1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

James Bond filmi gerçek oldu

Jürgen Döschner2 Eylül 2008

1999 yılında gösterime giren ve Kafkaslar’ı konu alan ‘Dünya Yetmez’ filmi gerçek oldu. Gürcistan’da ajanlar cirit atıyor, bölgede ABD ile Rusya arasında büyük bir güç mücadelesi yaşanıyor. Jürgen Döschner’in haberi

https://p.dw.com/p/FAA4
Dünya Yetmez ve Başka Gün Öl filmlerinde James Bond'u, Pierce Brosnan canlandırdı.
Dünya Yetmez ve Başka Gün Öl filmlerinde James Bond'u, Pierce Brosnan canlandırdı.Fotoğraf: Presse

Soğuk Savaş döneminde Berlin ya da Viyana neyse, günümüzde Tiflis o. Gürcü metropolü ajanlar başkenti haline gelmiş durumda. Dünyanın başka hiçbir yerinde bu kadar dar bir alanda bu kadar çok ajana rastlamak mümkün değil. Ajan trafiğinin ana öğesi ise Amerikalılar ve Ruslar.

Kafkaslar, 1999 yılında gösterime giren ve Türkçe’ye ‘Dünya Yetmez’ diye çevrilen James Bond’un “The World Is Not Enough” filminin de konusuydu. Filmde, Hazar Denizi bölgesinden Batı’ya petrol taşıyan, İran ve Rusya’yı dışarıda bırakarak Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden geçen büyük bir petrol boru hattı konu alınıyordu.

James Bond filmlerinin unutulmaz sahneleri, bugün Tiflis sokaklarında yaşanıyor.
James Bond filmlerinin unutulmaz sahneleri, bugün Tiflis sokaklarında yaşanıyor.Fotoğraf: 2006 Sony Pictures

Bakü-Tiflis-Ceyhan da, kriz de gerçek oldu

Film bir kurguydu, ama petrol boru hattı projesinin hayata geçmesi de, bölgede kriz patlak vermesi de uzun sürmedi. ABD’nin öncülüğünde Amerikan firmaları tarafından inşa edilen Bakü-Tiflis-Ceyhan dünyanın en uzun ikinci petrol boru hattı oldu ve şu an Azerbaycan’dan Türkiye’ye günde 1 milyon 200 bin varil ham petrol taşıyor. Çatışma hattı da James Bond filminde olduğu gibi ağırlıklı olarak, Washington ile Moskova arasından geçiyor.

ABD yönetiminin Kafkaslar Özel Temsilcisi Steven Mann, boru hattının ABD açısından taşıdığı anlamı şöyle ifade etti:

“Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı Clinton yönetimi tarafından tasarlanıp Bush yönetimi döneminde hayata geçirildi. Yani Bakü-Tiflis-Ceyhan’ın Amerikan ulusal politikasının bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Bu politikanın temel hedefi monopol devrini sona erdirmek. Sovyetler Birliği’nin dağıldığı dönemde Avrasya’daki duruma baktığınızda Orta Asya ve Hazar Bölgesi’nden tüm petrol ve doğalgaz boru hatlarının tek bir Rus şirketinin kontrolünde olduğunu görürsünüz. Petrolde Transneft, doğalgazda Gazprom tekel konumundaydı. Ekonomik ve diğer pek çok açıdan bakıldığında rekabetin olması çok daha sağlıklı.”

'Gürcistan enerjiye açılan kapı'

Bakü'den başlayıp Ceyhan'u uzanan petrol boru hattı, güç mücadelesinin önemli unsurlarından.
Bakü'den başlayıp Ceyhan'u uzanan petrol boru hattı, güç mücadelesinin önemli unsurlarından.Fotoğraf: AP

1,700 kilometre uzunluğundaki Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının 245 kilometrelik bölümü Gürcistan üzerinden geçiyor. Yine de bu küçük ülke ABD için her zaman büyük jeostratejik öneme sahip oldu. Steven Mann, Gürcistan’ı Kafkaslar’a ve Hazar Denizi çevresindeki petrol ve doğalgaz rezervlerine açılan bir kapı olarak gördüklerini belirtiyor:

“Önümüzdeki on yılda Hazar Bölgesi, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü dışında dünya pazarlarına petrol sağlayan en büyük yeni kaynak olacak. Bu da enerji sevkiyatının çeşitlendirilmesi ve petrol fiyatlarının kabul edilebilir seviyelerde tutulabilmesine yardım edecek.”

Rusya'dan istikrarsızlık stratejisi

Bölgedeki siyasi nüfuzunu ve enerji alanındaki büyük güç konumunu yitirmekten korkan Rusya ise ABD’nin bu stratejisini başından beri baltalamaya çalıştı. Moskova yönetimi, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının, ek doğalgaz hattının inşasını, Amerikan askeri danışmanlarının Gürcistan’daki varlığını ve Tiflis’in giderek Batı’ya yönelmesini hep kuşkuyla izledi. Karşı-starteji olarak bölgede istikrarsızlık yaratmaya çalıştı. Güvenlik ve istikrar ne kadar zayıf olursa, Batılı şirketlerin bölgeye o kadar az yatırım yapacağını, böylece Batı’nın stratejisinin başarısız olacağını düşündü.

Kazançlı çıkan Rusya oldu

Güney Osetya ve Abhazya’daki ezeli kavga işte bu istikrarsızlık yaratma stratejisine çok uygun bir zemin hazırlıyordu. Bölgede yaşanan askeri gerilimden her kim sorumlu olursa olsun sonuçta en karlı çıkan Rusya oldu. Peki kaybeden? Doğrudan çatışmalardan etkilenenler dışında Washington’daki siyasi stratejistler ile Avrupa’daki petrol ve doğalgaz tüketicileri de kaybedenler arasında yer aldı. Çünkü rekabetin azalması ve siyasi istikrarsızlık, er ya da geç fiyatların artması anlamına gelecek.