1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İtalya'nın kriz çıkmazı

30 Nisan 2013

İtalya'nın yeni başbakanı Letta, Berlin ziyaretinde AB'den kemer sıkma politikalarından vazgeçmesini istedi. Peki, İtalyan ekonomisi gerçekte ne durumda?

https://p.dw.com/p/18PsP
Fotoğraf: Reuters

İtalya’nın yeni başbakanı Enrico Letta, Berlin’de Almanya Başbakanı Angela Merkel ile bir araya geldi. Görüşme sonrası düzenlenen basın toplantısında Letta, AB’den kemer sıkma politikalarında ısrarcı olmaktan vazgeçmesini ve bunun yerine büyümeyi destekleyen girişimleri teşvik etmesini istedi.

Letta, “27 üyeli birliğin zor durumdaki ekonomilerine yardım etmek amacıyla büyümeyi teşvik etmenin ve istihdam yaratmanın kesinlikle gerekli olduğuna inanıyorum. Bu sayede vatandaşlarımız Avrupa’yı olumsuz değil olumlu bir şey olarak görür” şeklinde konuştu.

Merkel ise “İtalya’nın ekonomik reformlar ve finans sistemini düzene sokma konusundaki önemli ilerlemelerini” kabul etse de bütçe konsolidasyonu ve büyümenin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğine vurgu yaptı.

İtalyan ekonomisinin görünümü

Ekonomik krizin yanı sıra, aylarca siyasi krizle de mücadele eden İtalya'da yeni hükümetin kurulması, finans piyasalarını bir nebze olsun rahatlattı. Ancak Euro Bölgesi'nin üçüncü büyük ekonomisinin durumuna dair, ekonomi uzmanları farklı görüşlere sahip. ABD’den ekonomist Nouriel Roubini Euro Bölgesi’nin en büyük üçüncü ekonomisinin, çoktan iflas etmiş olduğunu düşünüyor. Buna karşın Alman ekonomi uzmanı Wolfgang Franz ise İtalya’nın sağlam ve güçlü bir ekonomiye sahip olduğu görüşünde.

Peki ama kim haklı? Bu soruyu, Alman Dış Ticaret Birliği Başkanı Anton Börner, "İkisi de" diye yanıtlıyor. Bröner, "İtalya devlet olarak iflas etmiştir. Ama ülke olarak Almanya’dan daha zengindir. Ülkenin kuzeyinde bulunan Friuli, Lombardiya, Piyemonte ve hatta Ligurya bölgelerinde yaşayanların gelir ortalaması, AB ortalamasının çok üzerindedir" diye konuşuyor.

Ancak büyük markaların ülkesi İtalya'da şirketler siyasî ve ekonomik yapı sayesinde değil bu yapıya rağmen başarı kazanıyor. Örneğin istihdam piyasası. Alman Dış Ticaret Birliği Başkanı Anton Börner, 15'ten fazla kişi çalıştıran firmaların, kimseyi işten çıkaramadıkları için, konjonktürel gerilemeye ayak uydurma imkanlarının olmadığını belirtiyor. Bunun sonucunda, firmalar yeni çalışanlar istihdam etmekten çekiniyor ve bunun acısını da özellikle gençler çekiyor. Zira İtalya'da 25 yaşın altındaki üç kişiden biri iş bulamıyor. Ülkedeki toplam işsizlik oranı ise yüzde 11’in üzerine çıkarak, rekor bir seviyeye ulaştı. 15 kişinin üzerinde çalışanı olan firmalarda işten çıkarmanın zor olması, firmaların daha fazla yatırım yapıp büyümektense ufak bir işletme olarak kalmayı tercih etmesine neden oluyor.

'Küreselleşmeye ayak uyduramadı'

Ancak ülkede az yatırım yapılmasının bir başka sebebi daha var. Bunu İtalya’daki ekonomik durumu yakından tanıyan Börner, şöyle açıklıyor: "İlgili yasalar o kadar karmaşık ki. Hatta kısmen birbirleriyle çelişiyorlar. Bu da alınması gereken izin için, uzun süre beklemeyi gerektiriyor. Ve izni almadan da zaten bir şey yapamıyorsunuz."

Angela Merkel und Enrico Letta
Letta, ilk gezisini Berlin'e yaptıFotoğraf: Reuters

İki, üç yıl sonra izin çıktığında, yatırım yapılması planlanan pazarda büyük değişiklikler meydana gelmiş olabiliyor. O nedenle girişimciler, baştan yatırım yapmamayı tercih ediyor. Araştırma ve geliştirmeye ayrılan bütçe de bunu, en iyi biçimde ortaya koyuyor. Zira Alman firmaları, kazancının yüzde 5, yüzde 6’sını Ar-Ge projelerine yatırırken, bu oran İtalya’da yüzde 1’in altında seyrediyor. Börner, "Bu nedenle İtalyan ekonomisinin rekabet gücünün aşırı derecede zayıflaması hiç de şaşırtıcı değil" diye konuşuyor.

İtalyan firmaların Uzakdoğu’da neredeyse hiç temsil edilmediğini kaydeden Alman Dış Ticaret Birliği Başkanı, bir zamanlar Alman makine üreticilerinin korkulan rakiplerinin, küreselleşmeye ayak uydurmadığını belirtiyor. O nedenle İtalyan firmaların, hâlihazırda Uzakdoğu’ya güçlü ihracat yaparak Avrupa’daki resesyonu dengeleyen Alman firmalarına, imrenerek baktığını ifade ediyor.

'Kamu borçlarını geri ödeyemeyecek'

Durgunluk ve daralma, İtalyan ekonomisinde gündelik hayatın üzücü bir parçası haline geldi. 2008 yılında patlak veren küresel ekonomik krizin ardından, İtalya’nın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası, yüzde 5 oranında geriledi. Sanayi, tüm gücünün dörtte birini kaybetti. O nedenle İtalya’nın kamu borçları dağ gibi büyüdü. İtalya’nın yeni borçlanması düşük seviyede olsa da kamu borçlarının, bu yıl tarihi bir rekora, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 130’una ulaşması bekleniyor.

Avrupa Ekonomi Araştırmaları Merkezi Başkanı Clemens Fuest, "İtalya, yaklaşık yüzde 4’lük faiz oranı ile borçlanmaya devam edebilirse, kamu borcu kotasını sabit tutması için ekonomisinin yaklaşık yüzde 5 oranında büyümesi gerekir" diye konuşuyor. Fuest, "Ciddiye alınması gereken ekonomistler arasında, İtalya’nın kamu borçlarını hiçbir zaman geri ödeyemeyeceğini, aksine kamu borcu kotasının kaçınılamaz bir biçimde sürekli yükseleceğini söyleyenler var" diyor.

Clemens Fuest
Clemens FuestFotoğraf: picture-alliance/dpa

'Ateş ile su yan yana'

Ancak tüm bu karamsar tabloya rağmen, dev borç yükünün altındaki devlet, İtalyanların başını ağrıtmıyor gibi görünüyor. Zira yılın en az 3 ayını İtalya’da geçiren Börner, her toplumsal sınıfın sadece kendisini düşündüğünü, hiçbir tavize hazır olmadığını ve dolayısı ile ülkeyi krizden beraberce çıkarmak için hiçbir uzlaşmaya yanaşmadığını kaydediyor. İtalya uzmanı bu nedenle Roma’da yeni kurulan hükümete finans piyasaları kadar coşkulu bakmıyor. Börner, "Hükümet istikrarlı olmayacak. Çünkü takımda yer alanlara baktığınızda ateş ile su yan yana. Bu iş yürümez" diye konuşuyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Danhong Zhang / Başak Demir

Editör: Beklan Kulaksızoğlu