1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kadınlar haklarını arıyor

Ulrike Mast-Kirschning / DW8 Mart 2005

8 Mart Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde, Pekin’de 10 yıl önce yapılan Kadın Konferansı’nda alınan kararlar BM’de devam eden “Pekin+10” adlı toplantılarda tartışılıyor. Pekin’de yapılan konferansın ardından geçen 10 yılda gelinen noktayı DW’den Ulrike Mast-Kirschning değerlendirdi...

https://p.dw.com/p/Aavf
Dünya kadınları, BM'de yapılan konferansta haklarını tartışıyor...
Dünya kadınları, BM'de yapılan konferansta haklarını tartışıyor...Fotoğraf: AP

Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar”. İnsan hakları Evrensel Bildirgesi’nin birinci maddesi böyle diyor, ama genç kızlar ve kadınların gerçekliği bundan çok farklı. Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, baskı ve şiddete maruz kalıyorlar: Dayak yiyorlar, tecavüze uğruyorlar, eğitimde, meslek yaşamında iş bulmada ya da mülk edinmede ikinci planda kalıyorlar.

Kız çocuklarının daha az değerli olduğu için yeterince beslenmemeleri bile söz konusu. Yoksulluk, batılı endüstri ülkeleri ya da kalkınmakta olan ülkelerde en fazla kadınları vuruyor. Politik katılımları çoğunlukla düşük ve bu da kadın haklarının, insan hakkı olarak korunması ya da korunmamasında etkili oluyor.

İlerlemeler de sağlandı

Kuşkusuz tablo tamamen karanlık değil, kadınların mücadelesinin başarılı olduğu alanlar da var. Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, BM üyeleri için bağlayıcı ve kadınların BM CEDAW Komitesi’ne bireysel başvuru hakkı var. CEDAW Komitesi, 25 yıldır birçok ülkede kadınların durumlarını kontrol ediyor, ayrımcılığın yasal ve hukuksal düzeyde kaldırılması için mücadele veriyor, iktidarları imza attıkları sözleşmeyi uygulamaya zorluyor.

Ayrıca BM, kadın haklarının korunmasına ilişkin 12 sözleşmeyi kabul etti. Kadınların politik uzlaşmazlıkların çözümüne ya da barış süreçlerine katılımını, bu konuda desteklenmeleri öneriliyor. BM örgütleri, tüm raporları toplumsal cinsiyet süzgecinden geçirerek yayınlıyorlar. Böylece kadınların durumu daha iyi anlaşılıyor. Tüm bunlar olumlu süreçler.

“Kadın hakları insan haklarıdır”

Pekin’de 10 yıl önce BM’nin dördüncü Kadın Konferansı’nda alınan, “Kadın Hakları İnsan Haklarıdır” kararı da çok olumlu idi. Bu çerçevede üye ülkelere kadın - erkek eşitliğinin tüm düzeylerde gözetilmesi ve öncelikli politika olarak benimsenmesi görevi verildi. BM Kadın Komisyonu’nun topladığı konferansta, şu günlerde çıkarılan bilanço ise hiç de olumlu değil. Ataerkil toplumların değer yapılarının uluslararası sözleşmelernden çok daha güçlü olduğu görülüyor.

Vatikan’dan Washington’a, Riyad ya da İslamabad’a uzanan ataerkil ittifak kadın haklarına saldırıyı sürdürüyor. Kadınların vücutları üzerindeki karar hakkı, hamile kalma ya da kürtaj hakkı ellerinden alınmak isteniyor. Gittikçe artan militarizm, dini, etnik ya da milliyetçi köktencilikler, eşitliğin önünde yükselen engeller. Üstelik bunların çoğu, liberalleşen ve küreselleşen ekonominin sonucu.

Neler yapılmalı?

Bu durumda kadınların, haklarını elde ettirmek için oluşturdukları bağlantıları, stratejik ortaklığa dönüştürme zamanı geldi. Ulusal ya da uluslararası düzeyde politikada daha fazla söz sahibi olmamız gerekiyor. New York’taki toplantıya katılan kadın örgütleri, eşitlit politikasından geri adım atmamalı, konunun dünya gündeminde kalması için ellerinden geleni yapmalılar.

BM reformları çerçevesinde, kadınların dünya forumundaki konumu güçlendirilmeli. İnsan Hakları Komisyonunda, kadın hakları çalışmaları arttırılmalı. Kadın haklarının insan hakları olduğunu kabul eden BM, kadınların günün birinde eşit haklara sahip olmasında merkezi sorumluluk sahibi olduğunu unutmamalı.