1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Et tüketimi iklime nasıl zarar veriyor?

Wulf Wilde | Sevilay Nur Saraçlar
3 Aralık 2022

Gelecek yıllarda gıda üretimi kaynaklı emisyonu azaltmak dünyanın karşılaşacağı en önemli zorluklardan biri olacak. Et ise iklime en çok zarar veren gıda ürenlerinin başında geliyor.

https://p.dw.com/p/4KPVX
Almanya'nın Aşağı Saksonya eyaletinde bir mezbaha
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/F. Gentsch

Dünya nüfusunun artmaya devam etmesiyle 2095 yılına gelindiğinde toplam gıda üretiminden dolayı ortaya çıkacak olan sera gazı emisyonunun 1296 milyar ton olması bekleniyor. Bu nedenle gelecek yıllarda gıda üretiminden kaynaklanan emisyonları azaltmak dünyanın karşılaşacağı en önemli zorluklardan biri olacak. Uzmanlar, etin sera gazı emisyonuna neden olan gıda ürünlerinin başında geldiğine dikkat çekiyor. Peki ama nasıl?

Dünyadaki et tüketimi ne durumda?

Küresel et tüketimi son yıllarda önemli ölçüde artış kaydetti. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) göre, kişi başına tüketim 1960'ların başından bu yana neredeyse iki katına çıktı, yani yılda yaklaşık 23,1 kilogramdan 2019'da 43,2 kilograma yükseldi. Ülke karşılaştırmaları, toplum zenginleştikçe daha fazla et yendiğini

gösteriyor. Yapılan hesaplamalara göre 2022 yılında gelişmiş ülkelerde kişi başı tüketim ortalama 69,5 kilogram olacak. Gelişmekte olan, yoksul ülkelerde ise bu miktarın 27,6 kilogram olacağı tahmin ediliyor.

Avusturya dağlarında bir inek
Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Klein

Et tüketimi ne miktarda sera gazı emisyonuna yol açıyor?

Günümüzde et tüketiminin çevreye olan etkisi tartışılırken dikkat çekilen en önemli nokta; hayvancılık sektörü nedeniyle yüksek miktarlarda atmosfere salınan sera ve metan gazları oluyor. Bu nedenle bazı ülkelerde, hayvancılık da dahil olmak üzere, farklı sektörler için karbon gazı vergisi uygulaması getirildi. Küresel sera gazı emisyonunun dörtte birini gıda üretimi oluşturuyor. Gıdada ortaya çıkan sera gazı oranlarına baktığımızda et üretimi, gıda kaynaklı tüm sera gazlarının yüzde 57'sini oluşturuyor. Dünya nüfusunun artmaya devam etmesiyle 2095 yılına gelindiğinde toplam gıda üretiminden dolayı ortaya çıkacak olan sera gazı emisyonunun bin 296 milyar ton olması bekleniyor. Bu nedenle gelecek yıllarda gıda üretimi, emisyonu azaltmada dünyanın karşılaşacağı en önemli zorluklardan biri olacak. Araştırmalara göre ineklerin sindirim sırasında saldıkları metan gazı Avrupa'daki sera gazlarının yüzde 18'ini oluşturuyor.

Çevreye zarar veren sadece sera gazı emisyonu mu?

Et tüketiminin çevreye olan etkisi sadece atmosfere salınan gazlarla sınırlı değil, aynı zamanda hayvancılık için arazi ve su kullanımı da et üretiminde harcanan kaynakların en somut örneği. Hayvancılık küresel tarım arazilerinin neredeyse yüzde 80'ini kapsıyor, fakat dünyadaki kalori arzının yüzde 20'sinden daha azını karşılıyor. Bu da ne yediğimizin ne kadar yedimizden daha önemli olduğunu ortaya koyuyor. Bu da demek oluyor ki; et tüketiminin sürdürülebilir olması için yüksek gelire sahip ülkelerde kişi başına tüketilen et miktarının azaltılması gerekiyor. Et üretimi için daha fazla suya ihtiyaç olduğu yadsınamaz bir gerçek. Sığır eti üretimi için su, tahıl üretimi için gerekli olan suyun 20 katı fazlası. Bir kilogram biftek üretimi için ortalama 15 bin 415 litre su gerekirken, aynı miktarda koyun ya da keçi eti üretebilmek için 9 bin litre, tavuk eti için ise 4 bin 300 litre su gerekiyor.

Et yemek beyin gelişimini hızlandırdı mı?

İnsanlığın evrim tarihine baktığımızda fiziksel olarak insan beyninin insanlığın gelişimiyle birlikte büyüdüğüne dikkat çekiliyor. Soru et tüketiminin insanlığın evrimindeki yerine geldiğinde, et tüketiminin oldukça fazla enerji gerektiren insan beyninin gelişiminde önemli bir yeri olduğu hipotezi ile karşı karşıya geliyoruz. Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'ndeki İnsan Kökenleri Programı'nda araştırma bilimcisi ve çalışmanın ortak yazarı Briana Pobiner, son yayımlanan araştırmasında bu hipotezi sorguluyor. İnsan beyninin evrim boyunca fiziksel olarak büyümesinin sadece et yemek ile bağdaştırılamayacağını belirten Pobiner, ateşin kontrol altına alınmasının daha çeşitli besin değeri yüksek gıdalar alınmasına imkân sağladığını ve bunun da insan beyninin büyümesinde önemli bir rol oynamış olabileceğini söylüyor.

Bir marketin et reyonunda ürünleri inceleyen müşteri
Fotoğraf: picture-alliance/U. Baumgarten

Peki gelecekte insanlığı ne bekliyor?

Gelecekte artmaya devam eden dünya nüfusunun dengeli, sağlıklı ve sürdürülebilir beslenebilmesi için Stockholm merkezli EAT-Lancet Komisyonu küresel sağlık diyeti planlamalarını sürdürüyor. 2050 yılında 10 milyar olması beklenen dünya nüfusunu beslemek kolay olmayacak! Komisyonun 16 farklı ülkeden 37 uzmanın katkısıyla hazırladığı son raporda, geçen 50 yılda artan gıda üretiminin küresel yoksulluğu azaltarak beklenen yaşam süresini arttırdığına, fakat günümüzde bu gelişmelerin yüksek kalorili sağlıksız beslenmenin yolunu açmasıyla tersine döndüğüne dikkat çekiliyor. Rapora göre sürdürülebilir küresel bir diyet için kırmızı et ve şeker tüketiminin yüzde 50 oranında azaltılması, kuruyemiş, meyve, sebze ve bakliyat tüketiminin ise iki kat arttırılması gerekiyor.