1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Bush'un Macaristan'daki özgürlük mesajı

Miodrag Soriç / DW23 Haziran 2006

ABD’nin eski başkanları, Avrupa’daki konuşmalarında her zaman özgürlük temasını işlemişlerdir. Kendisini işte bu geleneğin temsilcisi olarak gören şimdiki ABD Başkanı George Bush da dün Macaristan’a kısa bir ziyarette bulundu. Ancak bu ziyaretin çok başarılı olduğu söylenemez. DW’den Miodrag Soriç’un yorumu:

https://p.dw.com/p/AZpO

“Herşeyden önce eski Amerikan başkanları ve Sovyetleri ‘Şeytan İmparatorluğu” olarak nitelendiren Ronald Reagan dönemindeki Sovyetler Birliği artık tarihe karışmıştır. Şimdiki Rusya Federasyonu’nda insan hakları durumları eleştirilse bile, Rusya demokratikleşme yolundadır ve bir dikta rejimi kesinlikle değildir. Ayrıca şunu da söylemek gerekir: Özgürlük konusuna değinen siyasiler, bunun geçmiş ile değil de günümüzle bağlantısını kurduklarında, bu çok daha etkili oluyor.

Oysa şimdiki ABD Başkanı George Bush, Macaristan ziyaretinde geçmişteki, yani 1956’daki Macaristan halk ayaklanmasından dem vurdu. Olayın bugün ile bağlantısını ise Başkan Bush, Irak’a göndermede bulunarak kurmaya çalıştı. Özetle, ‘1956’da özgürlük mücadelesi vermiş olan Macarların yaptığını bugün Iraklılar yapıyor’ demeye getirdi.

Ama birçok tarihi karşılaştırmada olduğu gibi, bu kıyaslamanın da ayakları yere tam basmıyor. Iraklılar, ülkelerindeki Amerikan birliklerini isteyip istememe konusunda gerçekten halk oylamasına gitseler, o zaman ne sonuç çıkardı acaba? Arap ülkelerinin çoğunda, Amerikan birliklerinin Irak’taki varlığı, Sovyetler’in 1979’da Afganistan’ı işgali ile bir tutuluyor. Başkan Bush, haklı olarak bu benzerliği kabul etmese de, Budapeşte’deki konuşmasında, Irak’taki Amerikan birliklerini kurtarıcı olarak gösterme çabasında pek başarılı olamadı.

Bu durum, bizzat Amerikan yönetiminden ve onun en yüksek temsilcisi konumundaki Başkan Bush’dan kaynaklanıyor. Özgürlük mücadelesinde ve insan haklarının korunmasında öncü rol üstlenme iddiasında olan Başkan Bush, en azından inandırıcı olmalıdır. Son dönemlerde Amerikan askerlerinin insan hakları ihlalleri, sivillerin ölümüne yol açmaları ve işkence uygulamaları münferit olaylar sınırını aştı.

Hem insan haklarının koruyucusu olmak hem de Guantanamo kampını savunmak mümkün değildir. Hem hukuk güvencesi istemek, hem de bu hakkı kendi elindeki tutsaklardan esirgemek kabul edilemez. 11 Eylül 2001 terör saldırısı, uluslararası hukukun tüm uluslar için geçerli, sadece süper güç ABD için geçersiz olduğunun gerekçesini de oluşturamaz artık.

Budapeşte’de kendisinden övgü ile söz edilecek biri varsa, o da aslında Macaristan Cumhurbaşkanı Laszlo Solyom’dur. Solyom Bush’a şöyle seslendi: ‘Uluslararası terörizmle mücadele ancak, atılan her adımda devletler hukukuna saygı gösterildiği ve insan haklarına uyulduğu takdirde başarılı olacaktır.’ Bu sözleriyle Solyom tamamen haklıdır.”