklanamayacağının altını çizen Turgut Kazan, 1963 tarihli Viyana Sözleşmesi’nin konsolosluklara büyükelçiliklere nazaran daha sınırlı ayrıcalıklar verdiğine işaret ediyor.

Türkiye’nin de imzacısı olduğu Viyana Sözleşmesi uyarınca, konsolosluk görevlileri insan haklarına ağır darbe vuran bir suç işlemeleri halinde, bulundukları ülke tarafından tutuklanıp yargılanabiliyor.

1991 yılında Türkiye'nin Irak Başkonsolosluğu önünde eylem yapan 2 Türkmenin konsolosluk binasından açılan ateş sonucu öldürüldüğünü hatırlatan Avukat Kazan, “Bu iki konsolosluk yetkilisi Türk makamlar tarafından tutuklanarak yargılandı ve işledikleri suçtan ötürü önce idam sonra ise hapis cezası aldı. Türkiye, bu olayda da aynı hız ve kararlılıkla hareket etmeliydi” değerlendirmesinde bulunuyor.

Kaşıkçı’nın cesedine ne oldu?

Bugüne kadar Kaşıkçı’nın öldürülmesi sonrasında cesedinin neden bulunamadığına ilişkin pek çok iddia ortaya atıldı ve atılmaya devam ediyor.

Türk tarafında oluşan yaygın kanaat, Kaşıkçı’nın öldürüldükten sonra bedeninin parçalara bölündüğü ve bu parçaların kimyasal bir sıvı içinde eritilip yok edildiği yönünde.

Suudi tarafı ise Kaşıkçı'nın cesedinin konsoloslukta parçalandığını ve cesedin konsolosluk dışında bir işbirlikçiye teslim edildiğini öne sürüyor. Suudi Savcı Yardımcısı El Şalan da konuya ilişkin yaptığı açıklamada, cesede ait parçaların nerede olduğunu bilmediklerini söyledi.

DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nadir Arıcan, "Ben cesedin bir kimyasalla eritilip yok edildiği fikrini pek mantıklı bulmuyorum. Toprağa gömülmüş ya da suya atılmış da olabilir. Bu konuda 100 farklı senaryo üretilebilir” diyor.

Arıcan, Kaşıkçı cinayetine ilişkin soruşturmayı “saçma sapan bir soruşturma” sözleri ile eleştiriyor. Birleşmiş Milletler’in 1991 yılında yayınladığı “Minnesota Protokolü” ile tüm üye ülkelere yargısız infaz iddialarına ilişkin bağımsız bir soruşturma komisyonu kurulması zorunluluğu getirdiğine işaret eden Prof. Arıcan, “Ama ne yazık ki cinayetin üzerinden 1,5 ay geçmesine rağmen Türkiye’de böyle bir komisyon kurulmadı” diye konuşuyor.

Buna rağmen Türkiye’nin şu an uluslararası bir komisyon talep etmesinin olumlu bir adım olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Arıcan, “Bugüne kadar Türkiye ve Suudi Arabistan tarafından yürütülen soruşturmalar açık, şeffaf ve bağımsız isimlerin yürüttüğü soruşturmalar olmadı. Dolayısıyla bu şekilde, Kaşıkçı soruşturmasının bir yere varacağını düşünmüyorum” diye konuşuyor.

Aram Ekin Duran / İstanbul

© Deutsche Welle Türkçe