1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Bir yıl uyum tartışmasıyla geçti

28 Aralık 2010

Almanya'da 2010 yılında en çok tartışılan konulardan biri göçmenlerin topluma uyumu oldu. Tartışmaları alevlendiren isim ise "Almanya Kendini Yok Ediyor" kitabını kaleme alan Thilo Sarrazin'di.

https://p.dw.com/p/zqRA
Fotoğraf: dpa

2009 yılında Müslüman göçmenleri hedef alan sözleri ile gündeme gelen Thilo Sarrazin, 2010 yılında da bu tutumunu sürdürdü. Özellikle Türk ve Arapların Alman toplumuna uyum sağlamakta zorlandığını savunan Sarrazin, Türkiye ve Ortadoğu ile Afrika’dan gelen göçmenlerin eğitim düzeyinin düşük olduğunu, bu yüzden de Almanya’nın ”aptallaştığını” ileri sürdü. Sarrazin, ”Almanya Kendini Yok Ediyor” adlı kitabında, göçmenlerin Almanya’daki sosyal yardım sistemi için yük oluşturduğunu; eğitim sorunlarının, işsizliğin Müslüman göçmenler arasında yaygın olduğunu iddia etti. ”Bu problemler bana göre etnik kökene değil, İslamî kültüre bağlı" diyen Sarrazin, lâik Batı toplumunun kültürel değerleri ve yaşam biçimi ile bağdaşmayan bu kültürün Müslüman göçmenlerin tümünü olmasa da büyük çoğunluğunu bir şekilde etkilediğini söyledi.

Merkel'den Sarrazin'e tepki

Açıklamaları ile tepki toplayan Thilo Sarrazin’in bütün Yahudilerin ”belirli bir gene” sahip olduğunu söylemesi adeta bardağı taşıran son damla oldu. Alman Merkez Bankası Yönetim Kurulu’ndan istifa etmek zorunda bırakılan Sarrazin’in üyesi olduğu Sosyal Demokrat Parti’den de ihracı için gereken süreç başlatıldı. Sarrazin’e tepki gösterenlerin başında ise Başbakan Angela Merkel geldi. Merkel, şunları söyledi: ”Bay Sarrazin’in açıklamaları kesinlikle kabul edilemez. Bu açıklamalar, bir anlamda dışlayıcı ve toplumdaki bazı grupların tamamını küçük düşürüyor. Ve benim için en kötü yanı, Bay Sarrazin bu konuyu ele alıyormuş gibi yaparken, aslında bu konu hakkındaki tartışmayı zorlaştırıyor. Uyum bizim toplumumuz için önemli bir konu.”

"Uyum sağlamak istemeyenler"

Thilo Sarrazin'in Almanya’da uyum konusunda başlattığı, çoğunlukla önyargılarla, yürütülen tartışmalarda, Türk kökenli gençlerin eğitimde başarısız; Türkler arasında işsizlik oranının yüksek olduğu dile getirildi. Hatta Hrıstiyan Demokrat İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere ile birlikte bazı muhafazakar siyasetçiler, göçmenlerin yüzde 10 ila 15’inin uyum sağlamak istemediğini savundu. De Maiziere, özellikle uyum kurslarına katılmayanlara yönelik yaptırımların artırılmasını istedi. İçişleri Bakanı, halen geçerli olan sosyal yardım yasasına göre, uyum kurslarına katılmak zorunda olan işsiz göçmenlerin sosyal yardım parasında kısıtlama yapılabileceğini dile getirdi. Hatta bazı durumlarda oturma izninin uzatılmayabileceğini belirtti.

Ancak muhalefet partilerinden Yeşiller ve Sol Parti, uyum sağlamayan yaklaşık bir buçuk milyon göçmenin kim olduğu sorusuna tatmin edici bir yanıt alamadı. Yeşiller Partisi Meclis Grubu Uyum Sözcüsü Memet Kılıç, hükümeti sert sözlerle eleştirenler arasındaydı. Kılıç, parlamentoda yaptığı konuşmada "Uyum sağlamak istemeyen göçmenlerin sayısı bilinmediği ve var olan yaptırım olanaklarının kullanılmadığı iddia edildiği sürece, yaptırımların sertleştirilmesini talep etmek son derece saçma ve can sıkıcıdır. Zira uyum sağlamak istemeyen göçmenlere ilişkin ciddiyetten uzak açıklamalar yapmak, haksız yere göçmenler hakkında olumsuz bir tablonun oluşmasına yol açıyor. Bu kabul edilemez” şeklinde konuştu.


Wulff: İslam da Almanya'nın bir parçası

Bu tartışmalarda Alman halkının önemli bir bölümünün Sarrazin’i haklı bulması dikkat çekiciydi. ”Bild am Sonntag” gazetesinin yaptırdığı bir araştırmaya göre Alman seçmenlerin yüzde 18’i, Sarrazin parti kursa oy vereceğini belirtti. Müslüman göçmenleri hedef alan bu tartışmaları yatıştırmaya çalışan isim ise Cumhurbaşkanı Christian Wulff oldu. Wulff, iki Almanya’nın birleşmesinin 20’inci yılında yaptığı konuşmada ülkede yaşayan Müslümanlara sahip çıktı. Wulff konuşmasında "Hrıstiyanlık kuşkusuz Almanya’nın bir parçası, Yahudilik kuşkusuz Almanya’nın bir parçası. Bu bizim Hristiyan-Yahudi tarihimiz. Ancak artık İslam da Almanya’nın bir parçası” dedi.

"Çok kültürlülük öldü"

2010 yılında Müslüman örgütlerin taleplerini karşılayacak bazı adımlar atıldı, Almanya’da İslam din öğretmeni ve imam yetiştirilmesini sağlayacak İslam ilahiyatı kürsülerinin kurulması için gereken hazırlıklara başlandı. Ancak Wulff’un sözleri tartışmalara yeni bir boyut kattı. Başbakan Merkel, Wulff’un sözlerine destek verirken, özellikle Hrıstiyan Sosyal Birlik’ten siyasetçiler İslam’ın Almanya’nın bir parçası olduğu görüşüne karşı çıktılar. Türkiye ve Arap ülkeleri gibi farklı kültür çevrelerinden göçe karşı olduğunu açıklayan Hrıstiyan Sosyal Birlik partisinin lideri Horst Seehofer’e göre zaten çok kültürlülük de miyadını doldurmuştu. Seehofer, ”Hrıstiyan Birlik olarak Alman öncü kültürünü savunuyor ve çok kültürlülüğe karşı çıkıyoruz. Çok kültürlülük ölmüştür” sözleri muhalefetin, sivil toplum örgütlerinin tepkisini toplarken, Başbakan Merkel de ”Çok kültürlülük başarısızlığa uğramıştır” diyerek koalisyon ortağı Seehofer’e destek verdi. Muhalefet, bu açıklamaları ”popülist” olarak nitelerken, bu tartışmalar göçmenler arasında rahatsızlık yarattı. Almanya Türk Toplumu adlı dernek, 2010’u ”Almanya’da Türklere ve Müslümanlara karşı varolan önyargıların ve ırkçılığın toplumun merkezine doğru geldiği bir yıl olarak” değerlendirdi.

Başarılı göçmenler

Belki toplumun önemli bir bölümü tarafından duyulmasa, görülmese de tartışmalarda uyum konusundaki olumlu örnekler de gündeme geldi. Bu çerçevede Alman Milli Takımı’nı tercih eden futbolcu Mesut Özil, 2010 yılında uyum konusunda parmakla gösterilen isim oldu. Türk kökenli Özil'in yeşil sahalarda Almanya için mücadele etmesi takdir topladı. Almanya’nın en prestijli medya ödüllerinden 2010 Bambi Uyum Ödülü Mesut Özil’e verildi.

Bunun yanı sıra ”Yabancı” filmindeki rolüyle Alman Film Ödüllerinde en iyi kadın oyuncu olarak seçilen Sibel Kekilli de adından söz ettiren Türk kökenlilerden biri oldu. Ünlü yönetmen Fatih Akın’a Cumhurbaşkanı Christian Wulff tarafından Liyâkat Nişanı verildi. Ve Almanya’da ilk kez bir Türk kökenli eyalet düzeyinde bakan oldu. Hrıstiyan Demokrat Birlik partili Aygül Özkan Nisan ayı sonunda Aşağı Saksonya Eyaleti Sosyal İşler Bakanlığı’na getirildi.

"Uyum sağlamasaydık giderdik"

Nitekim Bertelsmann Vakfı tarafından yaptırılan bir araştırma da Türklerin sanıldığından daha iyi uyum sağladığını ortaya koydu. Aralık ayının son günlerinde açıklanan araştırmaya göre Alman gençlerin sadece yüzde 45’i kariyer yapmayı düşünürken, göçmen kökenli her 10 gençten 9’u mesleğinde ilerlemek istiyor. Araştırmaya göre göçmenler kadın ve erkeğin aile içindeki rolü konusunda sanıldığı gibi geleneksel görüşlere sahip değiller. Zaten göçmenlerin çoğu, Almanca öğrenmeye yeni başlayan 56 yaşındaki Sultan Bayram gibi uyum sağladığını düşünüyor: "Uyum sağlamasaydık, 36 yıldır buradayız, giderdik... Bir de burada çocuklar okula başladığı zaman kopup gidemiyorsun.”

Göç ve uyum tartışmaları 2011’de de devam edecek, zira Türkiye’den Almanya’ya göçün 50’inci yılı kutlanacak.


© Deutsche Welle Türkçe


Jülide Danışman / Berlin


Editör: Murat Çelikkafa