Fransa'dan gelen "hayır" kimseyi şaşırtmadı
30 Mayıs 2005Fransızlar’ın ‚hayır’ diyeceği zaten haftalardır belliydi. Avrupa’nın önde gelen siyasetçileri ise kafalarını kuma gömdü. Şimdi ‚aynen devam’ diyorlar. Ama nereye devam? Fransa dışındaki tüm üye ülkeler Anayasa’yı onaylasa bile-ki bu hiç olası görünmüyor, Fransızlar’ı ikinci kez aynı metin üzerinde referanduma götürmek sonuç vermeyecektir. Metni değiştirmek de aynı şekilde olanaksız. Bu durumda her ülke yeni taleplerle ortaya çıkacak ve sonu gelmeyen bir müzakere çekişmesi başlayacaktır.
Bu Anayasa metni ölmüştür. Peki şimdi Avrupa’ya ne olacak? Avrupa taraftarlarının referandum öncesi uyardıkları gibi bir kriz, felaket ve kaos mu yaşanacak? Burası şüpheli. Sonuçta AB, hukuki çerçevesi Nice Anlaşaması’yla belirlenmiş karmaşık, ama açık kurallar üzerine oturmaktadır. İlk etapta Avrupa bütünleşmesinin ve genişlemenin hızı konusunda bir düşünme molası gerekli. Bu ara yıllar sürecektir. Bu süre içinde bazı Avrupa ülkelerinin AB anlaşmaları dışında bazı siyasi alanlarda ilişkiyi daha da derinleştirmesi düşünülebilir. Ortak Dışişleri Bakanı gibi bazı kurumların oluşturulması gibi planlar Anayasa olmadan da hayata geçirilebilir.
En önemli konu kuşkusuz Türkiye’nin AB üyeliği olacaktır. Müzakerelerin gerçekten 3 Ekim’de başlayıp başlamayacağı ya da hedefin gerçekten tam üyelik olup olmayacağı gündeme gelecektir. Türkiye’nin üyeliğine en büyük desteği veren Almanya Başbakanı Gerhard Schröder iç siyasette aldığı darbe ile, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac da referandum sonucunda önemli güç kaybına uğradı.
Sonuçta Fransa’dan gelen ‚hayır’ yanıtıyla Avrupa sona ermedi. Ama AB değişecek, sosyal sorunlara daha çok eğilmek zorunda kalacaktır. Bütünleşme ve genişlemenin hızı azalacaktır. Brüksel Chirac’a kızgın. Fransa Cumhurbaşkanı Anayasa’yı parlamentoda kolaylıkla onaylatabilirdi ama iç siyasi nedenlerle referanduma gitme kararı aldı. Şimdi acısını Avrupa çekiyor.