1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'G7 büyük sorunları tek başına çözemez'

26 Mayıs 2016

Alman gazeteleri, Japonya'da yapılan G7 Zirvesi, Federal Alman Meclisi'ndeki 'Ermeni soykırımı oylaması' ve Fransa'daki protesto gösterilerini ele alıyor.

https://p.dw.com/p/1Iv0P
Fotoğraf: Reuters/J. Watson

27.05.2016 - Alman basınından özetler

Koblenz'de yayımlanan Rhein-Zeitung, Japonya'da yapılan önde gelen Batılı sanayi ülkelerinden oluşan G7'nin devlet ve hükümet başkanları zirvesini şöyle değerlendiriyor:

"Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in atılması ve onunla bağlantılı olarak G8'in G7'ye dönüşmesiyle, zirvenin karakteri değişti. Şimdi yine birlikte, aynı frekanstan söz ediliyor. Elbette G7 ülkeleri iklim değişimi ya da Suriye Savaşı gibi büyük sorunları tek başlarına çözemez. Bunun için Çin, Rusya ve diğer ülkelere ihtiyaçları var. İşte bu nedenle ulusların toprak bütünlüğü ve insan haklarına riayet edilmesini savunmaları, büyük sanayi ülkelerinin ortak noktalarından emin olmaları açısından doğru. G7 temel değerlerine ne kadar kararlı ve inandırıcı sahip çıkarsa, uluslararası kriz ve çatışmaların bu ölçütle ele alınma şansı da o kadar büyük olur."

Die Welt gazetesi, Alman Federal Meclisi'nde 2 Haziran'da yapılması planlanan 'Ermeni soykırımı oylaması'nı yorumladı. Gazetenin yorumunda şu satırlar göze çarpıyor:

"Aslında Ermenilere yapılanların, ne olduğu, yani 'soykırım' olarak nitelendirilmesinin tam da zamanı. Peki ama bunu Federal Meclis'in yapmasının bir yardımı olur mu? Alman Meclisi'nin bunu yapmak istemesiyle neye ulaşmak istediği sorusu açık. Milletvekilleri Ankara'nın bu kabulü onaylayacağına inanıyor mu? Gerçeklerin ifşa edilmesi Ermenilere hukuki olarak Türkiye'ye karşı harekete geçmede yardım eder mi? Alman Meclisi acaba Türkleri sadece kızdırmak mı istiyor? Almanlar şunu biliyor: Geçmişe dair özeleştirel bir yaklaşım sergilenmesi, ancak dışarıdan zorlama ile olur. Türkiye'ye bu konuda kendisini dışarıya karşı kapatmaya devam ederse, tıpkı yazar Günter Grass'ın Yengeç Yürüyüşü kitabında tanımladığı gibi olacağı söylenmeli: 'Tarih tıkanmış bir tuvalet. Sifonu çekiyoruz, çekiyoruz, pislik buna rağmen yine yukarıya çıkıyor."

Fransa'da hükümetin tartışmalı çalışma yasası reformunu hedef alan protesto ve grevler giderek yayılıyor. Lüneburg'da yayımlanan Landeszeitung protestoları şöyle yorumluyor:

"Fransızlara reformları, sonradan devrim ilan edebilmek için reddetmeyi sevdikleri söylenebilir. Peki, hepsi Galyalı mı? Hayır, Galyalılar Elysee Sarayı'nda saklanıyor ve sihirli iksirin hayalini kuruyor. Cumhurbaşkanı Hollande Euro Bölgesi'nin bir sonraki sorunlu çocuğu olmak istemiyor, tam tersine tıpkı Gerhard Schröder gibi bükülmez olduğunu göstermek istiyor. Bu onun açısından sadece Fransa'nın protesto kültürünün Almanlarınki ile kıyaslanamayacak kadar sağlam olması yüzünden zor olmayacak. Aynı zamanda Hollande'ın sallantıda olması nedeniyle de işi zor. Sonuç olarak Avrupa'yı özellikle borçlu Yunanistan ile dayanışmaya zorladı ki, Avrupa Birliği reformların geciktiği ülkelerin düşmesine izin vermesin."

Frankfurter Allgemeine Zeitung'un aynı konuyla ilgili yorumu ise şöyle:

"Grev kaosu ve halk arasındaki memnuniyetsizlik yüzünden Hollande geleneksel olarak ayakta kalma stratejisi arayışı içinde. Cumhurbaşkanı, ülkesinin Fransız Devrimi'nin mirası ile ne kadar şekillenmiş olduğunu biliyor. Siyasi sistemin özü 1789 yılındaki devrime işaret ediyor ve iktidarın doğrudan oluşuna dayanıyor. Siyasi gerginlik, çatışma doğrudan devlet ve birey arasında gerçekleşiyor. Arabulucu merciler tanınmıyor. Şu anki çatışmanın agresif ve bir volkanı andıran karakteri böylece anlaşılıyor. Cumhurbaşkanının meşruiyeti CGT Sendikası'ndaki radikal azınlıkla bunu yapabilmek için çok zayıf. Bütün bunlar reformların bir hükümetin görev süresinde yapılmasının, -özellikle de Fransa'da- imkânsız olduğunu gösteriyor."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu