1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Blair krizi atlattı

Grahame Lucas15 Temmuz 2004

Merakla beklenen Butler raporunda fatura istihbarat kurumlarına çıkarıldı. Bu sonuç, Başbakan’ın İşçi Partisi içindeki konumunun güçlenmesi anlamına geliyor. Ancak İngiltere’nin Irak politikasındaki çok sayıdaki çelişki, Blair’in imajına ciddi darbe vurmuş durumda. Grahame Lucas’ın yorumu:

https://p.dw.com/p/Aa2N

Çıkmayan candan ümit kesilmez, derler. Son dönemde epey puan kaybeden Başbakan, en önemli konularda hatasız bulundu ve artık rahatlayabilir. Soruşturma komisyonunun, hükümetin, parlamento ile kamuoyunu kandırmak için istihbarat bilgilerini kasten çarpıttığı yönünde kanıt bulunamadığını açıklaması da Başbakan Tony Blair'ı özellikle sevindirmiştir.

Komisyondan Blair’e yöneltilen eleştiriler sınırlı. Karar sürecine hükümetin sadece birkaç üyesinin katıldığını saptayan rapor, bu süreçte kabinenin yeteri kadar rol oynamadığını eleştiriyor.

Bu noktada, saptamanın Blair’in tüm görev süresine yönelik olduğunu vurgulamak gerek. Blair’in başkanlığı andıran yönetim stili yüzünden İngiliz hükümet sisteminde belli kontrol mekanizmaları devredışı kalmış durumda. Bu da Irak Savaşı’na kadar, ortalığı fazla karıştırmadan iyi gidiyordu.

Ama Blair, bu saptamayı istifa gerekçesi olarak görmeyecektir. Başbakan şimdi savunması üzerinde fazla değişikliğe gerek olmadan, sonradan yanlış olduğu ortaya çıkan istihbarata dayalı olarak hareket ettiğini söyleyebilir.

Blair önemli bir yara almadan krizi de atlatırken, İngiliz istihbaratı, deyim yerindeyse, rezil oldu. Aynı zamanda da nüfuz kaybetti. Lord Butler, Irak hakkındaki birçok bilginin değerli olmasına rağmen, başta Irak’ın kitle imha silahları hakkındaki ünlü dosyayı hazırlayan John Scarlett olmak üzere istihbarat görevlilerinin, bilgi kaynaklarının tartışmalı olduğu yönünde hükümeti uyarmadığına dikkat çekti.

Araştırma komisyonu başkanı, istihbarat görevlilerinin özellikle Blair’in ‘Irak’ın 45 dakika içinde kitle imha silahlarını faal hale getirebileceği’ yönündeki tartışmalı açıklamasını engellemiş olmaları gerektiğini belirtiyor. Blair, bu açıklama ile 2003 yılının mart ayında Avam Kamarası’ndan savaş için onay almıştı.

Bu yüzden günah keçisi gayet açık: John Scarlett. Ancak Lord Butler, Birleşik İstihbarat Komitesi Başkanı John Scarlett’ın yine de İngiliz istihbarat servisinin yeni başkanı olması gerektiği görüşünü dile getirdi.

Butler raporundan sonra İşçi Partisi içinde Blair’in geleceği hakkındaki tartışmalar durulacaktır. Partisi, Blair’in sıradışı bir siyasi kişilik olduğunun bilincinde. Blair’in veliahtı olarak gösterilen Maliye Bakanı Gordon Brown, ikinci adam olarak kalmaya devam edecek. Sonbaharda yapılacak parti kongresinde Blair’in yeniden güçlenerek, partisi ile barışması ve üçüncü kez başbakanlığa gelebilmek için seçim kampanyasına start verebileceği belirtiliyor.

Asıl önemli soru ise, Blair’in seçmenlerin kalbini yeniden kazanıp kazanamayacağı ve yeniden İngiltere’nin Bill Clinton’ı rolünü oynayıp oynayamayacağı. Irak Savaşı, Kelly skandalı ve yanlışlarla dolu gizli istihbarat dosyasının kamuoyuna sunuluş şekli ve sonuçları, Başbakan’ın inandırıcılığını ciddi bir şekilde zedeledi. Oysa Blair’in siyasi kariyerindeki en büyük kozu inandırıcılığıydı. Irak'ta 6 bin İngiliz askeri görev yapmaya devam ettiği sürece de eleştirel soruların ardı kesilmeyecek.

İngiltere’de en geç 2006 yılında Avam Kamarası seçimleri yapılacak. Blair, iktidarını koruyabilmek için büyük çaba sarfetmek zorunda. Başbakan'ın, insanların çözülmesini istediği sorunlara el atması gerekiyor: Köhne sağlık sistemine, ulaşım ve eğitim sistemlerine milyarlık yatırımlar yapılmak zorunda.

Blair’in dış politikada başka maceralara atılma özgürlüğü yok. Bu, atlantikaşırı ilişkilere ve Avrupa’ya da yansıyacaktır. Irak Savaşı’nda olduğu gibi, hiçbir eleştiri yapmadan George W. Bush’un çizdiği yoldan ilerlemesi imkansız. Blair ayrıca Washington ve AB arasında artık bir arabulucu rolü de üstlenemeyecektir.

Blair’in canı gönülden istediği bir dileğini de gerçekleştirmesi mümkün olmayacak. Başbakan, Avrupa’ya hep şüpheyle yaklaşan İngilizler’in bu tavrını değiştiren politikacı ünvanını kazanmak istiyordu. Ancak Irak fiyaskosundan sonra, seçmenleri bu hedefte arkasında toplaması imkansız.

Blair, favori projeleri olan euro’nun sterlin’in yerini alması ve AB Anayasası’nın referanduma sunulmasını, rafa kaldırmak zorunda. Aksi takdirde siyasi anlamda intihar etmiş olacaktır.