1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Dezenformasyon bahane, seçime doğru sansür şahane

Türkei Banu Güven
Banu Güven
9 Ekim 2022

"Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve haber alma hakkı birbirine bağlı kavramlardır. Bunlar olmadan da ne demokrasi olur, ne de demokratik bir seçim." Dezenformasyonla Mücadele Yasası’nı Banu Güven DW Türkçe’de yazdı.

https://p.dw.com/p/4HxT1
Symbolbild Pressefreiheit
Fotoğraf: Christoph Soeder/dpa/picture alliance

Erdoğan’ın 2023 seçimlerine yönelik en önemli hamlelerinden biri sosyal medya platformlarını işine geldiğinde sansürleyecek, işine geldiğinde gözetim altına alacak yasa tasarısı. İçinde internet gazetecilerine de basın kartı alma hakkı veren, meslek örgütlerine de söz hakkı veriyormuş gibi yapıp kararı yine Cumhurbaşkanlığı’nın İletişim Başkanlığı’na bırakan bir madde var. Bununla mutlu olmamız isteniyor. Ama hiç mutlu değiliz. Mutsuzluğumuz AKP-MHP oylarıyla geçecek bu yasayla katlanarak artacak. Sadece biz gazeteciler mutsuz olmayacağız. Sosyal medya ve haberleşme platformlarını kullanan ve iktidarı eleştiren herkes mutsuz olacak. Özellikle de seçim günü gelip çattığında.

Banu Güven
Banu GüvenFotoğraf: Privat

Resmi olarak "Dezenformasyonla Mücadele Yasası" adı altında pazarlanmak istenen bu düzenleme, tamamen sansüre yol veren bir hamle. Hakikatin ya da bilginin çarpıtılması anlamına gelen dezenformasyon, AKP ya da MHP için makbul olan hakikate ters düşen haberler yayıldığında devreye girecek. Mesela gözaltında işkence gören bir kişinin aktardıkları, hükümet yetkililerinin aktardıklarından farklı olursa, diyecekler ki, "Yalan ve yanıltıcı haber yapıyorsunuz ya da bilgi yayıyorsunuz." Bu düzenleme yasalaştığında, iktidarın makbul gerçeklerine ters düşerseniz, hapis cezasına çarptırılabileceksiniz. Belki cezanız ertelenecek, belki hapis yatmayacaksınız, ama sicilinize eklenecek bu. Soruşturmalar ivedilikle davalara dönüşecek. Dolayısıyla amaç, bu şekilde korku salarak sadece gazetecileri değil, herkesi, ama herkesi susturmak olacak.

Diyelim ki seçim günü, oyların güvenliğiyle ilgili ciddi iddialar ortaya atıldı. Bunları iddia olarak dile getirip, takibini yapmak bile iktidar ve aygıtı olarak kullandığı yargı için "dezenformasyon" olabilecek. Bir anda, yasada 29. madde tanımıyla, "Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse" olacaksınız ve 3 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanabileceksiniz. Eğer bir şekilde örgütlü olduğunuz kanaati oluşturulursa, ceza yarı oranında artırılabilecek. Biliyorsunuz, insansız ortamda bile örgüt yaratma kabiliyetine sahip bir iktidarımız var.

İktidara yaranmak için CİMER’den çıkamayan, asli işi gazeteciler ve sosyal medya kullanıcıları hakkında suç duyurusunda bulunmak olan troller de daha hummalı bir çalışmaya girecek. Çünkü bu yasayla internette geçmişte yayınlanmış bir haber hakkında süreç, eskiden belli bir zaman diliminde başlaması öngörülürken, şimdi şikayet ile birlikte başlatılacak.

Bir hak mücadelesi içindesiniz diyelim. Bunu sosyal medyada paylaştığınızda, dile getirdiğiniz hakikat birilerine uymazsa, bu da sizi mahkemeye ve hatta hapis cezasına kadar götürecek bir durum doğurabilecek.

Diyelim ki, iktidardan bir siyasetçinin yolsuzluklarıyla ilgili ciddi iddialar ve bulgular var. Bu siyasetçi, kendi yargısı tarafından kayırıldıysa ya da hakkında bir karar yoksa, dezenformasyon maddesi gelip sizi bulabilecek. Hatırlayın, dört bakanın yolsuzluklarıyla ilgili ne ok yazıldı çizildi zamanında. Bu tür haberlerin önüne geçmek için şahane bir araç yaratmış olacak iktidar. Seçim öncesinde çok iyi bir hamle değil mi?

Halk sağlığı konusu da çok önemli. Diyelim ki, halk sağlığını ilgilendiren bir konuda, mesela Kovid kaynaklı ölümlerin gizlenmesiyle ilgili bağımsız bir araştırma yaptınız ve saptamalarınızı paylaşıyorsunuz. Sağlık Bakanlığı, kendi senaryosunda ve verilerinde ısrar edip de, sizi dezenformasyon yapmakla suçlarsa, yine yargılanma ve cezalandırılma tehdidiyle karşılaşacaksınız.

Enflasyon! Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK’in özenle seçtiği sepetlere bakarak bulduğu yıllık enflasyon rakamından başka bir rakam mı telaffuz ettiniz? Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu ENAGrup’un hesapladığı, TÜİK verisini katlayan enflasyon oranını paylaştığınızda da yine "kamu barışını bozmaya yönelik" bir hamle yaptığınız suçlamasıylla karşılaşabilirsiniz.

Döviz kurlarıyla ilgili nesnel bir öngörüde bulundunuz. Gerçi daha önce de, Dolar kuruyla ilgili haber yaptıkları ve Tweet attıkları için yargılananlar oldu bu ülkede. Bu sefer beraat edemeyebileceksiniz.

Örnekler böyle sonsuza kadar çoğaltılabilir. Durum çok ciddi anlayacağınız.

Bunlara ek olarak, WhatsApp gibi haberleşme kanallarından yazışmalarınız ve özel bilgileriniz de istenebilecek.

İktidar bu yasayı şekillendirirken, Batı’nın sosyal ağ yasalarından faydalandığını öne sürüyor. Almanya'yı da örnek veriyor. Oysa Almanya'daki düzenleme, öncelikli olarak ırkçı, kin ve nefret yayıcı söyleme, şiddet çağrısın karşı tasarlanmış bir düzenleme. Ayrıca özel bilgiler, özel ve ailesel yaşama dair ihlallerin önüne geçmeyi de hedefliyor. Türkiye Almanya değil. Bu yasa da Almanya’nın Sosyal Ağ Yasası değil. Dolayısıyla uygulanması da Almanya’daki gibi olmayacak. O yüzden kimse hikaye anlatmasın.

Bu yasa meclisten geçecek? Peki ne yapmalı? Sadece biz gazeteciler değil, sizler de hak ve özgürlüklerinizi korumak için ses çıkarmalısınız. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve haber alma hakkı birbirine bağlı kavramlardır. Bunlar olmadan da ne demokrasi olur, ne de demokratik bir seçim. Unutmayın, bu işi hafife almayın.

Türkei Banu Güven
Banu Güven Gazeteci ve TV moderatörü. Türkiye, Almanya ve dünyadaki gelişmeler üzerine yazılar kaleme alıyor.